Yemek, kültürümüzün vazgeçilmez bir parçasıdır. Büyük bir mutluluğu paylaşmak ya da kutlamak istediğimizde mutlaka işin içinde yemek vardır. Doğum günleri, yıldönümleri, açılışlar, davetler, düğünler hep yemek odaklıdır.

Yemeğin keyifle arasındaki bağ, kişisel boyutta da hayatımıza girmiştir. Örneğin, çok yorulduğumuz bir günün ardından, leziz bir tatlıyla kendimizi ödüllendirmek isteriz. Yoğun bir pilates dersinden çıkınca, yaktığımız kaloriler sayesinde güzel bir yemeği hak ettiğimizi söyleriz.

İçselleştirdiğimiz yemek odaklı yaşam tarzı, bize zor günlerimizde bir sığınak hissi ile geri döner. Bu mutluluk temsili olan yemeklerde, teselli ararız. Bir dilim kekin o an için huzur getireceğinden emin olarak, suçluluk hissini göz ardı edip tabağımıza alırız.

Uzman Klinik Psikolog Şeyma Çavuşoğlu Itri

İnsanlar yoğun duygular yaşadıklarında, dönem dönem kendilerini yemekle gereğinden fazla samimi olurken bulabilirler. Var olabilmek için yemeğe ihtiyaç duyan insan, bazen bu açlık giderme duygusuna olduğundan farklı bir anlam yükler. Acıkmış biri için, yemek hazine demekse, doymak büyük bir rahatlama ve mutluluk anlamına gelir. İnsan, can sıkıcı olaylar yaşadığında, üzücü haberler aldığında ya da içinden çıkamadığı olumsuz duygularla karşılaştığında, aynı rahatlamaya ihtiyaç duyar. Bu huzuru duygusal olarak nasıl elde edeceğini bilemediğinde ise, yemeğe başvurur. Nefsi açlık sinyalleri verir ve doyum arzular.

Bu, gerçek açlıktan farklıdır. Fiziksel değil, duygusal bir ihtiyaçtır. Olumsuz duygularla mücadelede yemekle rahatlama sağlama alışkanlığına sahip olan insanların arzusu, yerken dikkatlerinin dağılması ve baş etmek zorunda bırakıldıkları duygularını arka plana atabilmektir.

Oysa anlaşılması gereken yaşanan yıpratıcı duygunun, hayat döngüsünün bir parçası olduğudur. Mutluluk, neşe, kahkaha, sevgi, aşk kadar acı, mutsuzluk, keyifsizlik, can sıkıntısı ve hayal kırıklığı da yaşam denen sürecin bir parçasıdır. Önemli olan, onlarla karşılaşıldığında ne yapabileceğinizi bilmektir.

Peki yeme alışkanlıklarının duygusal boyutunu bilmek, insanın kendini rahatsız ya da depresif hissettiğinde kontrol altına almakta zorlandığı duygusunu yemekle bastırma arzusunu geçirir mi? Cevap, bu farkındalığın ancak ilk adım olabileceğidir. Yemeğe odaklanan kişinin ihtiyacı aslında sinirlerinin yatışması ve sakinleşmektir.

Nasıl ki bir alışkanlık ancak yeni ve daha sağlıklı başka bir alışkanlık edinildiğinde değiştirilebilirse, yemeğe olan ruhsal bağlılık da ancak daha sağlıklı bir yeme alışkanlığı kazanılarak aşılabilir. Her insan farklıdır. Yeme alışkanlıkları da öyle… Önemli olan kendine uygun olan yeme düzenini bulup, hayata geçirebilmektir. Tıpkı La Fontaine'in "Tilkiyle Leylek" masalında olduğu gibi…

Masalda, tilki bir gün leyleği yemeğe çağırır. Hevesle kabul eden leylek, misafirliğe gittiği akşam, nefis kokan yemeğin masaya tabakla servis edildiğini görür. Ne kadar çabalasa da gagası yemesine engel olur. Yaşadığı hayal kırıklığını anlatma çabasıyla, bir başka akşam tilkiyi evine davet eder. Özene bezene yaptığı yemeği anlatmasından iştahı kabaran tilki, geldiği akşam sofrada sabırsızlıkla bekler. Ancak, yemek upuzun, dar bir kapta servis edilince, bir türlü ulaşamaz arzuladığı yemeğe.

İnsanlar da kendilerine uygun olan tabağı bulmadan, yeme alışkanlıklarını sağlıklı bir düzene oturtamazlar ve yemek onlar için ulaşılacak bir ödül, belki de sonunda onları çok leziz bir doyma hissinin beklediğine inandıkları bir nesneye dönüşür.

Kendinize uygun olan yemek tabağını, bir başka deyişle yeme alışkanlığını bulmak kolay bir süreç değildir. İnsan, hangi saatlerde acıktığını, ana yemekleri mi ara öğünleri mi tercih ettiğini, sağlıklı yemeklerden hangilerine ne derecede ulaşabildiğini, kendi yemeğini yapıp yapamadığını ve çalışma saatlerini göz önünde bulundurarak denemeler yapmalıdır. Bunun yanı sıra, büyük miktarlarda ve sıklıkla yeme arzusunu tetikleyen yoksunluk duygusunu keşfetmesi gerekir.

İnsan, "Kendimi mahrum edemem.", "Neden her istediğimi yiyemiyorum?", "Bu haksızlık" dedikçe, sağlıklı yeme düzenini, onun keyfini ve özgürlüğünü kısıtlayan bir sistem olarak algılar. Oysa bu özgürce yapılan bir tercihtir. İnsan, neden daha sağlıklı bir yeme alışkanlığı geliştirmek istediğini ve duygusal yeme huyundan vazgeçmeye karar verdiğini kendisine sıkça hatırlatmalıdır.

Aynı zamanda, sağlıklı düzen dediğimiz sistemde, insanın kendisine günde bir kez, en sevdiği "yaramaz yemek"lerden sunması bu düzene geçişi kolaylaştıracaktır. Yemekle sorun yaşayan ve duygusallaştığında yemekle avunan insanların en çok şikayet ettiği noktalardan biri bu alışkanlıklarının otomatikleştiği ve farkına bile varmadan yaptıklarıdır.Derler ki, "Sinirim çok bozuktu, bir anda elimde koca bir çikolata paketi buldum. Bitene kadar da duramadım.", "Canım sıkılmıştı, televizyonun karşısındayken bir anda kendime patlamış mısır koydum ve mideye indirdim."

Oysa yedikleri şey her ne ise, onu seçmelerinden bu hareketlerinin bilinçsizce, farkına varılmadan ya da bir anda yapılmadığını görebilirler. Örneğin, bir davette masada duran cipslerden bir tane alan kişi bunu bilincinin dışında yapıyor olsaydı, masadaki peçeteyi de ağzına atıyor olabilirdi. Oysa beyni, eline, uzanırken cipse gitmesi gerektiğini bildirmişti. Bu da bilinç seviyesinde gerçekleşen bir hareket olduğunun göstergesidir.

İyi haber, bilinçli olması sayesinde, düşünce yapısı ve bakış açısı değiştirilerek bu duygusal yeme alışkanlıklarının değişebileceğidir. Yaşaması zor gelen duygular aslında insan doğasının bir terslik olduğuna dair verdiği sinyallerdir. İnsan, onları bastırmaya çalışmak yerine, kulak verir, dertlerini dinler ve zaman tanırsa, çözer ve rahatlar. Önemli olan hayatı geldiği gibi yaşamak ve çözümleri anlık çarelerde aramamaktır. Geçici rahatlama sağlayan, ödül, avuntu ya da eğlence kostümü giymiş yeme alışkanlıkları daha tatmin edici bir hedefin önünde duran engellerdir. İnsan, daha sağlıklı bir hayatı hak ettiğini fark ederse ve olumsuz ruh halleri ile etkili baş etme yöntemleri keşfederse, aşamayacağı engel yoktur.

Uzman Klinik Psikolog Şeyma Çavuşoğlu Itri'ye ulaşmak için:

seyma@nadisdanismanlik.com

www.nadisdanismanlik.com