Instagram'da paylaştığı videolarla adını duyuran sosyal medya fenomeni Eylül Öztürk, aslında profesyonel tiyatro oyunculuğu ve şarkıcılık yapıyor. 'Avamel' isimli şarkısıyla çıkış yapan Öztürk, ikinci single'ı 'Gönder Gelsin'le kısa sürede büyük beğeni topladı.
Sosyal sorumluk çalışmaları yapan ve hayvan sevgisiyle tanınan Öztürk ile Florya'daki İstanbul Akvaryum'da buluştuk. Sosyal medyada 1.5 milyon kişinin takip ettiği Öztürk ile, dünyanın en büyük faresi olan, 70 kilo ağırlığındaki Kapibara'ları da besledik.
İşte Öztürk'le kariyeri ve sosyal medya serüveniyle ilgili sohbetimiz...
Instagram'da çılgın videolar paylaşıyorsunuz. Hep mi çılgındınız, yoksa fenomen olmak için mi çıldırdınız?
Hep vardı ama benim çocukluğumda hiperaktivite diye bir düşünce yoktu, sadece 'Yaramaz çocuk' derlerdi ve ben de onlardan biriydim. Tabii büyüdükten sonra bendeki durumun hiperaktivite olduğunu anladılar.
Ünlü olacağımı biliyordum ama aileme anlatamıyordum. "Ben bir gün iyi yerlerde ve tanınan biri olacağım ama siz beni hâlâ beğenmeyin" diyordum. (Gülüyor)
Peki bu fenomenlik macerası nasıl başladı?
Birazcık can sıkıntısından oldu. Babam pilot ve ben de uzunca bir dönem özel jetlerde hosteslik yaptım. Özel jetlerde uçunca kabin ekibi kalabalık olmazdı, sadece iki kaptan ve ben olurdum.
Gittiğim her yerde yalnız kalıyordum ve can sıkıntısından kendimi eğlendirmek için videolar çektim. Önce Vine ile başladım, sonra Instagram'da yayınlamaya devam ettim.
ÜNLÜ OLACAĞIMI DÜŞÜNMEZDİM
Nasıl videolardı?
Bir kız; özel jeti var, dünyayı geziyor ve çılgın... (Gülüyor) Böyle bir sosyetiklik olamaz, tabii kim olduğumu da çok geçmeden merak etmeye başlamışlardı. Çünkü hostes kimliğim açığa çıkmasın diye, kendi adımı kullanmıyordum. O videoları çekerken bu kadar meşhur olacağımı düşünmemiştim.
Sosyal medya fenomenliği nedir?
Hiçbir vasfın olmadan insanların seni takip etmesine fenomenlik deniyor ve ben 'fenomen' lafını sevmiyorum. Her şeyin fenomeni olabilirsin; çok takipçisi olanlar hemen fenomen oluyor. Fenomenlik nedir ki? Sen tanımlayabiliyor musun?
Takipçileriniz sizin gibi yaşayabilmek, sizin gibi lafını sakınmadan konuşabilmek istiyordur ve 'Bizim adımıza yapan bir kadın var' diyerek sizi takip edebilirler...
Bu çok doğru; eğer bundan dolayı bana fenomen diyorlarsa çok sevinirim. Takipçi sayısı çok olan her insan bir şeyler üretiyor anlamına gelmez. Yani saçma sapan bir şey yapsan bile fenomen olabiliyorsun. Benim izledikleri için para kazanıyor olabilirim ama beni izlemeleri için de içerik üretip çok çalışıyorum.
Bulunduğun noktayı hak ettiğimi düşünüyorum.
Sosyal medya için videolar çekiyorsunuz ama onun yanı sıra oyunculuk ve müzisyenlik yapmaktan da vazgeçmiyorsunuz.
Hangisini yaparken kendinizi daha iyi hissediyorsunuz?
Çalışmayı seviyorum ama müzikte ve tiyatro sahnesinde kendimi daha 'ben' gibi hissediyorum. Dizi oyunculuğunda kendimi mükemmel hissetmiyorum çünkü orada oynarken ben değilim ama tiyatro sahnesi ve müzik bambaşka diyebilirim.
Butiğiniz var ve oradan elde edilen gelirin bir kısmını hayvanlara bağışlıyorsunuz.
