"Kim ne derse desin, 15 Temmuz bir Haçlı çıkarmasıydı. Bu zihniyetin uyuduğunu veya öldüğünü düşünmek, büyük bir örümcek kafalılıktır. Haçlı Seferleri'nin bittiğini veya biteceğini düşünen kim varsa, onlara azıcık tarih okumalarını öneririm. 15 Temmuz günü, 9'uncu Haçlı Seferi başladığında önce Cumhurbaşkanımız, sonra siyasi irade ve en sonunda ordu komutanlarımızın sert çıkışı; beni ve benim gibi düşünenleri hem umutlandırdı, hem de daha çok hareketlendirdi.
Tarih okuyan biri olarak, halkımızın silahları olmasa dahi bir araya geldiklerinde neler yapabileceğini biliyordum. Uçak sesleri, patlamalar, etraftan duyduğum çatışma hikayeleri arasında her ne kadar ürkmüş ve çaresiz kalmış gibi hissetsem de, bizi özgürlüğümüz ve onurumuz için sokaklara çağıran sese hiç düşünmeden cevap verdim. Darbe girişiminin ilk dakikalarında dışarı çıkıp özgürlüğümüze kastedenlere karşı verilen 'Yaşasın irademizin özgürlüğü' mücadelesinde yer almak ve kutsal değerlerimizin korunması uğruna hayatını hiçe sayanlarla beraber haykırmak; tarifi zor bir duyguydu. Halkın arasına karışıp onlarla sloganlar atmak ve onların bize olan sevgisine şahit olmak muhteşemdi.
Evden çıkarken bir daha dönemeyeceğim duygusuna ilk defa o gün kapıldım. Ben bu duyguyu ilk kez o karanlık saatlerde öğrendim ve kavradım. İlk dakikalarda duyduğum korku, şaşkınlık; insanların arasına karıştığımda yerini müthiş bir cesarete, özgüvene ve kızgınlığa bırakmıştı. Artık korkusuzdum.
'BÖYLE BİR KİTLEM VAR MIYMIŞ!'
Cumhurbaşkanı'mızın çağrısından çok önce sokaklardaydım fakat onun çağrısından sonra daha da cesaretlenip cadde üzerinde kısa bir video çekip yayınladım. Videoda "Sevgili dostlarım, ben Murat Kekilli. Bugün buraya haksızlıklara karşı durmak, hainlerle savaşmak için çıktım. Siz de çıkın ve karanlıktan korkmayın" dedim. Bu videoyu Twitter'dan insanlara ve kendi kitleme ulaştırdım.
Fakat hiç ummadığım bir şeyle karşılaşmıştım; tahminimden çok daha samimi, coşkulu bir kalabalık beni bağrına basmıştı. Çünkü bazı caddelerde 'Senin çağrın üzerine biz de çıktık Kekilli' diyenlerle karşılaşmaya başlamıştım. İçimden 'Hayret! Benim bu kadar kitlem var mıydı ya...' diye düşünüyordum. Sonra bunun sadece tek bir amaç uğruna bir araya gelenlerin kavrayabileceği ve anlayabileceği bir onur olduğunu hissetmiştim. Vatan ve millet aşkı öylesine kuvvetli bir duyguydu ki, sonunda bu aşk bana 'Vatan Millet Aşkı' şarkısını besteletti. Ülkem adına, şehitler adına, dünyada boynu bükük kalmış halklar adına herkese teşekkür ettim.
Şurası kesin ki; 15 Temmuz, 250 vatan evladımızı şehitlik mertebesine, Resul Ekrem'e uğurlamıştır. Fakat çok önemli bir şeyi de ayyuka çıkarmıştır: Aziz milletimizin tek ve bir hür irade etrafında birleştiğinde neler yapabileceğini... Cumhurbaşkanı'mıza teşekkür ediyorum. Kimseye boyun eğmeyen siyasi irade, sömürüsavar platformu üyesi sanatçı dostlarım, atalarım ve halkım; hepinize şükran borçluyum, teşekkürler. Artık benim de evlatlarıma anlatacağım bir kurtuluş mücadelesi destanım var çok şükür..."