HERKES MESLEĞİN ZORLUĞUNU ANLATIYOR
Sess'in önünde birkaç mesleği bırakmış kurt magazinciyle tanışıyoruz. Mert'e birkaç tavsiye veriyorlar. Tabii ünlülerle magazinciler arasındaki ezeli gerginlik önemli bir konu... Bir tanesi "Abi üç aşağı beş yukarı mekanlar belli, buralarda olursan görüntülenirsin, haber yapılırsın" diyor. O esnada bir ünlü görüyoruz, çok eskilerden. Yüksel heyecanımızı görüyor "Abi olmaz" diyor. Bakışlarımızdan açıklama beklediğimizi anlıyor: "Eski şöhretlilerin haber değeri pek yoktur." Sırada Beyoğlu var... Yollanıyoruz, birkaç mekan dolaşıyoruz. Ama Hayal Kahvesi'nin önündeki kalabalığı görünce heyecanlanıyoruz. Bir ara şarkıcı Ege'yi görüyorum (vay be yaşıyormuş). Beyoğlu'nda bir haber yakalarız diye düşünüyorum. Uzaktan Onur Ünlü'yü görünce, heyecanlanıyorum Mert'e sesleniyorum: 'Ünlü'yü bulduk hem de tastikli. O da heyecanlanıyor. Hoş sohbet, durumu anlatıyoruz Onur Ünlü'ye ama yüzünde bir bakış beliriyor, efendim tercümesi şöyle: Arkadaşlar yanlış adrese geldiniz! Sizin aradığınız ünlü ben değilim. "Tamam" diyoruz Yüksel'e "Bu işi kıvıramıyoruz." O sırada Yüksel gibi geceleri görev yapan başka gazeteciler geliyor yanımıza... Mert "İşiniz zor arkadaşlar" diyor. Bir dokun bin ah işit misali herkes mesleğin zorluklarını anlatıyor. Kimi soğuktan dem vuruyor, kimi mekan çıkışlarında yaşanan hır gürden bahsediyor. Özeleştiri yapanlar da var... Gece devam ediyor ama bize ayrılan sürenin sonundayız... İstiklal Caddesi'nde yol alırken Mert önce Yüksel'e makinesini iade ediyor, Şuheda'ya teşekkür ediyor, sonra da bana dönüp "Bir kağıt verirsen istifamı yazayım" diyor.
VATANDAŞ MAGAZİNCİLİĞİ DÖNEMİNDEYİZ
*Çelişkiler dünyası... Ünlünün gözünden bakınca kısıtlayıcı bir durum var. Özel hayatına müdahale gibi algılıyorlar. Düşünsene dışarı çıkınca saat 03.00-04.00'te bile uyanık olmak durumundasınız. Diğer yandan işini yapmaya çalışan muhabirler...
* Bence artık iş muhabir-ünlü durumundan çıktı. Magazin kültürü farklılaştı. Artık 'vatandaş magazinciliği' dönemindeyiz. Mesela şimdi bir yerde yemek yiyorsun, yan masadaki sana sormadan çekiyor fotoğrafını Instagram'a, Twitter'a koyuyor. Ne yapabilirsin ki? Muhatabınız bile yok.
* Erkek Tarafı'nda canlandırdığım Tankut Sezer ava giderken avlanıyor. Bu gecenin sonunda anladım ki, magazin dünyasında bir av-avcı ilişkisi var. Ama kim av kim avcı kimlikler değişebiliyor. Çünkü bu gece, muhabirlerin yakaladığı bir haberi, çektiği bir fotoğrafı yayımlatamadığı durumlar olduğunu da öğrendim.
* Gördüğüm kadarıyla magazin dünyasında bir erkek ağırlığı var ve genelde de kadın metalaştırılıyor. Ama bu haberlerin tüketicileri de yüksek oranda kadınlar. Bu üzerine düşünülesi bir çelişki.
* Belli mekanlara gelince haber olma ihtimali yükseliyor anlaşılan. Kimi yaptığı işle var olmaya çalışıyor ama kimi de bu mekanlarda gözükerek demek ki. O zaman, hep söylenen ortada danışlıklı dövüş durumu var tespitinin haklılık payı var.
* Flaşın insanları agresifleştiren bir yanı var. (Yüksel de onaylıyor) Gece karanlığında yüzünüze patlayan o yoğun ışık insanı gerebiliyor. Ben mekan bilmezdim. Bu gece benim için mekan tanıma turu gibi oldu.
Arnavutköy 23.30
Mert, Eftelya'nın önünde üzerindeki acemiliği atmaya çalışıyor. Bu tür yerlerde içeride önemli biri varsa bekleniyormuş. Ama içeride kim var bilmiyoruz. Böyle durumlarda ne yapılır ki? Boş boş beklenecek mi? Yüksel, "Boşa beklenildiği çok olur ama istihbarata göre hareket etmek en doğrusu" diyor.
Nişantaşı 01.00
Nişantaşı'nda uzun uzun mekanların önünde beklememize rağmen bize ekmek çıkmıyor. Mert'in canı sıkılıyor. Hava biraz serin ama bu sefer çay ikram eden de yok. Ama haber yapalım derken haber olma ihtimali beliriyor. Savuşturuyoruz...
Taksim 02.30
Beyoğlu-Cihangir hattı önemli... Daha çok popüler oyuncular, müzisyenler falan bu hatta takılıyor. Kitle, mekan önlerine yığıldığı için kim var kim yok görebiliyorsunuz. Haberi bulamıyoruz, bari genel bir fotoğraf alalım fotoğraf çekmiş olalım, şef hiç çalışmadı demesin diye Mert deklanşöre basıyor...
Abi seni hiç görmüyoruz
Mert ile gazeteciler buluşunca ona "Abi seni hiç geceleri görmüyoruz" diyorlar. Mert de "Pek dışarı çıkmayı sevmiyorum. Oyundu, setti, senaryo çalışmaları zaten vakit de kalmıyor" diyor. İçlerinden biri "Sen işinle var olmaya çalışanlardansın. Ama geceleri hiç görünmeyenlerin haber değeri daha yüksek olur, bilesin" deyip gülüyor. Mert de "Bu ne yaman çelişki" diyor.
Olmadı şefim
Sevgili şefim, Yüksel'den aldığımız tüyolara rağmen bir haber çıkaramadım. Bu iş çok zor. Ben yapamam. Konservatuvar geçmişim var, fiziğimin de düzgün olduğunu söylüyorlar, şansımı oyunculukta deneyeyim diyorum. Kalın sağlıcakla...
Mert Fırat