Ali Rıza-yi Abbasi Kimdir?

Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak belli değildir. Tebriz'de doğdu ve orada Alâ Bîg Tebrîzî unvanı ile tanınan Molla Alâeddin Muhammed Tebrîzî'den aklâm-ı sitte*, Muhammed Hüseyin Tebrîzî'den de nesta'lik dersleri aldı. 1585'te Tebriz'in Osmanlı hâkimiyetine girmesi üzerine Kazvin'e yerleşti ve yaklaşık altı yıl kadar Kazvin Camii'nde yazı dersleri verdi; kâtiplikle ve ayrıca kıta* yazmakla meşgul oldu. 1590-1591 yıllarında Safevî kumandanlarından Ferhad Han Karamanlu'nun hizmetine girerek onun kâtipliğini yaptı. İki yıl süreyle onunla birlikte Horasan ve Mâzenderan'daki seferlere katıldı. Şöhreti yayılmaya başlayınca 1593'te I. Şah Abbas kendisini İsfahan'a davet etti. Ali Rızâ, sarayda şahın özel hattatlığına ve daha sonra Afşar Sâdıkī Bey yerine saray kütüphanesinin müdürlüğüne getirildi. Bu tarihten sonra eserlerinde daha önce kullandığı Tebrîzî unvanını terkederek şaha intisabı dolayısıyla Abbâsî unvanını kullanmaya başladı. Barış ve savaş zamanlarında daima şahın yanında bulundu ve lutuflarına mazhar oldu. Hatta kaynaklar, şahın geceleri çok kere elinde altın bir şamdan tutarak hattatın yazı yazmasına yardımcı olduğunu kaydederler. 1002'de (1593-94) şah adına resimlerle de süslenmiş olan Hirkatnâme adındaki murakka'*ın yazılarını yazdı. Şahın ölümünden sonra Kazvin'e döndüğü tahmin edilen sanatkârın ölüm tarihi kesin olarak belli değildir. Peydâyiş-i Hatt u Hattâtân müellifinin hattatın 1052 (1642) yılında hayatta olduğunu söylemesi doğru değildir. Bu yanlışlık, hattatın Rızâ Abbâsî ve Âgā Rızâ Abbâsî adlı nakkaşlarla karıştırılmasından ileri gelmektedir. Kaynaklarda ölümüyle ilgili değişik tarihler verilmekte ise de Mehdî Beyânî Ali Rızâ'nın 1038'de (1628-29) henüz hayatta olduğunu kabul etmektedir.

Kaynakların hemen çoğu Ali Rızâ'nın, çağdaşı ve İranlılar'ın en meşhur hattatı olan Mîr İmâd'ın 1615'te I. Şah Abbas tarafından öldürülmesinde rolü olduğunu ileri sürerler. Bu husus bugüne kadar aydınlığa kavuşmamışsa da şahın İmâd'a karşı teveccühünün azaldığı, buna rağmen Ali Rızâ'ya karşı çok iyi davrandığı bir gerçektir. Yalnız şahın İmâd'a teveccühünün azalması üzerine Ali Rızâ'yı nesta'lik öğrenmeye teşvik ettiği inancı da hakikate uymamaktadır. Bunun gibi bazılarının onu İsfahanlı olarak düşünmeleri de şöhretin zirvesine orada ulaşmış olmasından ileri gelmektedir. Bazı kaynaklar hattata Şahnevâz lakabını verip uzun ömründen dolayı da "şeyhülhattâtîn" diye nitelendirmişlerse de o esas itibariyle Abbâsî unvanı ile şöhret bulmuştur.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA