Bundan tam bir yıl önce buluştu Vedat ile ailesi... Arzum ve Hasan Köseoğlu çocuk sahibi olamıyordu. Kader yollarını birleştirdi. İyi ki öyle yaptı. Önce evlat edinme süreci başladı, bir hafta önce Köseoğlu çifti Vedat'ın velayetini aldı
Bugün onlar resmi olarak da bir aile.... Bir buçuk yıl önce ailenin kapısını hikayelerini dinlemek için çalmıştık. Vedat'ın şaşkınlığına, ailenin heyecanına ortak olmuştuk. Bu kez onların resmi olarak aile oluşunu kutlamak için oradaydık
Bir buçuk yıl önce Köseoğlu çiftinin Caddebostan'daki evlerinden içeri girdiğimde tatlı bir telaş vardı. Yetiştirme yurdundan geçici bakım sözleşmesi ile alınan bir buçuk yaşındaki Vedat, ilk kez bir ev ortamında olmanın şaşkınlığı içindeydi. Arzum ve Hasan Köseoğlu ise bu minik adamı rahat ettirme derdindeydi... Köseoğlu çifti biyolojik yollarla çocuk sahibi olamamışlardı. Ama çocuk hayatlarında olmazsa olmazdı. Bu yüzden devlet korumasındaki çocuklara ulaşmak üzere harekete geçtiler. Uzun sorgulamalar, araştırmalar sonucunda Vedat'a kavuştular. Biz tam o günlerde bir araya gelmiştik. Bize uzun uzun prosedürü, yaşadıklarını anlatmışlardı. Geçtiğimiz gün onlara yaşamlarının en güzel hediyesi geldi. Vedat artık, anne ve baba hanesinde kendi isimlerinin yazdığı bir nüfus cüzdanına sahip. Yani Arzum ve Hasan Köseoğlu Vedat'ın velayetini almışlardı. Biz de onların bu sevincine ortak olmak ve aradan geçen bir buçuk yılda neler yaşandığını konuşmak için kapılarını çaldık. Sevgi ve ilgiyle büyüyen bir çocuğun değişimine şahit olduk...
- Vedat bu iki yılda nasıl bir değişim geçirdi?
- Geldiğinde daha küçük olduğu için konuşmuyordu, daha çekingendi. Şimdi Vedat girdiği her yerin hakimi! Nüfus kağıdını aldığımda herkes "Vedat çok şanslı bir çocuk" diye tebrik etti beni. İnanın bu asla tek taraflı değil. Ben onu ne kadar emek emek işlediysem, o da beni öyle işledi. Beslediğimiz şey ilişkiydi. İlişki geliştiriyor ve büyütüyor. Hatta kimin bu işten daha şanslı çıktığı tartışılır. Bu onun değil bence bizim yüksek yararımıza bir durum. Eminim biyolojik ailelerin de çocukları üzerinde çok büyük emeği vardır ama biz de çok emek harcadık.
- En basitinden bildiği bir hayat vardı, ona yenisini öğretmeye çalıştınız, değil mi?
- Tabii. Vedat bize geldiğinde 21 aylıktı. Bildiği, alıştığı korunaklı düzenden, yabancı bir yere, bizim evimize geldi. Ev nedir bilmiyordu. Biz önce bu hayatı öğrettik ona. Saç kurutma makinesi nedir onu bile öğrendi Vedat. Ama aslında doğuştan gelen bir karakteri vardı ve onun yüzeye çıkabilmesi için gerekli güvenin oluşması için zemin hazırladık. Çocuklar o yüzden yuvada değil aile ortamında olmalı. Fiziksel olarak çok iyi bakılıyor olabilirler ama çocuk sevgi ve ikili ilişkiyle büyüyen bir şey. Biz Vedat'la konuşmaya, onunla özel olarak ilgilenmeye başladığımız zaman, onu dinleyen, anlayan, önemseyen birilerinin olduğunun farkına varıyor. Özgüveni yükseliyor. Kurumlardaki çocukların bu anlamda şansı kısıtlı.
- Vedat en çok ne konuda zorluk çekti?
- Güven bağını kurup, ayrılmakta. Geç bulunmuş bir bağ var. Yeni birileriyle; bizimle. Babayla bir bağ kurdu, benimle yani annesiyle biraz daha güçlü bir bağ. Ben normal iş düzenime geçince, seyahatler başlayınca Vedat'ın benim gidip geri geleceğime inanması çok uzun sürdü. Yeni yeni alıştı.
- Biyolojik annenin bu anlamda bir avantajı var mı?
- Bunu çok sorguluyorum. Bir bonusu var. Ama bizim geldiğimiz noktaya çok şaşırıyorum. Ben de normal anneler gibi, bazı şeyleri beceremedim, zaman zaman çuvalladım... Galiba sevgi çocuklar tarafından o kadar hissedilen bir şey ki, sorunları aştık...
SEVGİ EMEK İSTER
- Siz nasıl zorluklar yaşadınız?
- Bilinmezle yaşamaya ve kısıtlanmaya razı olmak zorunda kaldım. Bugüne kadar yani kimliği üzerimize geçene kadar, dilekçe yazmadan şehir dışına çıkamıyorduk, yurtdışına zaten çıkamadık iki sene boyunca çünkü Vedat'ın pasaportu yok. Sağlık sorunu bile olsa izin almadan ameliyat ettiremiyoruz. Velayet üzerinize geçene kadar emanet. En zorlandığım şey mahkeme salonunda yaşandı; bizim için Vedat bizim yavrumuzdu. Ama mahkeme daha kararını verene kadar, yargıç için o bizim çocuğumuz değildi. Aylarca bir olmuşuz, mahkemeye gittiğimizde onun bizim olmadığını idrak ettim. Çok korktum ya olmazsa diye... Ama artık bizim çocuğumuz.
- Kutlama yapacak mısınız?
- Evet. Hem doğum gününü hem de eve geliş gününü kutlayacağız bundan sonra... Dava gününü, tanıştığımız günü, eve geliş gününü hepsini kutlayayım istiyorum.
- Keşkeleriniz ya da pişmanlıklarınız oldu mu?
- Biz çok uzun süre çocuk sahibi olmak için uğraştık ve artık uğraşmayı bıraktığımız noktada evlat edinmeye karar verdik. O yüzden keşkem hiç yok. İkinci bir çocuğu evlat edinir miyiz diye sorguluyoruz. Sanki hep ömür boyu berabermişiz gibi. Sevgi emektir, bunun lamı cimi yok!
EVLAT EDİNİLEN ÇOCUKLARIN ACINACAK HALİ YOK
- Ona durumu nasıl anlatıyorsunuz?
- Geçici bakım sözleşmesinde imza atıyorsunuz zaten, "Biz bu durumu çocuktan gizlemeyeceğiz" diye. Çünkü doğrusu bu. Ona zaman zaman "İyi ki geldin, iyi ki bizim oğlumuz oldun, iyi ki buluştuk" gibi şeyler söylüyordum. Bir süredir bir masal anlatıyorum pedagog eşliğinde.
- Ne anlatıyorsunuz bu masalda?
- Özünde şöyle; Tüm çocuklar biyolojik annelerden doğarlar. Bazı çocuklar biyolojik anne ve babalarıyla yaşarlar, bazıları biyolojik olanlarla değil başka anne babalarla yaşarlar. Baban ve ben çocuk sahibi olmak istiyorduk ama bizim biyolojik olarak çocuğumuz olmadı. Bazı çocuklara da biyolojik anne babaları yeterince iyi bakamayacakları için, seni de çok sevdikleri için, böyle başka çocukların olduğu bir eve bırakmışlardı. Biz de babanla oraya gittik ve seni gördük, seni çok sevdik ve bizim oğlumuz olmanı istedik, evimize götürdük.
- Peki bu durumu Vedat'ın karşılaşacağı çocuklara, sosyal çevresine nasıl anlatmak gerekir?
- En önemli konu bu aslında. Tüm arkadaşlarımın çeşitli yaş gruplarında çocukları var. Neyse onu anlatmak gerekir. Çocuklar büyüklere göre daha yargısız ve filtresiz kabul ediyor. Ebeveynlerin bundan ne çıkarıp çocuklarını nasıl yönlendirecekleri asıl mevzu. Çekindiğim birkaç konu var; bir acıma duygusu. Burada acınacak bir şey yok. Ama Türk toplumunda bu bakış acısı var. Vedat'ı biz ulvi bir şey yapmak için evlat edinmedik, çocuk sahibi olmak istiyorduk. Aslına bakarsanız gayet bencil bir ihtiyaç. "Biz çocuk kurtaralım" diye düşünmedik. Kimin kimi kurtardığı da ayrıca tartışılır bu durumda. Vedat bizi kurtardı hissindeyim. Toplum durumu dramatize etme eğiliminde. Vedat'ın acınmasını gerektirecek bir hali yok. Vedat'ın okulundaki herkesle toplantı yaptım durumu anlatmak için, hatta velilerle de toplantı yapmak istedim. Çok yakınlarım bile, "Niye öğretmene anlatacaksın ki?" diyor. Öyle değil. Bir sürü hassasiyet var bu konuda. Geçen sene, "Ben kimim?" diye bir ödevleri vardı. Kimi aileler ultrason fotoğrafına kadar göndermişti. Vedat'ın hikayesi 21 aylıktan itibaren başlıyor. Bu durumu yönetmek gerekiyordu. Bu duruma dair TÜBİTAK tarafından ilk kez bir kitap yayımlandı, Uğurböceği Kapınızı Çalarsa isimli...
