Ayın ilk haftası ele geçen para anında biter, her seferinde 'Bu defa daha idareli kullanacağım' diye kendi kendine sözler verilir, ama tutulmaz... Cepte para kalmayınca arkadaşlar birbirine destek olur, iki simitle gün tamamlanır ama keyifler bozulmaz. Yeter ki karın doysun ve sohbetler bol olsun! Evlerde sabaha kadar sohbet edilir, oyunlar oynanır, filmler izlenir ama vize ve final zamanları o ev büyük bir etüt kampına dönüşür... Derslerin altından kalkılamayınca 'Keşke daha çok çalışsaydım' diye söylenilir, telafi için kütüphanenin yolu aşındırılır. Hiçbir şeyin dert edilmediği, insanın içinden geleni yapabildiği yıllardır üniversite zamanları... Bunun için hep özlemle anılır. Peki zorlukları yok mu? Var tabii. Özellikle İstanbul gibi bir büyük şehre başka bir şehirden gelmişseniz... Ve de cebinizdeki harçlığınız kısıtlıysa çok zor. Başka şehirden gelen öğrenciler, yurt çıkmayınca ve özel yurtlara parası yetmeyince mecbur öğrenci evi tutuyor. Artık arkasını toplayan anne, sürekli para isteyecek baba olmayınca da işler başa düşüyor. Öğrenci milleti bir yandan derslerinde başarılı olmayı amaçlarken bir yandan da hayatta tek başına ayakta durabildiğini ailesine göstermek istiyor. Yokluk baki tabii, ama bu durum pratik zekayı da tetikliyor, nasıl mı? Mesela Tarlabaşı'nda oturan Mert Akgül tabağı olmadığı için karnabahar yemeğini bardaktan yiyor, Üsküdar'da oturan Şeyma Akçalı oturacak koltuğu olmadığı için kütüphanesini koltuğa çeviriyor. Herkes bir şekilde çözüm üretiyor. Zorluklar çok ama umut da var.
ELİF, NAZMİYE VE BURCU
Birbirimizi ilanla bulduk şimdi hiç kopmak istemiyoruz
Misafir olduğumuz evlerin arasında eşyası en bol ve temiz olanı üç kız arkadaşın Güngören'de kaldığı ev oldu. İstanbul Üniversitesi'nde gazetecilik okuyan Elif Süer Samsun'dan, Nazmiye Çatalbaş Trabzon'dan ve Burcu Ateş Bursa'dan gelmiş. Elif yerel bir gazetede muhabir, Nazmiye ve Burcu ise ek gelir olsun diye bankada çalışıyor. Üçüne de yurt çıkmayınca duvara astıkları ilanlar sayesinde birbirlerini bulmuşlar. Dört yıldır 700 TL'ye oturdukları evlerindeki eşyaları aile ve dostlarının yardımlarıyla tamamlayabilmişler. Kedisi Şükriye'yi kucağına aldıktan sonra kız kıza kalmanın avantajlarını anlatmaya başladı Elif Süer: "Birbirimize çok alıştık. Son zamanlarda birimiz evlense biz nasıl koparız diye bile düşünür olduk. Tabii bakmayın böyle düşündüğümüze, tartıştığımız zamanlar da oluyor ama çok uzatamıyoruz. Çünkü aynı evdeyiz. Mesela birimizin giyecek bir şeyi olmadığında başkasının dolabından istediğini alıp giyebiliyor. Bir de aynı sınıfta olduğumuz için not sıkıntısı çekmiyoruz. Sınav döneminde herkes notlarını masaya çıkarıyor ve birlikte ders çalışıyoruz. Bir de kız kıza oturmanın avantajları çok. En önemlisiyse evde istediğimiz gibi giyinebiliyor ve konuşabiliyoruz." Güngören'i sevdiğini söyleyen Nazmiye Çatalbaş "Mahalledekiler öğrenci olduğumuzu biliyor. Geçenlerde alt kattaki teyze üç kişi olmamıza rağmen 'Siz öğrencisiniz yavrum' deyip altı kase aşure verdi. Nasıl da mutlu olduk bilemezsiniz" diyor. İleride anlatacak çok anı biriktirdiğini söyleyen Elif ise maddi zorluklara nasıl çözüm ürettiklerini şöyle anlatıyor: "Bazen zorluk çekiyoruz. Mesela bir gün dersten çıkıp eve gideceğiz ama cebimizde de bir kuruş yok. Bir arkadaşımın aylık akbili var. Aylık akbilde aynı durakta sadece bir kere basabiliyorsunuz. O Beyazıt'tan bindi, ben bir durak yürüyüp Laleli'den onun akbiliyle bindim tramvaya. Ay sonunda bozuk para bulmak için koltuk aralarına bile baktığımız oluyor. Çalışmaya başlayınca biraz daha rahatladık sayılır."
İLYAS VE ABDÜLKADİR
En büyük sıkıntımız temizlik yapmak
Bingöl'den gelen İlyas Karakulak (23) ve Abdülkadir Bürlükkara (23) iki yıldır İstanbul'da. İlyas, Maltepe Üniversitesi'nde burslu ağız ve diş sağlığı Abdülkadir ise Bilgi Üniversitesi'nde odyometri okuyor. Ümraniye Örnek Mahallesi'nde kirası 750 TL olan bir evde kalıyorlar. Devlet yurtlarında yer bulamadıkları gibi özel yurtların maliyetlerinin altından kalkamamışlar. Önce Maltepe'de oturuyorlarmış ama kentsel dönüşüm nedeniyle ev kiraları arttınca çıkmak zorunda kalmışlar. Fakat öyle kolay ev bulamamışlar. Ev sahiplerinin ayrımcı tutumundan çok çektiğini söyleyen Karakulak "Üç ay ev aradık bulamadık. Okullarımızın civarındaki ev kiraları 900 TL'den başlıyor. Ev sahipleri de evlerini sadece kız öğrencilere vermek istiyor" diyor. İkiliye bu evi bir tanıdıkları bulmuş. Ama ev sahibi sadece yedi aylık kontrat yapmak istemiş. Bürlükkara "Okullarımız uzakta. Derslere yetişmek için sabah evden saat 05:30'da çıkıyoruz. Geç kaldığımız oluyor. Sınav zamanları sabahlıyoruz. O zaman sınavlara vaktinde yetişmek zor oluyor" diyor. Para onlar için de sorun, memleketten gelen harçlık onların mütevazi hayatlarını sürdürmeye yetmiyor. İlyas, çareyi günü birlik işlerde çalışarak bulduklarını söylüyor. Evlerinde ocak olmadığı için yemeklerini sokağın karşısındaki bir dükkanın mutfağında yapıyorlarmış. Yemek dediğimiz de makarna ve çorba... En büyük sıkıntılarıysa temizlik, "Evi temizliyoruz ama bu işlerden pek anladığımız söylenemez. Normal ev gibi temiz olmuş duygusu vermiyor" diyorlar.
ŞEBNEM
Kanepe yoksa kitaplık var
Beykent Üniversitesi'nde bilgisayar mühendisliği son sınıf öğrencisi olan Şebnem Akçalı (23), İstanbul'a Adana'dan gelmiş. Okulun ilk senesinde yurtta kalmış ama yurt kalabalık olduğundan ders çalışmakta güçlük çekmiş ve eve çıkmaya karar vermiş. Üsküdar'da 650 TL kira verdiği bir evde tek başına yaşıyor. Ev arkadaşı aradığını söyleyen Akçalı "Liseden bir arkadaşımla eve çıktık ama anlaşmazlıklarımız olunca gitti. Yakın arkadaşla eve çıkmak ilk başta çok doğru bir fikir gibi gelse de aynı eve çıktığınızda başka bir paylaşım alanı oluşuyor. Salondaki koltuklar onundu mesela, o gidince eşyalar da gitti. Ne yapacağımı bilemedim. En azından bilgisayarım vardı. Yatağın üzerinde oturup derslerime çalışıyordum. Ben de bir çözüm buldum. Bizden önceki kiracıdan kalan kitaplığı yere yatırıp üzerine minderler koydum ve kanepe yaptım. Pek rahat değil ama üzerinde bir şeyler okuması ve ders çalışması gerçekten çok keyifli" diyor. Tek kaldığı için evin masrafları ağır gelmeye başlamış: "Eşyalarımın çoğunu ailem ve arkadaşlarım getirdi. Yeni bir eşya almak çok masraflı. Şimdi kira ve faturalarla ayda 750 lira ödüyorum. Günlük ihtiyaçlarımı karşılamak ve kitap, gazete, konser ya da tiyatroya gitmek için daha fazla paraya ihtiyacım oluyor. Bu nedenle garsonluk, anketörlük ya da birkaç gün süren karşılama hostesliği yapıyorum. Para kalmadığı zaman da imdadımıza hazır çorba yetişiyor. Özellikle aylığın gelmesine bir hafta kala cepte para kalmıyor. Arkadaşlardan borç alıp idare ediyoruz. Şimdi ev arkadaşı arıyorum ama elbette güvenmesi çok zor. Kirayı geciktirir mi, nasıl biridir, anlaşabilir miyim bunlar çok önemli şeyler."