Benim İçin Üzülme dizisinin ilk bölümünü ya da Mahsun Kırmızıgül'ün deyimiyle 'filmini' izlemek için Hopa'daydım. Dizilerin çok büyük emeklerle ve duygu yoğunluğuyla çekildiğinin elbette farkındayım. Ama hazırlık aşamasındaki stresin ve beklentinin büyüklüğünün ne denli yorucu olduğunu, aylar süren hazırlık sürecinin ardından ekranda o işi izlemelerinin ne kadar yoğun bir duygu durumu yarattığını ilk kez orada gördüm. Benim İçin Üzülme kadrosu, teknik ekibinden oyuncularına aylardır çalışıyor. 'Aylardır' kelimesini cümle içinde kullanınca belki size etkili gelmiyordur ama durumu şöyle açıklayayım: Aylardır otel odalarında kalıyorlar, aylardır sevdiklerinden uzaktalar, aylardır belki de birbirlerini yeni tanıyan insanlar olarak bir arada yaşıyorlar. Tamam doğa şahane, Karadeniz coğrafyası tatil hissi veriyor ama nereye kadar... Sırf uzakta olma hissinden söz etmiyorum, bu insanlar aylardır farklı bir şiveyi, at binmeyi, horon tepmeyi, bir Karadenizli gibi yaşamayı öğreniyorlar. İşte tüm bu nedenlerden dolayı Hopa'daki Titanik Restoran'da gerçekleştirilen gösterim; heyecanlı ve duygu dolu geçti. Arada bir gözüm Boyut Film'in kurucularından Murat Tokat ve Mahsun Kırmızıgül'e takıldı. Pür dikkat, belki 'film'lerini izlediler. Salonun nabzını ölçmek için göz ucuyla bize baktılar. Ve finalde ister istemez gözyaşları aktı. Genç oyuncu kadrosu birbiriyle tam bir uyum içinde. Hepsiyle tek tek konuşmadım, çünkü Benim İçin Üzülme 'malzemesini' bir gazeteci olarak bir anda tüketmek istemedim. Çünkü bu diziden bana daha çok iş çıkar... İşte Hopa'daki gösterimden ve ertesi gün Batum'da girdiğim setten izlenimlerim...
Fulya Zenginer:
'SENDEN KÜRT KIZI OLMAZ, 'DEDİLER AMA BEN BUKE'YE ÂŞIK OLDUM
"Menajerim vasıtasıyla Boyut Film benimle iletişime geçti. Mahsun Bey gördüğü anda 'Sen Buke'sin,' dedi. Bu işin başında istisnasız herkes 'Fulya'dan Kürt kızı olmaz,' dedi, bir tek Mahsun Bey ısrarla benim Buke'yi oynamamı istiyordu. Sonra senaryoyu okudum ve bayıldım. Tip olarak değişimler yaşadım. Ben seçmelere ilk gittiğimde siyah saçlı, bembeyaz tenli, en fazla Rus olabilecek bir tiptim. Solaryuma girdim, kaşlarım kalınlaştırıldı, saçlarımın rengini değiştirdik. Mahsun Bey'in ileri görüşlülüğü sayesinde ben Buke oldum, Buke'ye âşık oldum. İyi ki bu rol benim oldu. Şive derslerime Mahsun Bey çalıştırdı beni. At binme sahnem yok ama binicilik dersleri aldım. Bir dizide ilk defa bu kadar uzun bir hazırlık süreci gördüm ve bu projede yer aldığım için çok mutluyum. Tüm kıyafetlerim özel dikim. Horon derslerine katıldım. Üç ay hazırlandık. Bu bir klişe değil, gerçekten çok büyük emek var bu dizide. Aşk çok büyük bir şey. Özellikle Niyazi ve Buke'nin yaşadıkları çok saf bir aşk. Masum, dokunulmamış. İkisi de çok iyi kalpli insanlar; aşkı da zaten en iyi, iyi kalpli insanlar en iyi yaşıyor. Buke çok güçlü bir karakter, kimseyi kırmak istemiyor. Buke'yi çok zor günler bekliyor. Niyazi'nin annesi istemiyor onu. Ama Niyazi'nin babası destekliyor. Bu dizinin