- Toplumu da eğitmek gerekiyor sanırım...
- Etnik kökenlerden çok daha basit noktalarda ötekileştirmemiz var. Çok çabuk dışlayıp, yargılayabiliyoruz. Özen gösteriyormuş havamız bile yargı içeriyor. Bu tür çocuklara acınmasından çok çekiniyorum. Neden herkese anlattığımı sorgulayanlar oluyordu. Biz utanılacak bir şey yapmadık ki, ne çocuğum ne de ben. Daha az sorun yaşayacağım çevreleri seçmeye özen gösteriyorum. Niye böyle olmak zorunda olsun ki? Saklamak, saklanmak yok bizim dünyamızda. Vedat da böyle olacak. Ama ileride okulundaki bir çocuk gidip annesine durumu anlattığında, annesi "Ahhh canım" derse, bu bir acıma. O çocuk da annesinden gördüğü tepkiyle Vedat'a acımaya başlayabilir. Bunun olmasını asla istemiyorum.
ÇOCUĞUN AİLESİNİN YANINDA BÜYÜMESİ ÖNCELİKLİ
- Evlat edinmeyle ilgili prosedürü anlatır mısınız?
- Önce Aile Bakanlığı'nın il temsilciliklerine gidiyor ve şahsen başvuru yapıyorsunuz. İki ay içinde evrakları tamamlamanızı istiyorlar. Fiziksel ve çok kapsamlı, detaylı psikolojik testlerden geçiyorsunuz. Alkol ve uyuşturucu testi yapılıyor. Neden çocuk istediğinize dair fotoğraflı ve el yazınızla kaleme aldığınız metinden oluşan bir sunum istiyorlar. Bunların tümü minimum altı ay sürüyor. Bir çeşit hamilelik sürecinden geçiriyorlar sizi. Karnınızda değil ama kafanızda büyüyor o fikir. Mülakatlar başlıyor. Yuvada çok çocuk var ama evlat edinilebilir çocuk çok az. Yuvada bırakan aileler, "Geri gelir alırız" diye evlatlık kağıdını imzalamıyorlar. Kanuna göre evlat edineceğiniz çocuktan 40 yaş büyük olmalısınız. Farklı statülerde çocuklar var; terk edilmiş, tecavüz-ensest sonucu dünyaya gelmiş, engelli... Çocukları seçme aşamasında fotoğraf göstermiyorlar. Ne koşullarda yuvaya bırakıldıklarını okuyorsunuz. Bir çocuğa "Evet" ya da "Hayır" diyorsunuz. Hepsini birden görüp, seçim yapmıyorsunuz. Üç çocuk görüp almadıysanız, başvurunuz iptal ediliyor.
- Çocuk teslim edildikten, velayeti alana kadar nasıl bir prosedür işliyor?
- İlk etapta çocuk geçici bakım sözleşmesi ile aileye teslim ediliyor. Velayet devlette kalıyor. Bir senelik geçici bakım sözleşmesi, sizin bakımınıza verdikleri ve kontrol edecekleri anlamına geliyor. Çocuk aileye teslim edildikten sonra, üç ayda bir çocuk ve kurum görüşmesi organize ediyorlar. Bunun ilki kesin evde oluyor. Dört görüşmenin ardından uygun görüyorlarsa, "Ailenin evlat edinmesinde bir sakınca görülmemiştir, çocuğun yüksek yararınadır" gibi bir rapor yazıyorlar. Bu raporu teslim aldıktan sonra, velayet davası açabiliyorsunuz. Dava süreci başlıyor. Biz şanslıydık ve bir sene dolmadan dava süreci tamamlandı ve Vedat artık resmen bizim oğlumuz!
- Şansı nasıl oluyor bunun?
- Kurumda kalan çocukların farklı statüleri var; ailesinin onayıyla evlat edindirilen, ailesi bilinmeyen ve evlat edindirilen vs gibi. Bunların hepsi ayrı statüler getiriyor. Vedat statüsü gereği evlat edinilebilirdi. Çocuğun aile yanında olması mümkün değilse, evlat edindirilmesi ve koruyucu aile yanına verilmesi esas..