Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

Seni Robinson ettiler

Ah eski dostum ah.
Bize, bizi yanlış öğrettiler. Ecnebi kafasıyla, oryantalist bir hücumla bizi oryantalist ettiler! Ülkemizden, kendimizden tiksinen, ezik bireyler olduk. Kendine Batı gözlüğüyle bakan bir köle ruhu edindik.
İslamofobi dışardan gelmedi, o bizim içimizdeydi, onu diyorum. Filmler, diziler, tarih kitapları bize bunu öğretti. Kur'an kurslarına gitmek en hafif deyimle köylülüktü. İstanbul 1923'te alınmıştı!
Böyle öğretildi. Fatih Sultan Mehmet kimdi? Biz mazimize Hollywood gözlüğüyle, Alaattin'in Lambası'ndaki tombul, başı sarıklı adamlar olarak baktık.
Bu cumhuriyetin kabul edilmiş ideolojisi buydu. Anti demokrat ve otokrat bir sistemdi. Bütün darbeleri bağrında yeşertti.
Yalan de şimdi bana, diyebilir misin?
Sosyalizm dini de yenecekti. Müslüman Cuma'lar mı? Onlar henüz aydınlanmamış kitlelerdi.
Onları aydınlatacaktık. Biz içi boş, ezber kırıntılara bilgi diyen görkemli cahillerdik. Mevlâna bir dedikodunun konusuydu, Âşık Veysel feodal saz şairiydi. Nazım Hikmet saza karşı zaten esmiş savurmuştu!
Kendini Beyaz sanan, 'Robinson' zanneden sömürge çocuklarıydık. Gözlerimiz Batı ile kamaşmıştı. İnsanların elbiselerine, düşüncelerine, yaşama tarzlarına hükmetmek istedik.
Bunu itiraf et demiyorum sana, itiraf papazlara mahsus, ama nefs muhasebeni yap ve bul artık şunu! Ya da daha büyük bir mutâbakatla konuşmaya karar verirsek o zaman da: Suyu kesilmiş çorak bir topraktık, restore edilmiş zenciler, dedesinin dilini anlamayan acınası yabancılar...
Bir de üstüne üstlük rotası dağılmış bu tercüme enerjiyle, bu saçmalık için acılar, çileler çekmiştik.
Orası da gerçekti.
Jakobenin tillahıydık fakat! Kendi kültürüne, kendi medeniyetine dudak büken, huzursuz 'Robinson'lardık. Huzursuzluğumuz kökümüzden gelen itirazdandı. Kök "Kendine gel!" diye bağırıyordu. Kendimize gelmek yerine, 'O' sesi susturmak için haz dinine sığındık.
Robinson kim dersen, cumhuriyetin kurucu elitlerinin fotoğraflarına bak derim...
Sosyalist olmak, açık konuşalım -bir iki istisna hariç- 'Fransız' olmaktı. O yüzden darmadağın olundu. O kuşağın torunları duvarlara Türkiye insanını rencide eden yazılar yazdı. Duvar utandı onlardan.
Ah benim dostum. Ne işkence kaldı, ne de askeri vesayet. Atanmışların, seçtiğimiz insanların karşısında düğmelerini iliklemelerini istiyorduk. Kürt kimliğinin kabul edilmesini. Dünyaya konuşan bir diriliş. Metro, sağlık ve gittikçe daha fazla ilgi fakire fukaraya!
Darbelerin karşısında halkın omuz omuza karşı durmasını hâyâl ederdik.
Hepsi oldu...
Nasıl daha büyük bir demokrasi kurarız diye düşünmek varken, seninkilerin itibarı bankamatik kuyruklarında yitti. Sen el vermedin diye de eksik kaldı 'bağzı' şeyler!
Evet, eksik kalındı. Eğer el verseydin... Belki de bilemiyorum... Ama yapmadın. Yapamadın.
Öfken, utancından şişti de depresyon haplarına prospektüs olarak yazıldı.
Utanmakta haklıydın, öfkende haksız...
Cumalarla devrim yapacaktık, Cumalar devrimi yaptı.
15 Temmuz'da senin çocuklar tankları alkışladığı an müthiş bir kırılma anıydı, bunu biliyorsun! Çünkü damarlara zerk edilen 'Beyaz Virüs' onların suratından sana baktı.
Ah benim dostum, eski dostum ah...
Kendi ülkende Robinson olmak varmış senin kaderinde.
Ben en çok ona üzülüyorum işte...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA