Suriye'den savaş nedeniyle kaçan ve ülkemize sığınan üç buçuk milyon göçmen var. Bunların büyük bölümü, savaşın karanlık yüzüne tanık olmuş, yaşadıkları yerleri, yakınlarını kaybetmiş insanlar. Fiziken yorgun oldukları kadar ruhen de yaralılar. Türkiye onlara kucak açtığında güvenle bardındıkları bir yere ve karınlarını doyuracak yiyeceğe kavuştular ama yaşadıkları travmalar onların peşini bırakmadı. Birçoğu gece uykusu nedir bilmiyor, kadınlar her helikopter geçişinde bombalanacakları korkusu yaşıyordu...
Tüm bunların üstesinden gelmeleri için EMDR Derneği 40 psikoloğunu kamplara gönderdi... Sekiz ay boyunca 800 göçmene terapi yapan psikologlar göçmenlere yaşadıklarını unutturmak için çalıştı. Araştırma sonuçlarına göre 800 göçmenin yüzde 67'si yaşadıklarından ruhen hasar görmüştü... Ekibin uzun süren uğraşları sonucu, görüşülen göçmenler tedavi edildi... Çalışmanın sonuçları oldukça olumluydu. Öyle ki, ekip bu çalışmayla yurtdışında büyük prestiji olan Francine Shapiro Ödülü'nü kazandı.
Biz de Suriyeli göçmenlerin yaşadıklarını konuşmak, çalışmamın sonuçlarını dinlemek için EMDR Derneği Başkanı Uzman psikolog Emre Konuk'un kapısını çaldık:
- Travmaya bağlı ruhsal rahatsızlıklar tedavi edilmezse çok büyük sorunlara yol açıyor değil mi?
- Travma öyle bir şey ki, bomba patladı, yerde biraz önce iş yaptığın arkadaşın cansız yatıyor ve parçalanmış. Bunu yaşayan insan, bu durum her tetiklendiğinde, aynı sahneyi yaşar. Travma yaşandığı haliyle depo edilir. Ufak bir tetiklenmede de o sahneyi tekrar yaşar ve çıldırdığını sanır. Travmaya bağlı rahatsızlıkların üzerinde en iyi sonuç alınan yöntem EMDR.
- Bu yöntem başka nerelerde kullanıldı?
- Soma faciası, havaalanı patlaması, Van depremi birçok çalışma gerçekleştirdik. Son beş-altı yıldır zaten terör saldırılarının sayısı da epey arttı. Travmatik olayların sayısı artınca, deneyimimiz da arttı.
- Suriyeli göçmenlerle bu nedenle çalıştınız yani...
- Aynen. Kilis Göçmen Kampı'nda gerçekleştirdiğimiz pilot çalışma iyi sonuç verdi, vakalarla her gün hatta günde iki kez bir araya geldik. Bu yeni bir yöntemdi. Çünkü göçmenler hareketli bir topluluk olduğu için tedaviyi sıklaştırıp, kısa süreye indirgemek gerekiyordu. Tüm bu çalışmalarımız yurtdışında saygın bir sağlık dergisinde yayınlandı. Ve ödül aldık.
- Neden önemli sizin yaptığınız çalışma? -
Bu insanlar savaştan etkilenmiş, travmaları var. Eğer bu durum aşılmazsa kronik hale gelir ve Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz Vietnam sendromuna döner. Onun popüler adı Vietnam sendromu, tıptaki dile göre travma sonrası stres bozukluğu.
- Yaptığınız çalışmaya göre, kaç göçmen bu sendromu yaşıyor?
- 800 kişiyle rastgele çalıştık ve yüzde 67'si travma sonrası stres bozukluğu yaşadığını gördük. Beş seans sonra yüzde 85'i normal yaşama döndü. Geri kalan yüzde 15'lik bölüm ağır travmalı olanlardı, işkence görmüş, büyük acılara tanıklık etmiş olanlar...
- Kronik hale gelmesi nasıl bir sıkıntı yaratır?
- Kronik hale gelince kendi başına geçmesi zorlaşır ve müdahale gerekir. Müdahale edilmezse o insan her şeyi yapabilir hale gelir. Ağır madde bağımlılığından, kişilik bozukluğuna uzanan sıkıntılar ortaya çıkar. Büyük bir kısmı geriye dönüşü çok zor olan bir kulvara giriyor.
TÜRK MİLLETİ HER ZAMAN YARDIM ELİNİ UZATIR
- Eğer göçmenler, travma sonrası stres bozukluğunu atlatamazsa ya da tedavi görmezlerse, kendilerini ve toplumumuzu ne bekliyor?
- Eğer onlar kendi memleketlerinde kalsaydı, onları çok daha ağır bir sonuç bekliyordu. Düşünün ülkemiz onlara kucak açmış durumda, güvendeler, çocukları okula gidiyor, yemekleri var. Türk milleti enteresan bir millet. Olmadık şeylerden mesele çıkar ama bu durumda olmuyor. Çünkü toplum onları, muhtaç durumda olan ve yardım etmemiz gereken insanlar olarak görüyor.