Geçtiğimiz günlerde Beşiktaş maçı galibiyeti sonrası Alanyaspor Teknik Direktörü Çağdaş Atan'ın basın toplantısında söylediği "Soru yok mu arkadaşlar, o zaman basına da gerek yok" sözlerini eleştirdiğim bir yazı kaleme almıştım. "Basını gereksiz gören Atan'ın çirkin üslubu ve egosu!" diyerek yazdığım yazıyı mesleki büyüğüm Hıncal (Uluç) Abi, köşesine taşıdı.
Yerel muhabirler ve spor basınındaki meslektaşlarımla yaptığım görüşmeler sonrası Atan'ın antrenmanlara muhabirleri almadığı kendisine bir tepki olduğunu bu yüzden de soru yöneltilmediğini yazmıştım.
HİÇ ŞIK DEĞİL
Hıncal Abi de yazısında "Çağdaş Atan Beşiktaş'ı yenen lig lideri takımın hocası olarak 'Üç büyüklerdeki bir futbolcunun sol ayak tırnağı kadar değeri olmadığını bildiği için' öfkelenir. O bir çığlık. Beşiktaş'ı da yense küçük kulüpte asla adam sayılmayacağını bir daha görmenin çığlığı" demiş.
Sana katılıyorum Hıncal Abi, Anadolu kulüplerinin üç büyüklere karşı verdiği amansız mücadele ve seslerini duyurma çığlıklarına yıllardır şahit oluyoruz. Ama burada bir kulüp teknik direktörünün basına yönelik 'istediğim zaman gel, istediğim zaman gelme, istediğim zaman soru sor veya sorma' tavrını hiç şık bulmuyorum.
Aynı şekilde geçenlerde Didem Soydan da çıkıp "Bir gram muhtaç değilim medya ve basın alanına, yakında biteceksiniz" diyerek ilginç bir açıklama yapmıştı. Sonrasında da yer aldığı projesi haber olsun diye gazetelere e-mail atıldı.
Yani bu, 'İşime geldiğinde medyaya konuşur, işime gelmediğinde yok sayarım' kafasıdır... Böyle bir şey olmaz! Bir duruş sergiliyorsan ya bu tavrını hep sürdürürsün ya da böyle triplere ihtiyaç duymazsın. Bir de işin insani tarafı var. Karşı tarafa ne kadar saygı duyarsan, karşılığında da aynı saygıyı görürsün. Söyleyeceklerim bu kadar!