Yapılan araştırmalar, anne ölümlerinin birinci sıradaki sorumlusunun, intihara yol açan doğum sonrası depresyon olduğunu gösteriyor. Bu durumun en önemli nedeni ise kadının eşinden ve çevresinden beklediği ilgi ve sevgiyi görememesi. Hafif hüzün ve kaygıyla başlayan ruh hali değişiklikleri; annenin genetik yatkınlığının yanı sıra yakın çevresinden gördüğü ilgi ya da ilgisizlik, eşinden gördüğü sevgi ya da sevgisizlik ve içinde bulunduğu sosyoekonomik durumun etkisiyle iki hafta içerisinde kendiliğinden düzelebildiği gibi, annenin ağır tablolara sürüklenmesine de neden olabiliyor. Bazen bu depresyon öyle uzun sürüyor ki, iki yıl boyunca anneye hayatı zindan ederken, bebeğe ve eşe de yansıyan öfke nöbetleri de görülebiliyor. Hayatının mahvolduğunu düşünen anne, git gide bir çıkmaza sürüklenebiliyor. İşte böyle durumlarda mutlaka bir hekim desteği alınması gerekiyor. Doğumdan sonraki altı haftalık süreç, lohusalık dönemi olarak adlandırılıyor. Bu süreci kolay atlatabilmeniz için uzmanların tavsiyelerini aldık...
BESLENMESİNDEN KIYAFETİNE KADAR HER ŞEYİYLE RAHAT ETMELİ
Op. Dr. Seval Taşdemir/Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü
Lohusalık depresyonu daha çok planlanmayan,
aniden gelişen, annenin henüz
kendisini hazır hissetmediği hamilelik
durumlarında ve mutsuz bir evliliği olanlarda
daha sık görülüyor. Bunun yanı sıra
sosyal ekonomik durumu düşük olanlarda,
beslenme bozukluğu olanlarda, sigara,
alkol veya yabancı madde alışkanlığı olan
hasta gruplarında,
kronik hastalığı
olanlarda ve daha
öncesinde psikolojik
sıkıntıları olan
hasta gruplarında
karşımıza daha sık
çıkıyor. Yine B12
vitamin eksikliği
ve Omega-3 eksikliği
olanlarda daha
sık görülmektedir.
Bu nedenle bu
tür tabloları önlemek
için gebelikte
beslenmeye çok dikkat edilmeli. Vitamin
desteklerinin özellikle de B12 ve Omega-
3 vitaminlerinin bilinçli ve doğru şekilde
kullanımına özen gösterilmeli.
GEBELİK KURSUNA GİDİLEBİLİR
En önemlisi de gebeliğe hazırlık ve destek
kurslarının bilinçli bir şekilde hastaya
verilmesidir. 'Gebeliğim nasıl devam edecek?'
diye endişe duyan bir anne adayının
kendi bakımı, beslenmesi, egzersizleri
hakkında bilinçlendirilmesi çok önemlidir.
Anne adayı; gebeliğinin sorunsuz geçeceği,
doğumun sağlıklı sonuçlanacağı bilgisine
ne kadar çok sahip olursa, lohusalık
depresyonu tablosu da o kadar az görülür.
Gebelik dönemi son derece önemlidir. Bir
gebenin beslenmesinden kıyafet seçimine
kadar her şey onun psikolojisini etkiler. Ne
kadar rahat kıyafet seçerse o kadar rahat
bir gebelik geçirmiş olur.
İKİ HAFTADAN UZUN SÜRERSE DOKTORA BAŞVURUN
Uzman Psikolog Ceren Aydın/Liv Hospital Hamilelik ve annelik, bazı kadınlar tarafından 'dönüm noktası' olarak adlandırılan, keyifli fakat zaman zaman da zorlu bir süreçtir. Anne adayı kendini ne kadar hazır hissetse de karşılaşacağı güçlükler zaman zaman karmaşık duygular yaşamasına yol açabilir. Bir yandan hızla değişen hormonlar ve yaşanan bedensel değişimler, diğer yandan aileye yeni katılan bebekle birlikte gelen sorumluluklar anne adayında kaygı, çaresizlik, heyecan ve umut gibi olumlu ve olumsuz duyguları beraberinde getirir. Doğumdan sonra kadınların yarısından çoğu annelik hüznü dediğimiz bir sürece girer. Bu süreçte hüzün, yorgunluk, endişe, dalgalı duygular ve uyku-iştah değişimleri gözlenir. Belirtiler genellikle doğumdan sonraki ilk birkaç gün içinde başlar ve tedavi gerektirmeden kısa sürede (çoğunlukla bir-iki hafta içinde) düzelir. Ancak bazı durumlarda annelik hüznü beklenenden ağır ve uzun sürebilir. Belirtilerin iki haftadan uzun sürmesi, annenin yaşam kalitesini belirgin bir biçimde bozması halinde akla lohusalık depresyonu gelir. Mutsuzluk, çaresizlik, ilgi ve istek kaybı, yorgunluk, uyku-iştah düzeninde bozulmalar, suçluluk, değersizlik hissi ve hatta ölme/ bebeğe zarar verme düşünceleri görülebilir. Bu belirtiler annenin günlük yaşamsal faaliyetlerini ve bebekle kurduğu ilişkiyi olumsuz etkiler. Annenin duygularını yargılanmadan ifade edebilmesi, sorumluluklarını paylaşabilmesi, yakınlarından yeterli desteği alabilmesi, kendine vakit ayırabilmesi, hatalı düşünceler yerine daha gerçekçi ve sağlıklı düşünceler koyabilmesi de hem koruyucu olacak, hem de sürecin daha hafif atlatılmasında yardımcı olacak önemli unsurlardır. Ancak unutulmamalıdır ki, iki haftadan uzun süren belirtilerde mutlaka bir uzmana başvurmak hem annenin, hem de bebeğin sağlığı için önemli bir gerekliliktir.
HIZLI KİLO VERME ARZUSU İLE POPÜLER DİYETLER YAPMAYIN
Emel Unutmaz Duman/Medical Park Bahçelievler Hastanesi Diyet Uzmanı
Gebelik sürecinde, bebeğinizin gelişimini
desteklemek için vücudunuz
ağırlık kazanır. Doğum sonrası emzirme
döneminde bebeğinizin gelişimini desteklemek
için bedeniniz depolama işlemini
yerine getirir. Her kadın gebelik dönemini
sağlıklı geçirmeyi istemekle birlikte
çoğu kadın da bu süreçte fazla kilo almamayı
arzular. En büyük korkulardan
biri de alınan bu kiloların
kalıcı olmasıdır. Özellikle
de annelerin beklentisi bebeklerinin
birinci yaşgünlerinde
gebelik öncesi ağırlıklarına
geri dönmektir. Doğum sonrası
sağlığınıza zarar vermeden,
sütünüzün miktar ve kalitesini
artırarak, özetle iyi beslenerek
forma girmek mümkün.
EMZİREN KALORİ YAKAR
Emzirmek; gün içinde 500 kalori yaktığı
için emziren kadınlarda kilo kontrolü
daha kolay sağlanmaktadır. Ayrıca emziren
annelerin verdiği kiloların daha kalıcı
olduğunu gösteren çalışmalar da mevcuttur.
Doğum yapar yapmaz herkes sağlıklı
beslenme programına girebilir. Ancak
emziren annenin beslenme programının
önceliği, sütünün devamı olmalıdır. Aynı
şekilde gebelik döneminde idealin üzerinde
kilo alan anneler için de öncelikli
olan ilk altı ay anne sütünün devamlılığı
olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle de
yeterli enerji ve protein içeren, vitamin ve
mineralden zengin, bol sıvı içeren bir beslenme
planı oluşturulmalıdır.
AYDA 2 KİLO VERMEK EN İDEALİ
Doğum sonrası ilk aylar için ideal ağırlık
kaybı ayda en fazla 2 kilodur. İlk dört
ayda aylık 1-2 kg. ağırlık kaybının
üzerine çıkılmaması gerekirken;
çok şişman annelerde bu rakamların
üzerinde bir kayıp gözlenebilir.
Hızlı kilo verme arzusu ile popüler
diyetler yapmak doğum sonrası
dönemde doğru değildir. Emzirmeyen
anneler için zayıflamaya
yönelik beslenme programı oluşturulabilir.
Ancak anne emzirmese
de, bir gebelik süreci geçirdiği için
besin öğeleri açısından zengin bir
program izlenmelidir.
1. Bol posalı ve bol su içeren bir beslenme
programı oluşturulmalıdır.
2. Atıştırmalar için porsiyon kontrolü
sağlanmalıdır.
3. Basit şeker tüketmek yerine besin
değeri yüksek besinler tercih edilmelidir.
4. Güne kahvaltı ile başlanmalı, ara
öğünler atlanmamalıdır.
5. Pratik egzersizler, yaşamın parçası
haline getirilmelidir.