Neriman Köksal, güzeldi, alımlıydı Yeşilçam'daki filmlerde dişiliğinin farkında olan kadınlarındandı. Erkek yaşta öksüz kalmıştı, kardeşlerine bakabilmek için saka kuşu tutup satacak, Kurtuluş'tan Fatih'teki annesinin evine bilet parası olmadığı için yürüyerek gidip gelecek kadar yoksuldu. Yolu bir gün İstiklal Caddesi'ne düştü. İki adam peşine takıldı. Biri yönetmen Çetin Karamanbey'di. Onu filminde oynatmak istiyordu. O da kabul etti. Köksal'ın Yeşilçam hikayesi böyle başladı. Yapımcı ve yönetmen Nevzat Pesen ile yaşadığı büyük aşk, sonrasında Feridun Kete ile yaptığı sürpriz evlilik Köksal'ın hayatındaki bilinen ilişkileriydi. Ama bir de bilinmeyen vardı. Yıl 1999 Köksal, Surp Agop Hastenesi'nde artık son günlerini geçirmektedir. Son bir arzusu vardır, yıllarca kendi içinde yaşadığı platonik aşkı İzzet Günay'ı görmek. Yanı başındaki Çolpan İlhan'a anlatır durumu. O da Günay'a haber salar. Fakat Günay evlidir ve bu durum onu tedirgin eder. Ama Günay'ın eşi İpek Hanım aslında her şeyin farkındadır. Kocasına "Hadi, kalk gidiyoruz" der. Hastaneye varınca odanın kalabalık olduğunu görürler. Çolpan İlhan herkesi dışarı çıkarır. Köksal platonik aşkıyla ölüm döşeğinde göz göze gelir, elini tutar. Günay, Köksal'ın saçını okşar. Yeşilçam filmlerinin baştan çıkarıcı kadını Köksal, gerçek hayata romantik bir melodramın başrol oyuncusu gibi noktayı koyar.
HEP EL ELE, GÖZ GÖZE
Yeşilçam'ın en uzun ömürlü aşklarından biri onlarınkisi. Sadri Alışık ve Çolpan İlhan'dan bahsediyoruz. Daha önce tanışsalar da Yalnızlar Rıhtımı filminin çekimlerinde başlayan ilişkileri film biter bitmez resmiyet kazanıyor. Çolpan İlhan'ın abisi Attila İlhan'ın 'sanat çevresinin en ev erkeği' diye referans olduğu Sadri Alışık, onun bu tespitini doğru çıkarıyor. Bir ömür boyu sürüyor aşkları. Yeşilçam dünyasının içinde ne şöhret, ne alkışlar ya da yaşanan kimi sıkıntılar büyüsünü kaçırabiliyor bu aşkın. Hep el ele göz göze yaşayıp gidiyorlar ölene kadar!
BİR YASTIKTA 36 YIL
Yeşilçam'ın o inişli çıkışlı ilişkiler dünyasında feyz alınacak aşklar da yaşandı elbet. Mesela Suna Pekuysal ve Ergun Köknar aşkı gibi... Özgüç'e göre onlarınkisi 'deli bir aşktı.' İki tiyatrocunun aşkı tahmin edileceği üzere sahnede başlar. Küçük Şehir piyesinde karşılıklı oynarken birbirlerine âşık olurlar. Sahnede gelen evlenme teklifi ve 1964'te Beyoğlu Evlenme Dairesi'ndeki nikahla bir yastıkta yaşamaya başlar çift. Ergun Köknar, film çekimleri nedeniyle ayrı düşünce "Sunuşkam" diye başlayan mektuplar yazar aşkına. 36 yıl boyunca Köknar'ın ölümüne kadar da sürer aşkları.
BİR YEŞİLÇAM FİLMİ GİBİ
Belgin Doruk'un ilişkileri tam da Yeşilçam filmi gibidir. 1952'de 16 yaşında güzellik yarışmasında birinci seçilip kamera karşısına geçen Doruk'un, ilk ilişkisi yönetmen Faruk Kenç'tir. Aralarında 27 yaş vardır. Tipik genç kız ile olgun ve sektörde güçlü erkek ilişkisi olarak tariflenir. Evlenirler. Fakat Doruk'un yıldızı parladıkça ilişkileri farklılaşır, aralarındaki yaş problem olmaya başlar. Doruk da gönlünü yapımcı Özdemir Birsel'e kaptırır. Kenç altı yıllık evliliği bitirme kararı alsa da, boşanma kolay olmaz. Doruk sonra Birsel ile evlenir. 34 yıl sürer evlilikleri. İnişli çıkışlı... Son yıllarında, ekonomik sorunlar, gittikçe içine kapanan, kendini yalnızlaştıran Doruk nedeniyle ilişkileri de sıkıntılıdır. Birsen'in gönlünü asistanı Gönül Çağlar'a kaptırdığı ancak Doruk'un vefat etmesi sonrası anlaşılır. Özgüç'e göre yarım kalmış kırık aşklardır bunlar ve kimse suçlu değildir.