Siz böyle duyarlıyken hayvanlara yapılan zulümlerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bunları yapanlara 'hasta' demeyeceğim çünkü o zaman olayı yumuşatmış olurum.
Sevginin eğitimle alakası yok; ne eğitimsiz insanlar var ki, keçilerinin, koyunlarının kafalarını seviyorlar. Öte yandan ne eğitimli insanlar da var ki; kediye-köpeğe tekme atıyorlar.
Söylemediğimiz söz, bağırmadığımız ses tonu kalmadı. Bu artık bizim ses çıkarmamızla olacak bir şey değil çünkü yasaların düzenlenmesi gerekiyor. Yasalarla hayvanların haklarını net ve katı bir şekilde korumamız gerekiyor.
ÇOK PARASIZDIK AMA SOKAKTA TANINIYORDUK
Fenomen olduğunuz için hayatınızdaki her şey bedava mı?
İstersen öyle olabilir ama bu bana arsızlık gibi geliyor. Ben gittiğim yerlerde para ödüyorum ki, bir daha oraya gidebileyim. Aslında çok reklam alan bir profil değilim ama bazen para karşılığı yaptığımız reklamlar olurken, çok sevdiğim şeylerin tanıtımını hiç karşılıksız da yapıyorum. Şartlar ne olursa olsun cinsellikle ilgili hiçbir ürünü tanıtmam.
Biz izleyiciler olarak; oturduğunuz evden bindiğiniz arabaya, gittiğiniz tatilden yemek yediğiniz restorana kadar her şeyin reklam karşılığında olduğunu düşünüyorduk. Öyle değil mi?
Eşimle ben bunları kendi imkanlarımızla yapabiliyoruz. İyi et yiyeceğiz diye neden insanları reklama boğalım? (Gülüyor) Kabul, iyi kazanıyoruz ve bize gelen bütün hakaretlerin de kazancımızla orantılı olduğunu görüyoruz.
Şaka yapmıyorum, gerçekten sonradan "Biz sizinle akrabaymışız" diyen kişiler çıktı. Ben zamanında bize kötülük yapmış insanları bile seviyorum.
Ne zaman 'Paçayı kurtardık' dediniz?
Valla Beyazıt Öztürk aradığında öyle düşünmüştüm.
'Nasıl yani!' falan demiştim ve bizi televizyon programına davet etmişti. Bir sezon kadar kendisiyle çalıştık; skeçlere yardım ettik, programa uygun videolar çektik. Eşim Kenan ile birlikte Avşa'da 5-10 liraya geçici dövme yaptığımız zamanlar da oldu, o kadar yolsuzduk yani... Ama tanınırlık olduğu için bir yandan da insanlarla fotoğraf çektiriyorduk.
EVLİLİĞİ MERAK ETTİK
Kariyerinizin en hareketli döneminde Kenan Özkan ile evlendiniz. Evlilik için erken değil miydi?
Aslında hep sevgiliydik ama artık Kenan da, ben de evliliğin nasıl bir şey olduğunu merak ettik. İyi ki evlenmişiz, çok güzel oldu. Yasallaşınca milletin dilinden kurtulduk, biz de rahat ettik. (Gülüyor) Zaten Kenan'dan yakın arkadaşım yoktu, biz başkalarından sıkılıyoruz. Kenan'ın modern bir bakış açısı vardır ve katı kuralları yoktur ama arada bir inat damarı tutar. İyi bir evliliğim var, iyi bir hayat yaşıyorum ama bunu da dualara borçluyum.
ONLAR HAYRANIM DEĞİL, ARKADAŞIM GİBİ
1.5 milyon kişi tarafından takip edilmek sizin için ne ifade ediyor?
Çok ilginçtir ki, bir zaman sonra hepsini arkadaşın gibi görüyorsun. Hepsinin attığı mesajları, yorumları okuyorum ve onlarla diyalog kuruyorum. Hepsinin fikirleri var, benimle paylaşıyorlar. Dolayısıyla farklı insanlar tanıma fırsatım oluyor ve onları arkadaşlarım gibi görüyorum, yani hayranlarım gibi bakmıyorum. İnternetten tanıştığım ve gerçek hayatta da arkadaşım olan çok insan var.