Son dönemin yıldızı parlayan oyuncularından Emre Kızılırmak, atv'nin 'Aşk Bir Hayal' dizisinde yakışıklı bir işadamını canlandırıyor. Oyuncu, Ankara'da doğmuş ama İzmir'de büyümüş. Babasının emekli beden eğitimi öğretmeni ve basketbol antrenörü, abisinin de kıdemli üsteğmen pilot olmasının da etkisiyle spor yapmaya küçük yaşlarda başlamış. Anadolu Üniversitesi Spor Akademisi'nde okumuş, basketbol antrenörlüğü yapmış. 2007 yılında Best Model Türkiye yarışmasında ikincilik kazanmış ve Seul'de Manhunt International Contest 2008'de, 50 ülkeden gelen yarışmacılar arasından 'En İyi Podyum Modeli' seçilmiş. O sıralarda Türker İnanoğlu ile tanışınca da 'Aşk Bir Hayal' dizisinin kadrosuna dahil olmuş. İşte Emre Kızılırmak'ın hikayesi...
DÜZENLİ BESLENİYORUM
Röportajlarınızda sporun hayatınızda çok önemli bir yeri olduğunu söylüyorsunuz. Formunuzu korumak için neler yapıyorsunuz?
Altı yaşında basketbola başladım. İzmir Spor, Balçova Belediyesi, DSİ ve Tuborg spor kulüplerinde basketbol oynadım. Beraberinde atletizm yapıyor ve yüzüyordum. Üniversitedeyken birçok fitness ve yoga sertifika programına katıldım. Rüzgar sörfü, bisiklet, artistik jimnastik de ilgilendiğim branşlar arasında. Şu sıralar fazla spor yapamadığım için formumu korumaya çalışıyor ve yediklerime özellikle dikkat ediyorum. Spor anlamında ise maalesef sadece fitness ve koşu yapabiliyorum. Çünkü son zamanlarda dizi çekimleri tüm zamanımı alıyor.
Beslenmenizde nelere dikkat ediyorsunuz?
Özellikle spor yapmaya tam anlamıyla vakit ayıramadığım günlerde formda kalmamı sağlayan; yediklerime dikkat etmek oluyor. Gün içinde en fazla şeyi sabah kahvaltısında yerim. Ekmeği bir tek kahvaltıda tüketmeye gayret ederim. Öğle yemeği yemek için vakit bulursam karbonhidrat ve protein değerleri dengelenmiş, sebze ağırlıklı bir yemek yemeye çalışırım. Ama bu öğünde miktar olarak, kahvaltıdan daha az yerim. Akşamları ise protein değeri yüksek, karbonhidrat değeri düşük besinleri tercih ediyorum. Tatlı pek yemem, vücudumun şeker ihtiyacını sadece meyvelerden karşılarım. Genelde beslenme konusunda bilinçli ve kontrollüyümdür. Öğünlerimi de mümkün olduğu kadar aksatmam.
Modayla, alışverişle aranız nasıl?
Üzerime yakıştırdığım her markadan giyebilirim. Modayı teknolojik ürünler boyutunda takip etmeyi seviyorum. Kıyafet modası dedikleri; yaka ve kol boyunun, renklerin değişmesiyle sınırlı bana göre. Alışveriş için uzun saatler harcamayı pek sevmem ama yeni aldığım bir kıyafeti hemen giyip etrafımdaki insanların fikrini almayı severim. Havanın ısısına göre üzerimde iyi taşıdığımı hissettiğim kıyafetlerin karması benim modam oluyor diyebilirim. Kendine has, başkasını kopyalamayan ve zaman içinde kendini tekrar etmeyen bütün moda tasarımcılarını severim.
KADIN SÖZÜNÜ DİNLETTİRMELİ
Aşık olunca nasıl bir ruh haline sahip olursunuz?
Aşk, vücudun kimya dengesini bozar. Beyin, fonksiyonlarını yitirir; hatta yolda yürüyemez, konuşamaz, düşünemez hale bile gelebilirsiniz. Aşkta başarılı olmak için, bedenimizin ve duygularımızın depremlerinde -aynı depremde yıkılmayan ağaçlar gibi- ayakta durmamız gerekiyor bence. Çünkü ayakta kalamayan ağaca hiçbir kuşun gelip konamayacağını düşünüyorum.
Nasıl bir kadın ilginizi çekebilir?
Nasıl her gün aynı tarzda müzik dinleyemiyorsam, sadece tek tarz içinde yaşayan kadınlara ilgim de kısa süreli olur. Kendini sürekli yenileyebilen, geliştiren ve benimle birlikte değişik ortamlara kolayca ayak uydurabilen kadınlar benim için caziptir. Sözümü dinlediği kadar bana da sözünü dinlettirebilen bir kadınla mutlu bir ilişki yaşayabileceğimi düşünüyorum. Sevdiğim kişiye sürprizler yapmayı severim, onu hiç beklemediği anlarda sevindirmek, sürprizler yapmak beni de son derece mutlu eder. Her zaman olmasa da duruma göre kendiliğinden romantik biri olabilirim. Karşımdaki kişiye karşı olan hislerimi olduğu gibi yansıtırım. Duygularımı genellikle saklamam, ilişkide samimiyetin çok önemli olduğuna inanıyorum.
Evlilik kavramıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Evlilik, mutluluğun ve bir ilişkinin en uç noktası olmamalı. Bu, aslında küçük insancıklar dünyaya getirme mucizesinin gerçekleştirilmesi ve sonunda evin sıcak bir yuvaya dönüşmesi için alınması gereken kutsal bir karardır bana kalırsa.
GEREKSİZ YERE GEÇ YATARIM

Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız? Slovenya'da tanıştığım arkadaşım Semih'le, Hırvatistan üzerinden trenle Macaristan'a kaçak geçmeye çalışmıştık. Tam bir maceraydı! Bir mola sırasında oturup portakal yediğimiz bir sırada Macar polisine yakalandık. Sonuçta altı-yedi saat hücreye atıldık ve sınırdışı edildik. Bu, hayatım boyunca unutamayacağım tirajikomik bir anıdır benim için.

Kendinizde en çok sevdiğiniz ve sevmediğiniz özellikler neler? Aklıma koyduğumu yapma huyumu çok seviyorum. Gereksiz yere geç yatmak da en sevmediğim özelliğimdir.

Hayat felsefenizi nasıl özetlersiniz? Her şey hakkında bir şey, bir şey hakkında her şeyi bilmeliyim.

Olmasını en çok istediğiniz şey? Sınırların kalkması, tüm insanların tek dil konuşması.

50 yaşınızda kendinizi nasıl ve nerede hayal ediyorsunuz? 50 yaşımı hiç hayal etmedim ama çocuklarımın geleceği için kafa patlatacağım günler aklıma geliyor şu an. Hayat öyle ilginç ki, ne kadar plan yaparsanız yapın, kendi bildiğini okuyor. Bu yüzden plan yapmaktan kaçınıyorum.
BAKKAL DEDEDEN ÇİKOLATA ÇALARDIM
En sevdiğiniz kelime?
Haydi sofraya.
En sevdiğiniz ses nedir?
Çello sesi.
Nefret ettiğiniz ses? Telefonun saat alarmı.
Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?
Uçmak.
Kahramanınız kim?
Annem.
Yemediğiniz yemek?
Bakla.
Hiç hırsızlık yaptınız mı?
Küçükken çikolata çalardım bakkaldan. İzmir'de okulun yanında bir bakkal dede vardı. Tezgah sererdi dükkanın dışına, öğrenciler 'Bu kaç para?' diye sorarken oluşan karambolü birkaç kez değerlendirdiğimiz olmuştu. Hakkını helal et dede!
Buzdolabınızdan eksik olmayan üç şey nedir?
Zeytin, peynir ve süt.
Okuldayken en çok sevdiğiniz ders neydi?
Kayak.