- Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Nerde doğup büyüdünüz?
- Güzel bir çocukluk geçirdim. Sevgi dolu bir ailede büyüdüm. İki kardeşim var, ikisine de aşığım. İstanbul, Ümraniye'de büyüdüm. Altı yaşına kadar oturduğumuz ev şimdi gökdelenlerin arasında kaldı. İki katlı, bahçeli bir evdi. Teyzemle mantar toplayıp kuzukulağı arardık. Meyve ağaçlarının üzerinde geçti çocukluğum. İstanbul'da köy hayatı içinde büyüdüm. Anne ve babam birbirlerini de çok severlerdi. O yüzden sevgiye inancım ve umudum var. Kendimi güvende hissettiğim için ayağa kalkıp devam etme gücünü bulabiliyorum kendinde. Mayam böyle. Hayatta sevmek ve daha çok sevmek istiyorum. Bir de eğlenmek.
GICIK VE BİLMİŞTİM
- Benim biyolojik saatim bozuk herhalde. Çocukları çok seviyorum. Babamı kaybettikten sonra kardeşlerimi ben büyüttüm sayılır. Belki de o duygumu o dönem tatmin ettim. Şimdilik annelik planım yok. O kadar büyümüş hissetmiyorum kendimi.
İyi ki de eğitim almışım. Çok eğlendim, çok şey de öğrendim. Çocukluk inadıymış. Gıcık çocuklar vardır ya, bilmiş bilmiş konuşan işte öyleydim. Ergen atarlı...
- Gözlerinizin rengi çok farklı. Tam olarak ne renk?
- Bu çok tartışılır her ortamda. Gözlerim yeşil ama içinde sarı ve kahverengi noktalar var sol gözümün. Aslında dünya haritasına benziyor. Ailede herkes yeşil gözlü. Babam Arnavut, annemse Selanik göçmeni.
- Hayattalar mı anne babanız?
- Babamı ben 16 yaşındayken kaybettik. Kardeşlerimin biri 11, diğeri beş yaşındaydı. İnsan hayatında bazı acılar geçmiyor. Kız çocuklarını bırakıp gitmemeli babalar. Hele de erkenden... Babamı aniden kaybettim. Kalp krizi geçirdi. Böyle bir acı insanı çok şekillendiriyor tabii. Bunun bütün hayatımda etkisi olduğuna eminim. Böyle bir kırılma yaşanmasına rağmen hayatın devam ettiği fikrini 16 yaşında öğrenmiş oldum. Hayat bir şekilde devam ediyor. Ölmedikten sonra ayağa kalkmaya, yeniden başlamaya mecbursun. Uzun zaman anlayamadım böyle bir şeyin başıma geldiğine. Sonra da hep özlüyorsun. Çok büyük bir eksik oluşuyor. O eksiği kapatmak için tüm aile bireyleri normalde kendilerinden beklenenden daha fazlasını vermek durumunda kalıyor. Aynı olayı yaşadık ama hepimizde farklı etkileri oldu.
HİÇ TRİP ATMAM
- Nasıl bir sevgilisinizdir peki?
- Aslında sevgilime sormak lazım bu soruyu. Hiç trip atmam. Atanlara da çok gülerim. Her şeyi konuşabileceğimize inanırım. Türk erkekleri yanlış anlaşılmamak için ya da sorun çıkmasın diye minik yalanlar söylüyor. Oysa kadınlar bunları hissediyor. Güven sarsılıyor. Sonra da gelsin kıskançlık krizleri... Neden diye bir bakmak lazım. Ben aslında hiç kıskanç değilimdir. Bir buçuk senelik bir ilişkim var. Onu birkaç kez kıskandım. Kendim de şaşırdım. Sevgilim de beni kıskanır ama "şunu yapamazsın" diyemez. Ben de ona diyemem. Kimse kimsenin değildir nihayetinde.
EVE İŞ TAŞIRSAM KAFAYI YERİM
- Sizde bugüne kadar en derin izi bırakan işiniz hangisi?
- Parmaklıklar Ardında. Çok ağır bir diziydi. Çalışma şartlarımız da çok zordu. Hayatla ilgili çok şey öğrendim o süreçte. Bir sürü insanın öldürüldüğü, hapsedildiği bir hapishanede çalışmak epeyce zorluydu. Oynadığım karakter de psikopattı. Etkilendiğim bir işti. Ama eve iş taşımam. Mesela Hale çocuğunu kaybetmiş bir anne. O psikolojiyi eve götürsem kafayı yerim.
EVDE KERTENKELE BİLE BESLEDİM
Tam bir hayvanseverim. Küçükken çiftlik kurma hayalim vardı. Kertenkele bile besledim. Maymun alıyordum bir gün neredeyse. Sonra vazgeçtim. Annem beni öldürürdü herhalde. Şimdi bir kedim var. Adı Kaset. Bayılıyorum ona.
AİLECEK ENTERESAN TİPLERİZ
Kız kardeşim spor akademisi mezunu, pilates eğitmeni. Pilates yapıyoruz birlikte. Erkek kardeşim de Boğaziçi Üniversitesi'nde Edebiyat ve Sinema okuyor. Bir yandan da bir dergide yazıyor. Bu sene bitirecek. Benim gözüme hala 15 yaşında görünüyor ama... İkisi de enteresan, alternatif gençler. Aslında ailecek enteresan tipleriz.