Hayatın içinde hepimiz bir koşuşturmanın içindeyiz. Sabah uyanıyoruz, telefonumuzu elimize alıyoruz, bir mesaj, bir bildirim, bir haber derken gün daha başlamadan zihnimiz yorgun düşüyor. Düşünceler birbiriyle yarışıyor; "Şunu yetiştirmem gerek?", "Bu işi bitirmem gerek?", "Ya olmazsa?" Oysa bütün bu gürültünün ortasında hepimizin özlemini duyduğu tek bir şey var: sakin bir zihin. Sakin bir zihin, hiçbir düşüncenin olmadığı bir boşluk değildir. Aksine, düşünceleri fark edebilme halidir. Sufilerin "kalp gözü" dediği şey tam da budur; zihin susar, kalp görür. Çünkü kalp sessizliğinde bilgelik vardır. Zihnini susturmayı öğrenen insan, kendini duymaya başlar. İşte bu yazıda, seninle sakin bir zihin yapısı oluşturmanı sağlayacak 4 derin ama uygulanabilir alışkanlığı paylaşacağım. Bunlar teorik bilgiler değil; bizzat hayatın içinde, benim de uyguladığım ve sayısız öğrencimde değişim yaratan basit ama güçlü uygulamalardır.
1- SABAH SESSİZLİĞİNİ BİR ALIŞKANLIĞA DÖNÜŞTÜR
Sabahları uyandığında yaptığın ilk şey, tüm gününün yönünü belirler. Çoğumuz daha gözümüzü açar açmaz telefonumuzu elimize alırız. Bu da daha gün başlamadan zihnimizi başkalarının düşünceleriyle doldurmak demektir. Oysa sabahın ilk dakikaları, zihnin en alıcı, en berrak olduğu anlardır. Bu anlarda sessizlikle buluşmak, zihnini dengeye getirmenin en güçlü yollarından biridir. Gözlerini açtığında 3 derin nefes al. Kendine sadece şu soruyu sor: "Bugün neye niyet ediyorum?" Bu kadar. Ne sosyal medyaya gir ne birine mesaj at ne haber oku. Sadece 10 dakika sessizlik içinde kal. Bırak düşünceler gelsin ve gitsin. Onları tutma. Zihin bir gökyüzü gibidir, düşünceler ise bulutlar. Bulutlar gelir ve gider ama gökyüzü hep oradadır. Sen o gökyüzü olmayı öğrenmelisin.
2- GÖZLEMLE, YARGILAMA
Birçoğumuz olaylara tepki verirken farkında olmadan yargılarla hareket ederiz: "Bu iyi, bu kötü. Bu olmalıydı, bu olmamalıydı." Oysa bu yargılar, zihni tıpkı sis gibi kaplar. Sufiler buna "nefsin sis perdesi" der. Bir olayı olduğu gibi görmek, zihin dinginliğinin temelidir. Bir şey olduğunda hemen etiketleme. Birine kızdığında, hemen karşılık verme. Sadece gözlemle. "Şu anda içimde bir öfke yükseliyor." "Kalbimde bir sıkışma var." Bunu fark etmek bile seni o duygudan özgürleştirir. Çünkü farkındalık, duyguyu dönüştürür. Buda'nın bir sözü vardır: "Düşüncelerinle savaşma; onları gözlemle. Çünkü gözlem, farkındalığın doğuşudur." Gözlemleyen taraf, artık duyguların esiri değildir. Bu, zihnin özgürleşmesidir.
3- GÜN İÇİNDE 'DUR' NOKTALARI OLUŞTUR
Zihnin sakinliği, sadece meditasyonda değil, günün içinde de korunmalıdır. Çünkü asıl mesele, dağın tepesinde huzurlu olmak değil; kalabalığın ortasında dingin kalabilmektir.
Bu yüzden günün içinde "dur noktaları" oluştur. Mesela her saat başı, 1 dakika boyunca sadece nefesine odaklan. Gözlerini kapat, derin bir nefes al ve bırak. Sadece şunu fark et: "Şu an neredeyim? Bedende miyim, zihinde mi?" Bu kısa molalar, zihni sıfırlar. Tıpkı bir bilgisayarı yeniden başlatmak gibi. Zihin, küçük aralıklarla dinlenirse berrak kalır. Unutma, büyük huzur aniden gelmez; küçük farkındalıkların toplamıdır.
4- AKŞAMLARI ZİHNİNİ TEMİZLEMEDEN UYUMA
Gün boyunca birçok düşünce, duygu, enerji zihninde birikir. Akşamları
Bir defter al ve şu soruları her gece yaz:
Bugün beni ne mutlu etti?
Bugün ne öğrendim?
Bugün neyi bırakmam gerekiyor?
Yazmak, zihni boşaltmanın en güçlü yollarından biridir. Çünkü yazdığın her cümleyle zihninden bir yükü dışarıya taşırsın. Sonra gözlerini kapat ve sadece şu niyeti söyle: "Bugün olan her şey için teşekkür ediyorum. Şimdi zihnimi ve kalbimi huzura teslim ediyorum." Bunu üç gün dene. Dördüncü gün, uyandığında zihninin daha sakin, kalbinin daha hafif olduğunu hissedeceksin.
SAKİNLİK, ULAŞILACAK BİR YER DEĞİL HATIRLANACAK BİR HAL
Zihnimizin en derinleri, doğası gereği sakindir. Biz onu sadece fazlalıklarla doldururuz. Düşünceler, endişeler, geçmişin yankıları ve geleceğin hayalleri arasında o saf sessizlik kaybolur. Oysa o sessizlik hiçbir zaman yok olmaz; sadece gürültünün altına gizlenir.
Sakinlik, yeni bir şey öğrenmek değil; içimizde zaten var olan huzuru hatırlamaktır. Çünkü her insan, özünde dingindir. Tıpkı rüzgarla kabaran denizin, derinlerde hep durgun kalması gibi. Zihnin dalgaları ne kadar yüksek olursa olsun, özün hep huzur içindedir.
UNUTMA
Zihin susarsa kalp konuşur. Ve kalbin sesi, her zaman doğru yolu gösterir. Çünkü kalp, aklın unuttuğunu bilir; acele etmez, yargılamaz, sadece rehberlik eder. Bugün kendine şu hediyeyi ver: Biraz yavaşla, biraz sessizleş, biraz dinle. Başkalarının gürültüsünü değil, kalbinin fısıltısını dinle...