hikayesini duyan herkes, bana kendi hikayesini anlatmaya başladı. Gerçekten böyle aşk hikayeleri çok varmış. Arhavi'de biriyle tanıştım; Kürt kızı Laz gence âşık olmuş. Bunları duyunca çok duygulanıyorum, çünkü çok zor bir süreç. Dizide babaların destekliyor olması çok önemli bir mesaj. Niyazi ve Buke'nin aşkı çok büyük sınavlardan geçecek. Ben İstanbulluyum. Hayatımda köye gitmemiştim. Benim için çok farklı bir tecrübe oldu bu dizi. Benim çocukluk hayalimdi oyunculuk. Beş yaşımdan beri oyuncu olmak için çıldırıyordum. Ailem önce büyümemi istedi. 17 yaşımda artık bu isteğin önüne geçemediler. Bir ajansa yazıldım ve yardımcı oyunculuk yapmaya başladım. Tiyatro eğitimi aldım. Tümay Özokur'la çalışmaya başladım. İlk işim Küçük Kadınlar oldu. Sonra Tövbeler Tövbesi ve şimdi Benim İçin Üzülme. Üç aydır burada, otelde kalıyorum. Odamı kendime göre dizayn ettim. Baş ucumda, kitaplarım ve DVD'lerim var. Burada zaman çok yavaş, İstanbul'da çok hızlı akıyor. Pilates yapıyorum odamda. Pek odamdan çıkmıyorum.
BİZ BELGESELCİ DEĞİLİZ, DİZİ ÇEKİYORUZ
Dizinin hikayesi Mahsun Kırmızıgül'e ait. Ama Kırmızıgül senaryo yazma işini Onur Koçal ve Selami Genli'ye emanet etmiş. Koçal ve Genli, daha önce uzun metrajlı filmlere imza atmışlar, ama bugüne kadar dizi projesinde yer almamışlar. Üstelik ilginç de bir özellikleri var, senaryoları komedi ağırlıklı. Uzun metrajlı filmleri de ağırlıkla öyle; İki Süper Film Birden, Aşk Tutulması, Aşk Geliyorum Demez, Çakallarla Dans, hep Onur Koçal ve Selami Genli'nin imzası taşıyor. Bu kez Benim İçin Üzülme ile bir dramaya imza atıyorlar. Ama dizinin ilk bölümünden de anlaşılacağı üzere, bu salt dram ağırlıklı bir dizi değil. İçinde insanı gülümseten unsurlar da var. Yönetmen koltuğundaysa Serkan Birinci oturuyor. Biz de Koçal, Genli ve Birinci'yle Benim İçin Üzülme dizisi hakkında konuştuk.
Onur Koçal:
"Ben Hopalıyım. Buranın kültürüne, insanına aşinayım. Bu nedenle, diziye dair ön araştırma yapmak benim için çok kolay oldu. Elimizden geldiğince Karadeniz kültürüne dair izlere yer vereceğiz dizide. Çay toplama, fındık toplama sahneleri olacak, Karadeniz yemekleri dizide yer alacak. Bu işle ilgili beni en çok motive eden şeylerden biri, çocukluk anılarımdan biri; bir cenaze. Annem buraya gelin geldiğinde köye giriyor, dokuz gün boyunca durmaksızın yağmur yağıyor. Bir gün karşı taraftan bir ağıt sesi geliyor. Ağıt Lazca. O dağlardan ateşböcekleri gibi insanlar ellerinde lambalarla gelip, o cenaze evine toplanıyorlar. Böyle bir sahne çektik, bu anıdan esinlenerek. Ben Hopa'da kalacağım çoğunlukla. Selami ile ayrı ayrı yazıyoruz, ama birleştirince hiç sorun çıkmıyor. Normalde birden fazla senarist olduğunda, bir arada çalışarak senaryo yazarlar. Bizde durum biraz farklı. Sanırım ruh ikiziyiz (gülüyor), ayrı olsak bile aynı şeyleri düşünebiliyoruz. Aramızda 1500 kilometre olmasına rağmen, o uyumu sağlıyoruz. Dizimiz İstanbul'a gelmeyecek. Reytingi aldıktan sonra İstanbul'a dönmek, o yörenin insanları için de üzücü."
Selami Genli:
"Ben İzmirliyim. Karadeniz'e gelmeyi çok istiyordum. Onur'la yedi senedir birlikte çalışıyoruz. 2006'da İki Süper Film Birden'le başladık, sonra Aşk Tutulması, Aşk Geliyorum Demez ve Çakallarla Dans filmlerinin senaryolarını yazdık. Ege ve Akdeniz'i çok iyi biliyorum ve Karadeniz'i de merak ediyordum. Hopa, İzmir'den çok farklı değil, insanların mentalitesi, hayata bakışı, demokrat görüşü İzmir gibi. Yerel şeyler aslında bizim için motif, biz hikayenin dramatik tarafıyla ilgileniyoruz. Karakterler arasındaki çatışmaları, olmazları, mezhepsel boyuttan çok insani boyutta ele alıyoruz. Önemli olan insan burada. Bizim çatışmalarımız insan hikayelerinden çıkıyor. Birinci bölümü izlediğimde, burası masal dünyası gibi geldi. Evler zaten köy evi gibi değil. Norveç ormanlarında gibiyiz. Biz komedi filmleri yaptık hep. İstemesek de dramatik sahnenin içinde komedi oluyor. Komik sahnelerimiz yüzde 30-40 oranında. Yani bu dramatik bir dizi olsa da, içinde komedi unsurları var. Belden aşağı saçma sapan espriler değil tabii, AB grubuna hitap eden espriler kullandık. Karadenizliler çok ilginç, bir kere hepsi çok hızlı araba kullanıyor. Ben onlara hızlı ve öfkeli diyorum. Anlık sinirlenip, anlık yatışıyorlar."
Yönetmen Serkan Birinci:
"Ben altı aydır bu işte çalışıyorum. Ama benden öncesinde bir süreç var. Mahsun Abi benden önce senaristlerle çalışmış, proje bir yılı aşkın süredir hazırlanıyor. Ben Trabzonluyum, bu benim için çok önemli bir proje. 'Evet,' dememin en büyük nedenlerinden biri, Karadenizli olmam. Boyut Film'le çalışmak da çok önemliydi benim için. Hep sinema tadında çekmek, Karadeniz'in görselliğini ön plana çıkarmak istiyoruz. Karakterleri ortaya çıkarabilmek için, yaşadıkları yerleri görmek gerekiyor. Geniş objektifler kullanıyoruz bu nedenle. Zaten insanlarımız bölgeyi çok iyi tanımıyor. Turizm olarak gelişmiş yerler değil. Bu dizi belki vesile olur, buraya bir turizm akışı sağlanır. Elbette biz belgeselci değiliz ve tanıtım filmi çekmiyoruz. Dizi çekiyoruz ve bunu dramatik yapıya dayandırmak zorundayız. Sahnenin duygusuna göre mekan belirliyoruz. Karadeniz'in güzel doğasından faydalanıyoruz. Mesela Mençure Şelalesi'nin orada iki sevgiliyi çekiyoruz."
Müzisyenler
Dizinin en önemli unsurlarından biri Karadeniz müziği. Benim İçin Üzülme'de bol bol Karadeniz müziği dinleyeceğiz, üstelik yerel sanatçılarından. İlk bölümde bu sahnelerden birini gördük. Necmi karakterinin restoranında sahneye çıkan Selçuk Balcı, yörenin en önemli sanatçılarından biri. Tıpkı Balcı gibi Karadeniz'in simgesi olmuş birçok isim, Necmi'nin restoranında hemen hemen her bölümde sahne alacak. Bu elbetteki hem dizinin kalitesi hem de müzisyenler için büyük bir şans.
Mekanlar
Gelelim insanda ilk uçakla Karadeniz'e gitme isteği uyandıran mekanlara....
Şahin Bey'in evi Trabzon'da.
Buke'nin ailesinin evi, Kars'ın Kağızman ilçesindeki Çengili köyü.
Buke ve Niyazi'nin birbirlerine Lazca ve Kürtçe "Seni seviyorum," dedikleri o doğa harikası mekan, Borçka Karagöl.
Niyazi ve ailesinin evi, Hopa'daki Esenkıyı köyü.
Resul'ün evi, Arhavi Balıklı köyü.
Bale okulunun olduğu Batum.
Niyazi'yi bolca göreceğimiz limansa Arhavi.
Şive
Dizide Morinyo Necmi karakterini canlandıran Şevket Çapkınoğlu, Hopalı. Dizide hem rol alıyor hem de dizinin şive danışmanlığını yapıyor. Tüm oyunculara Hopa şivesini öğretmeye çalışan Çapkınoğlu, Karadeniz'de 30 kilometrede bir bile şivenin değişebileceğini söylüyor. Karadeniz ve Hopa şivesinin çok farklı olduğunu altını çizen Çapkınoğlu, böyle bir işin içinde olmaktan, özellikle bir Hopalı olarak çok mutlu olduğunu söylüyor. Dizinin senaryosu da oyunculara kolaylık olsun diye telaffuza göre yazılıyor. Tüm oyuncular, temmuz ayından beri şive üzerine çalışıyor. Çapkınoğlu'na, şive konusunda en başarılı oyuncunun kim olduğunu sorduğumuzda "Hepsi iyi," diyor ama Tansel Öngel'in özellikle başarılı olduğunu vurguluyor. Öngel'in yıllarca Trabzon'da yaşamış olmasının bunda payının büyük olduğuna da dikkat çekiyor.
KISA KISA...
Dizinin yakışıklısı, Sinan karakterini canlandıran Çağlar Ertuğrul. 14-22 yaş arası kızların favorisi olacağı daha birinci bölümden belli oldu. Zaten tüm ekip, Çağlar Ertuğrul'a 'Prens' diye sesleniyor.
Ekibin en gururluları, elbette Murat Tokat ve Mahsun Kırmızgül'dü. İkisinin ekrana hayranlıkla bakışını hiç unutmayacağım. Aylar süren çalışmanın, yüzlerce insanın ekmek kapısının sorumluluğu üstlerindeydi ve reytinglere bakılırsa emeklerine değdi.
Dizinin karizmatiği Tansel Öngel. Niyazi karakterine hayat veren Öngel, sadece dizi karakteri olarak değil, gerçek hayatta kurt köpeği ve dağdaki evinde sürdürdüğü hayatıyla da bence dizinin en karizmatik ismi. Kendisiyle geniş bir röportaj yaptım ama okumak için önümüzdeki haftayı beklemeniz gerekiyor.
Ekibin mütevazısı Fulya Zenginer. Buke karakteriyle başrolü canlandıran ve iki Karadenizli arkadaşın âşık olduğu kız, gece boyunca son derece mütevazıydı.
Dizinin 'Ağaoğlu'su, Şahin Bey karakterine hayat veren Ünal Silver. Onu ekranda gördükçe nedense aklıma sürekli Ali Ağaoğlu geldi.
Dizi ekibinin geneline bakınca Karadenizlilerin ağırlıkta olduğunu fark ettim. "Acaba Kırmızıgül, ekip oluştururken bunu dikkate aldı mı?" diye düşünmeden edemedim.