Türkiye'de doğan her 10 bebekten birinin prematüre olarak dünyaya geldiğini biliyor muydunuz? Ben öğrendiğimde çok şaşırdım. Bir anne olarak o bebeklerin ve annelerinin yaşadıkları geldi aklıma. İtinayla süslediğiniz bir doğum odası yerine kendinizi yoğun bakımda buluyorsunuz, bebeğiniz beşik yerine kuvözde. Onu emzirmek isterken sadece sütünüzü sağıp buzluğa koyuyorsunuz. Aklınızda tek şey var: "Acaba bebeğimle sağlıklı bir şekilde evimize dönebilecek miyiz?"
El Bebek Gül Bebek Derneği'nin yaptığı araştırmaya göre, her 10 prematüre annesinde sekizi kendini suçlu hissediyor. Biz de üç prematüre annesi ile bir araya geldik, neler yaşadıklarını ve zorlukların üstesinden nasıl geldiklerini konuştuk.
Üç anne de bir prematüre annesine en iyi gelen şeyin ise bu süreci deneyimlemiş başka bir prematüre annesinin desteği olduğunu söylüyorlar. Bu yüzden El Bebek Gül Bebek Derneği çatısı altında buluşarak Prematüre Gücü adlı proje ile başka annelere güç verme niyetindeler. İşte üç güçlü annenin ve minik kahramanlarının hikâyesi...
Kızım parmağımı sıkıca kavradı ve beni bırakmak istemedi
Pelin Akın 33+1 haftalık hamileyken doğum yapıyor ve kızı Zümra 2 bin 100 gram dünyaya geliyor. 13 gün kuvözde kalıyor. Akın, "Kızımı ilk gördüğümde onu kaybetmekten çok korktum" diyerek bize yaşadıklarını anlatmaya başladı: "Hamileyken her anne gibi onu sağlıkla kucağıma almayı hayal ediyordum ama kontrole gittiğimde bir anda doktor 'Hadi ameliyata giriyoruz, seni de bebeği de kaybedebilirim' dediğinde kuvözümle birlikte ameliyata girdim. Bana ne olacak? Bebeğim sağlıkla yaşayacak mı? soruları kafamda dolaşıp duruyordu. Bebeğim 40 aylık oldu hâlâ bu korkuları atabilmiş değilim. Zümra'nın boğazında bir tükürük tanesi kalsa hep aynı korkuyu yaşıyorum. Ben El Bebek Gül Bebek Derneği vasıtasıyla bu süreci nasıl atlatacağımı öğrendim.
Ben de kendimi suçlu hissettim. Bunu sadece ben yaşıyormuşum gibi düşünüyordum. Oysa yeni doğan ünitesinde pek çok prematüre bebek vardı ve onları gördüğümde yalnız olmadığımı fark ettim.
Zümra'yı gördüğüm ilk an 'Kızımın bana, benim kızıma ihtiyacım var' dedim. Ağlamaya başladığım anda doktor, 'Sakin ol, sen ne hissediyorsan bebeğinde onu hissediyor' dedi. O an ağlamayı kestim ve kuvözün önünde 'Anneciğim ben buradayım ve sen hazır olduğunda evimize gideceğimiz günü bekliyorum' dedim. Her üç dakikada bir bunları söyledim bebeğime. Doktora, 'Lütfen bir kez dokunmak istiyorum' dedim. İzin verince elini tuttum. Kızım sıkı sıkı serçe parmağımı kavradı ve beni bırakmak istemedi. Eve tarif bile edemediğim duygularla döndüm.
Geriye baktığımda kızımla ne kadar yol katettiğimizi görüyorum. Prematüre anneleri asla umudunu yitirmesin."
Gözü kulağı olmasa bile o yavrumdu
Merve Özkan 23+3 haftalık hamileyken doğuma girmek zorunda kalıyor. Bebeği 580 gram dünyaya geliyor. 128 gün kuvözde kalıyor ve yoğun bakım sürecinde geçen o günleri gözleri dolarak anlatıyor: "İlk doğum yaptığım an en karamsar olduğum andı. Hastaneler 24 haftadan önce doğan bebeklere müdahale etmeme hakkına sahip. Kızım Ayşe, 23+3 haftalıktı, çok küçüktü. Eşim çocuk doktoru ve ilk doğduğu anda müdahale edilmesini istemedi. Ama ben bir anne olarak müdahale edilsin istedim. O benim bir parçamdı, onu terk edemezdim, gözü de kulağı da olmasa o benim yavrumdu. Sonraki süreçlerde de sıkıntı yaşadım. O zamanlar en çok istediğim şey, benimle aynı durumu paylaşmış ama atlatmış tecrübeli bir annenin söyleyecekleriydi.
El Bebek Gül Bebek Derneği'ni sosyal medyadan buldum ve benimle aynı durumu yaşamış anneleri dinledim. Bu bana umut verdi. Çünkü kendi kendime 'Neden böyle oldu?' diye soruyordum sürekli. 'Havuza girmiştim, seyahate çıkmıştım acaba bu yüzden mi bunlar başıma geldi diyerek kendimi suçluyordum. Doğumdan iki gün öncesinde her şey normaldi.
Çevremdeki herkes bana yardım etti. Eşim tecrübesiyle hep yanımda oldu. Ama bu dönemde psikolojik destek almak önemli. Keşke alsaydım diyorum şimdi kendime. Çünkü bebeğim şu anda yaşıyor mu acaba? diye düşünmekten asla uyuyamazdım. Korkarak giderdim hastaneye, kötü bir şey söylerler mi acaba diye.
12. günde ameliyat oldu kızım. Sadece 500 gramdı. Kalbine klips takıldı. Takan hekimin üçüncü deneyimiydi. Eşim o müdahaleden sonra 'Kızımızın yaşayacağını düşünmüyorum' dedi ve hastaneyi terk etti. Tek başıma kaldım hastanede. Asla umudumu yitirmedim.
En büyük desteği anne sütünden aldık biz. Sütümü sağdım sürekli. Hortumla bebeğime verdiler. Anne sütü mucize gibi geldi. Kaç haftalık doğum yaptıysa o bebeğe uygun süt üretiyor çünkü vücudumuz. Benim sütüm de 23 haftalık bebeğime şifa oldu."
Beni eşim motive etti
Halime Özen Akgül 63 gün geçiriyor yoğun bakımda. Oğlu Selim, 27 haftalık hamileyken sadece 1 kilo 180 gram olarak doğuyor. O zor günleri anlatırken sesinde hâlâ var olan endişeyi hissediyorum: "Normal bir hamilelik süreci geçiriyordum. Bir gün önce kontrole gittim ve problem yoktu. Ofiste, toplantıdayken hafif hafif ağrım gelmeye başladı. Arabaya atlayıp hastaneye gittim. Doktorum 'Doğum başlamış, hemen ameliyathaneye gidiyoruz' dedi. Şaşkındım, korkuyordum. O anın gerçek olduğuna inanmak istemiyordum. Eşime ulaşamadım. Doğumu sadece bir gün durdurabildiler. Sonra bebeği almamız gerekiyor deyince doktor, ağlayarak benim bebeğim daha çok küçük yaşayamaz, almayın dedim. Doktor 'Yaşaması için başka şansımız yok' dedi ve ameliyata aldı. Eşim çok güçlüdür ama o an o da ağlamaya başladı.
Kuvözde onu ilk gördüğümde 'O kadar da küçük değilmiş' dedim. Ama aslında sadece 1 kilo 800 gramdı. Kuvözün başına her gittiğimde ağlamaya başlıyordum. Bunu kontrol edemiyordum. Beni eşim motive etti. 'Her şey çok güzel olacak' dedi hep.
En moralimin düştüğü zaman beyninde hasar var, ameliyata almamız gerek dedikleri an oldu. Ne olacak şimdi? Diye soruyordum ama doktorlar bile cevap veremiyordu. Konuşamayabilir, yürüyemeyebilir, zihinsel engelli de olabilir ama hiçbir şey olamayabilir de diyorlardı.
Yıkılmıştım. Bunun ötesi ne olabilir ki diyordum kendi kendime. Ama daha da kötüler de vardı maalesef. İyiyi düşünmeye ve sağlam durmaya çalıştım. Göğüslerim yara ola ola süt sağdım. Herkes sizden ne kadar süt çıktığına bakıyor. Nasılsın diye soran yok.
El Bebek Gül Bebek Derneği'ni eşim buldu. Onlar vasıtasıyla prematüre bebekler toplantısına katıldım. Derneğin yönlendirmesi ve tecrübeli annelerin sağlığına kavuşmuş bebeklerini görerek moral kazandım. Keşke psikolojik destek alsaydım diyorum şimdilerde. Ama vakit bulamıyorsunuz buna. Keşke bu hastanede verilen bir hizmet olsa."