Lohusalık doğumdan hemen sonraki 40-50 gün olarak teknik tabirde kullanılsa da esasında hormonların eski seyrine gelmesi, vücudunuzun ruhsal ve bedensel olarak yeniden eski haline gelmesi ortalama 6 aylık bir sürece yayılmaktadır.
Lohusalık sürecinin en nemli süreci sosyal destek ve eş desteğidir. Bu anlamda eş desteği yetersiz olduğunda, sosyal destek yetersiz olduğunda eşler arası çatışma aktif olduğunda ya da bakım verme konusunda kişi kendisini yetersiz hissettiğinde, üzerinde çok fazla baskı olduğunu hissettiğinde lohusalık depresyonuna yakalanma olasılığı çok fazla artmaktadır.
Buna ek olarak istenmeyen gebeliklerde, bebeğin zor bebek diye tabir ettiğimiz prematüre doğum veya sağlıksız doğum gibi süreçlerinde anne hem psikolojik olarak sürece hazır olmuyor hem de doğum sonrası bebeğe bakım verme konusunda kendisini çok fazla zorlanmış hissedebiliyor. Veya geleneksel aile tutumuna maruz kalma gibi çok fazla anneden beklenti söz konusu olduğunda lohusalık depresyonunun daha çok görüldüğünü söyleyebiliriz.
Doğum sonrası depresyonu belirtilerinin en başlıcası kişinin hayata karşı olan ilgisinin azalması ve kendini mutsuz hissetmesidir. Bunu çevredeki kişiler genellikle şöyle fark edebilir; kişinin daha önceden sosyal olarak ilişki alanında aktivitenin daha az olması, daha az ilişki kurması, kendi başına konuşmaları daha az başlatması. Zaman zaman daha önceden duygusal tepkiler vermediği şeylere duygusal tepkiler göstermesi. Normalde ağlamayacağı şeylere ağlayarak tepki vermesi lohusalık belirtilerindendir.
Çok fazla uyuması ve kendi bebeğine karşı ilgi azalması, bakımı üstlenme ile ilgili zorluklar yaşaması da doğum sonrası depresyonunun temel belirtileridir.
Bu depresyonun bir diğer belirtisi ise iştah değişikliğidir. Bu dönemde kadınlar çok fazla yiyebilirler veya çok az yiyebilirler.