KANUNLAR ÇIKARTAN BİR İLİŞKİ
Türkan Şoray Rüçhan Adlı birlikteliğini herkes bilir. Yeşilçam'ın özel ilişkilerinden biridir. Bir aspirinle başlayan ve 19 yıl süren aşk, bir türlü resmiyete dökülemese de Şoray'ın hem sinema hayatında hem de özel hayatında aslında büyük bir parantezdir. Adlı bir sevgili, bir baba ve akıl hocasıdır Şoray için. Bir de o ünlü Türkan Şoray kanunlarının da ortaya çıkmasının sebebidir. Kıskançtır ve sevgilisinin filmlerde öpüşmesini açık saçık giyinmesini istemez. Gün gelir seti basar! Bu kıskançlık ve o bildik kanunlar nasıl oluştu peki? Bir notla. Adlı bir gün "Gecelik ve baby doll'e bir son verme zamanı gelmedi mi? Ne dersin Hanım Sultanım!.. Öperim seni..." notu bırakır Şoray'a, o da notu rujlu dudaklarıyla öpüp bu isteği onaylar. Ama Adlı'nın baskıları gün gelir Türkan Şoray'ı bezdirir. Ve o da başka aşklara yelken açar!
EMANETİ ALMAYA GELDİM
Elbet Yılmaz Güney ve Nebahat Çehre'nin Yeşilçam'ın efsaneleşmiş aşkları arasında özel bir yeri var. İstiklal Caddesi'ndeki kısa bir yürüyüşle başlayan, tutkulu bir aşk onlarınkisi... Geriye kalan mektuplar ve anlatılar da bu aşkın kanıtları. Mektuplarda adını mıh gibi kazıyor kağıtlara... Yılmaz Atadeniz'in anlattığı bir olay bu tutkulu ve fırtınalı ilişkinin nasıl yaşandığının da en büyük göstergesi: Çiftin tartışmalı günleri. Film çekimi sonrası Güney eve gidince Çehre'nin birkaç eşyasıyla evi terk ettiğini görüyor. Eskişehir'e teyzesinin yanına trenle gittiğini öğreniyor. Atlıyor hemen Mustang'ına, trenin önünü kesiyor. Makinist zar zor durduruyor treni. İnip bakıyor Yılmaz Güney var karşısında, şaşırıyor. Günay "Bir emanetim vardı onu almaya geldim" diyor. Hep beraber trende Nebahat Çehre aranıyor. Sonunda Güney buluyor sevdiceğini ve onu ikna edip tekrar İstanbul'a dönüyorlar. Güney'in "Bizi ölünceye kadar kimse ayıramaz" dediği evlilikleri sonra bitiyor. Güney aradığı mutluluğu ve huzuru Fatma Süleymangil'de (Fatoş Güney) buluyor.
MİLLİ ÇAPKINI DİZE GETİREN GÜZEL
Biri, sinemamızın en güzel kadınlarından, diğeri adı milli çapkına çıkan bir jön. Leyla Sayar ve Muzaffer Tema'dan bahsediyoruz. Sayar 1960'ta Kırık Kalpler filmi öncesinde tanıdı, hayranı olduğu Tema'yı. Çok etkilenmedi. Ama Tema ondan etkilenmişti. Plak dinlemekle başlayan masumane ilişki Tema'nın yönettiği, birlikte oynadıkları Vahşi Kedi filminde tutkulu bir aşka dönüştü. Sayar'ın güzelliği milli çapkını dize getirmişti. Ama tutkulu aşk, Tema'nın kıskançlığı ve Sayar'ın dansözlük yapmak için sahnelere çıkmasıyla su almaya başlar ve sonra da biter. Herkes kendi yoluna gider. Ama Sayar, Tema'nın unutamadığı üç kadından biri olarak kalır.
TATLIYMIŞSIN, EŞSİZMİŞSİN
Suzan Avcı-Metin Erksan ilişkisini çoğu insan bilmez. Çünkü çoktan unutulmuştur. Ama elde bu ilişkiye dair çok özel ve Erksan'ın kişiliğini de ele veren çok hoş bir mektup var: "Suzan, sevgilim... Dur bakalım. Önce seni şöyle bir öpelim. Tatlıymışsın, güzelmişsin, eşsizmişsin. Hadi şimdi konuşalım. Ayrıldığımız gecenin sabahı gitmiştin. İstanbul artık sessizdi. Sıkılıyordum. Melankoli gibi bir şey. Bu işlere alışık olmamama rağmen sensizlik koydu bana..." Mektup sonrasında sosyal mesajlı bir hal alıyor ve BM Ana sözleşmesinin ilk üç maddesini yazıyor Erksan! Sessiz sedasız başlayıp öylece de biten, saygılı bir aşka örnek onlarınkisi...
KIZGINLIKLA BAŞLADI YARIM ASIRDAN FAZLA SÜRDÜ
Fatma Girik ve Memduh Ün beraberliği, Yeşilçam'ın efsane aşklarından biri olarak yarım asrı geçti. Yoksulluktan kurtulmak için erken yaşta figürasyonluk yaparak film dünyasına giren ve sonrasında starlaşan Fatma Girik, gençlik aşkı Altaylı kaleci Varol Ürkmez'le bol mektuplu, futbollu bir ilişki yaşar. Ama bir başka eski futbolcu, yapımcı ve yönetmenle Memduh Ün ile hayat arkadaşı olacaktır. Fatma Girik'in figürasyonluk yaptığı yıllarda tanıştıklarında Memduh Ün kelli felli bir yönetmen. Girik ilk tanışmalarını "Yönetmen seni çağırıyor deyince yanına gittim. Bir baktım, adam ayaklarını uzatmış oturuyor. Ayıp be, çocuk da olsam ben içeri girince ayaklarını indirmen gerek" diye anlatıyor. Böyle Girik'in posta koyarak başlayan oyuncu-yönetmen ilişkisi daha sonra büyük bir aşka dönüşüyor. Fakat bu uzun ömürlü ilişki de her zaman mükemmel olmamış. Fatma Girik 10 yılın sonunda Memduh Ün ile kısa ayrılık döneminde müzisyen Durul Gence ile nişanlanmış. Bu nişan haberini Ün'ün gazetelerden öğrendiğini söylesek... Fakat Ün tekrar Girik'in kalbini kazanmayı başarıyor. O kalpler bugün hâlâ atıyor!
KİM KIZMAZ BU KADERE?
Aynı okulda okusalar da yolları yıllar sonra kesişecekti Perihan Savaş-Yılmaz Zafer'in. 13 yaşında biraz da aile zoruyla evlendirilmiş ama sonra hemen boşanmış bir nevi 'çocuk-gelin' Perihan Savaş, 16'sında Yeşilçam dünyasında boy gösteren bir yıldızdır. Bedrana gibi filmlerde de oynar arabesk filmlerde de... Yıllar sonra bir film setinde buluşurlar iki okul arkadaşı. Ama bilinmeyen Savaş'ın Zafer'in çocukluk aşkı olduğudur. Okul yıllarında kendini ona layık görmeyen Zafer yıllar sonra sette açılır kendisine. Evlenirler, çocukları olur, her şey çok iyi giderken Yılmaz Zafer hastalanır... Uzun süren çileli günlerdir. Perihan Savaş, kocasının yanından bir an olsun ayrılmaz. Her şeye rağmen iyileşmesi için uğraşır. Ama Zafer 39 yaşında bu dünyadan çekip gider.
FAHRETTİN'İ SEVEN KADIN
Fahrettin Cüreklibatur ve Cüneyt Arkın... Sadece iki isim değil, aslında tek bedende yaşayan iki ayrı kişilik. Belki bunun için 60'lı ve 70'li yıllarda adı Yılmaz Güney, Fikret Hakan ile birlikte en maceralı yaşam süren jöne çıkmıştı. Yoksuldu, okudu, doktor oldu ama yine yoksuldu. Yakışıklılığını kullanıp Yeşilçam'a kapağı attı, adı Cüneyt Arkın olmuştu. Yıldızı parladıkça, şöhret oldukça onu taşıması zor oldu. Mütevazı, erdemli ve efendi Fahrettin ile ukala, hırçın Cüneyt sürekli çatışıyordu. İlk eşi Güler Mocan'la olaylı boşanması zaten Cüneyt'in Fahrettin'e karşı kazandığı ilk zaferdi. Sonrasında, seyirciler, yapımcılar, yönetmenler hep Cüneyt Arkın'ı sevdi. Fahrettin bir köşede kaldı. Ta ki Betül Işıl'a kadar. O Fahrettin'i sevdi. Fakat bunu Cüneyt Arkın'a kabullendirmesi zor oldu. İlk birliktelik ve evlilik boşanmayla sonuçlandı. Sonra Fahrettin aşkına sahip çıktı, Cüneyt bir kenara çekildi ve ikinci kez evlendiler. Hâlâ birlikteler...
EVLİLİK FİKRİNİ ÖLDÜREN AŞKLAR
Sevda Ferdağ da erken yaşta Yeşilçam dünyasına adım atanlardan. Daha 14'ünde Fenerbahçeli kaleci Şükrü Ersoy'la yaşadığı ama bir türlü evlenemediği ilk ve uzun ilişkisi sonrasında 60'ların önemli mekanlarından Kulüp Meyhanesi'nde tanıştığı Tamer Yiğit'e kaptırır gönlünü. Fakat kıskançtır Yiğit. İnişli çıkışlı, bazen detayları basına da yansıyan bir aşktır onlarınkisi... Yıllarca sürer. Ama bir türlü evliliğe dönüşemez. Aslında geç de olsa Yiğit teklifte bulunur hatta, Ferdağ da kabul eder... Ama nikah bir türlü gerçekleşmez, ayrılırlar. Herkes kendi yoluna gider... Ama Sevda Ferdağ evlilik fikrine o yıllarda noktayı koyar ve bir daha hiç evlenmez...