Ebu Abdullah el-Basri Kimdir?

Kaynaklarda doğumuyla ilgili olarak 289 (902), 293 (905) ve 308 (920) yılları zikredilmektedir. "Gübre böceği" mânasına gelen Cual lakabı ile anılırsa da Mu'tezile ve Hanefî kaynakları bu lakaptan söz etmezler.

Büyük ihtimalle, 311 (923) yılından itibaren devamlı bir tehlike teşkil eden Karmatîler'in şerrinden kurtulmak için genç yaşta Basra'dan ayrıldı. O dönemde Askerimükrem'de bulunan ve Mu'tezile'nin Basra ekolünün temsilcileri sayılan Ebû Hâşim el-Cübbâî ile öğrencisi Ebû Ali İbn Hallâd el-Basrî'den istifade etti. Gayreti ve çalışkanlığı sayesinde onların seviyesini aştı. Ömrünün büyük bir kısmını Bağdat'ta geçirdi. Uzun müddet meşhur Hanefî fakihi Ebü'l-Hasan el-Kerhî'nin derslerine devam ederek Hanefî fıkhını öğrendi. Zühd ve ibadet yanında öğretim faaliyetlerine ağırlık verdi. Derslerini kısa kesmesine rağmen yazılarını uzun yazıyordu. Gündüzleri ikindiye kadar istirahat eder, gece boyunca da ders okutur ve telifle meşgul olurdu.

Mu'tezile akımının IV. (X.) yüzyıl başlarından itibaren hayli itibar kaybına uğraması yanında, mezhebin Bağdat kanadının mümessili olan İbnü'l-İhşîd ve öğrencilerinin Ebû Hâşim'in düşüncelerine şiddetle karşı çıkmaları yüzünden Ebû Abdullah el-Basrî'nin bu devredeki çalışmaları sırasında büyük sıkıntılarla karşılaştığı görülmektedir. Hamdânî Emîri Seyfüddevle, Kerhî'den "her müctehidin isabetli olduğu" tarzındaki kanaatin açıklamasını isteyince Kerhî bu işi Ebû Abdullah'a havale etmiş, o da konuya el-Usûl ve Nakdü'l-fütyâ adlı eserleriyle açıklık getirmiş, bu sayede emîrle iyi münasebetler kurmuştur. Hayatının sonunda felç geçiren Kerhî için gerekli olan malî desteği Seyfüddevle'nin sağladığı kaydedilmektedir (Hatîb, X, 355). Ayrıca Ebû Abdullah'ın, daha sonra meşhur olacağı mutedil Şiî temayüllerinin de bu irtibattan doğduğu düşünülebilir. Kendisi bu temayüllerini Büveyhîler'le Zeydîler'in ilgisini çekmek için de kullanmıştır. Muizzüddevle'nin Bağdat'ı ele geçirmesinden sonra (334/945) onun veziri Hasan b. Muhammed el-Mühellebî'nin desteğini kazanan Ebû Abdullah, 347 (958) yılında Bağdat'a gelen Sâhib b. Abbâd ile de dostluk kurmuştur. Ebû Hayyân et-Tevhîdî, belki de Sâhib b. Abbâd'ı ve ona olan yakınlığıyla tanınan kimseleri sevmemesi yüzünden, Ebû Abdullah'tan söz ederken onu hayalci, belâgat konusunda zayıf, münazarada kaba, şöhrete düşkün, tarafgir ve politik nüfuzunu ustalıkla kullanan biri olarak tavsif eder.

Ebû Abdullah Bağdat'ta vefat etti. Cenaze namazı Mu'tezilî nahiv âlimlerinden Ebû Ali el-Fârisî tarafından kıldırıldıktan sonra hocası Ebü'l-Hasan el-Kerhî'nin türbesine defnedildi.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi


BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA