Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ZELİHA ELİAÇIK

Avrupa’da Müslümanın adı yok

Almanya'nın Hanau şehrinde Alman bir terörist tarafından iki nargile kafeye "Müslüman düşmanı" terör saldırısı gerçekleştirildi. Resmi açıklamalara göre saldırıda ölenlerin beşi Türk vatandaşı. Bu saldırılardan daha bir hafta önce Almanya'da camilere bombalı saldırı planları yapan bir örgüt ele geçirilmişti. Saldırıdan bir gün sonra ise bu kez Londra'da bir Müslüman camide bıçaklandı. Bu terör olayları Avrupa'daki İslam ve Türk düşmanlığının terör boyutuna ulaştığını göstermesi açısından önemli. Üstelik son terör eylemini gerçekleştiren kişi asosyal ve eğitimsiz bir "dazlak" da değil. Çok iyi Almanca ve İngilizce bilen 43 yaşında iyi eğitimli bir iktisatçı. Peki bu gelişmeleri nasıl yorumlamalı?

Avrupa'da yerleşik hakim düzene ve bu düzenin aktörlerine karşı her kesimden yükselen ciddi bir öfke var. Avrupa orta sınıfı can çekişiyor. Bu öfkeyi Müslümanlara kanalize eden aşırı sağ akım, bunu oya tahvil ediyor. Yerleşik düzenin aktörleri merkez siyaset de bu durumdan rahatsız görünmüyor. Sağ/sol merkez siyaset "ırkçlığı" aşırı sağcı ırkçı partilere fatura ederken oyları alabilmek için aşırıcıların Müslüman karşıtı söylemlerini sadece ödünç alıyor. Almanya'da ırkçılık cini yeniden Müslüman karşıtı bir ruhla şişeden çıktı ve kimse nasıl geri sokulacağını bilmiyor.

Alman medyasında ve siyasetinin Müslümanların katledildiği terör saldırısına verdiği tepkilere bakıldığında dikkat çeken iki nokta var. Birincisi failin psikopat kişiliğini vurgulayarak yalnız kurt olduğu imajını oluşturmak. Böylelikle topluma ve kurumlara sirayet eden Müslüman düşmanlığının üzeri örtülmek isteniyor. Oysa failin bir psikopat olduğu kabul edilse bile bu yalnız kurtların neler yapabileceğini Hitler açıkça gösterdi. Avrupa'daki Müslüman karşıtı havaysa bu yalnız kurtların neden şimdi eyleme geçtiğini de açıklar mahiyette.

Türklerin adı yok

Diğer yandan Alman medyası ve siyasetinin saldırı herhangi bir yabancı gruba yapılmış gibi öldürülen Kürtlerin ve Türklerin adını anmaması dikkat çekici. Öldürülen Kürt/Türk vatandaşlarımız haberlerde "göçmen kökenliler" olarak geçiştiriliyor. Avrupa'da Müslüman karşıtı bir ırkçılık ve terör hareketi olduğu gerçeği adeta gözlerden kaçırılmak isteniyor. Bu terör saldırısından sonra herkes aşırı sağcı terörden bahsetmeye başladı. Ancak henüz hiç kimse Müslüman düşmanı ırkçılık veya Müslüman düşmanı terör demeye cesaret edemiyor. İslam düşmanı söylem sağdan sola kadar tüm kesimleri ele geçirmiş durumda. Halbuki saldırıyı yapan Alman-nazi terörist arkasında bıraktığı manifestoda bazı halkların az gelişmiş olduklarını ve yok edilmeleri gerektiğini söylüyor. Fail, Afrikalı ve Türkleri özellikle anarken Suriye, Fas ve Pakistan gibi halkı çoğunlukla Müslüman olan ülkeleri de hedef gösteriyor. Teröriste göre beyaz ırk diğer ırklardan üstün. Ne ilginçtir ki bu saldırıyı kınayan Alman Sosyal ve Hristiyan Demokratlar da benzer demeçlerde bulunuyor.

Kısa süre öncesine kadar SPD'de siyaset yapan Thilo Sarrazin Türklerin "şiddete meyilli ve aptal" oldukları söylemini ileri sürmüştü. Benzer şekilde İçişleri Bakanı Seehofer da "İslam Almanya'ya ait değildir" ifadesini kullanmıştı. Seehofer ayrıca Almanya'da yaşayan Müslümanlara mevcut dini ve kültürel kimliklerinin kabul görmeyeceği mesajını vererek Alman İslamı oluşturmaları yönünde çağrıda bulunmuştu. Irkçı teröristler, terör saldırılarıyla Türklerin/Müslümanların canlarına kast ederken, Alman ana akım siyaseti ve medyasıysa entegrasyon altında yürütülen asimilasyon siyasetiyle Türk ve Müslüman kimliğini dönüştürmeyi tartışıyor. Avrupa'da ırkçılık 21. yüzyılda etnik ırkçılıktan hedefte Müslümanların olduğu kültürel ırkçılığa doğru evriliyor.

Hanau cinayetleri yeni NSU olur mu?

Almanya'da Müslüman karşıtı terörü AfD'ye fatura eden merkez siyaset, tek yönlü kültürel uyum ve asimilasyon siyasetini değiştirmedikçe inandırıcı olmayacak. Merkez siyaset günah keçisi olarak AfD'yi işaret ediyor ancak 8 Türkün öldürüldüğü NSU cinayetlerinin işlendiği dönemde AfD henüz kurulmamıştı bile. Şahitlerin birer birer öldüğü, konuyu aydınlatan istihbarat belgesine 120 yıl erişim yasağı konulduğu ve sadece üç kişinin ceza aldığı NSU davasında kamu vicdanını rahatlatan bir sonuç elde edilemedi. Bu da kurumsal ırkçılığın boyutlarını ortaya koyuyor. Alman devleti içindeki Müslüman ve Türk düşmanı grupları tasfiye etmedikçe ırkçılıkla mücadelede başarılı olunamayacağı anlaşılıyor. Alman devleti ise yeni bir sınavla karşı karşıya. Alman makamlarının Hanau'daki terör saldırısına yönelik soruşturmadaki tavırları bu cinayetlerin yeni bir NSU olup olmayacağını belirleyecek.

Bunun yanı sıra Avrupa'daki Türkler de Alman ana akım medyasının söylemlerini ödünç almak yerine kendi hikayesinin gerçeğini anlatacak söylemler üretmeli. Açıkça Müslümanları hedef alan terör saldırısına aşırı sağ terör denilerek meselenin sulandırılmasına müsaade edilmemeli. Aksine Müslüman düşmanı terör kavramının Almanya'da kabul görmesine gayret edilmeli. Nitekim Avrupa'da Yahudilere yönelik ırkçı saldırılar antisemitik olarak kategorize edilir. Müslümanları hedef alan saldırıların da aşırı sağcı terör olarak geçiştirilmesi kabul edilemez.

Eskiden Avrupa'da kurumsal yapı iyi Türk-kötü Türk; iyi Müslüman-kötü Müslüman ayrımına gidiyordu. Ancak Hanau'daki saldırı gösterdi ki yeni akım Müslüman düşmanı terör "Türk", Kürt", "Alevi Sünni", "başörtülü başörtüsüz" "Erdoğan karşıtı-Erdoğancı" ayırt etmiyor. Avrupa'daki Türk kesimler bu gerçeği göz önünde bulundurarak artık birlik olmalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA