Hâfızası son derece kuvvetli olan Ebû Müshir, geniş ve çok yönlü kültürüyle tanınan bir âlim, rivayetleri Kütüb-i Sitte'de yer alan ve hadis otoriteleri tarafından sika* kabul edilen bir muhaddisti. Kıraat ve fıkıh ilimlerinden başka megāzî*yi de iyi bilirdi. Yahyâ b. Maîn, muhtelif memleketlerde kendilerinden hadis rivayet ettiği hocalar arasında onun bir benzerini görmediğini söylemiş, Ebû Müshir gibi birinin bulunduğu bir şehirde kendisinin hadis rivayet edemeyeceğini ifade etmiştir. Ahmed b. Hanbel de onun güvenilir olduğuna işaret ederken o devirde Dımaşk'ın üç büyük muhaddisinden birinin Ebû Müshir olduğunu belirtmiştir. Bir ara istemediği halde Dımaşk kadılığına tayin edilmiş, fakat ilk fırsatta bu görevi bırakmıştı. Halk kendisini çok sever, bir yerden geçerken saf tutarak elini öpmek isterdi. Bu şöhreti sebebiyle mihne* olayında Kur'ân-ı Kerîm'in mahlûk olduğunu söylemesi için o da sorguya çekildi. Dımaşk'tan alınarak Rakka'da bulunan Me'mûn'un huzuruna götürüldüğünde halife ona Kur'an hakkındaki kanaatini sordu. Ebû Müshir'in, Kur'an'ın Allah kelâmı olduğunu söylemekle yetinmesi üzerine Me'mûn idam hazırlığına başlanmasını emretti. Bunun üzerine Ebû Müshir Kur'an'ın mahlûk olduğunu söyledi. Bu kanaati samimi bulmayan Me'mûn ölüm fermanını geri almakla beraber onun Bağdat'a götürülüp ölene kadar hapsedilmesini istedi. Rebîülâhir 218'de (Mayıs 833) hapsedilen Ebû Müshir, aynı yılın Receb (Ağustos) ayında hapishanede vefat etti ve Bâbüttîn Kabristanı'na defnedildi.
Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi