Hasan Paşa Niksârî

750 (1349) yılı civarında doğduğu tahmin edilmektedir. Kendisine "paşa" lakabı, Türkmenler'de âdet olduğu üzere babasının en büyük oğlu olması sebebiyle verilmiştir. Babası, I. Murad devri âlimlerinden Afyonkarahisarlı Kara Hoca diye meşhur Alâeddin Ali Esved'dir. Niksârî nisbesini ya burada doğduğu veya bir süre bu şehirde yaşadığı için almış olmalıdır.

Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed ve I. Murad dönemlerinin önemli bir şahsiyeti olan Hasan Paşa, çocukluk yıllarını babasının uzun süre müderrislik yaptığı İznik'te geçirdi. Burada babasından nahiv dersleri aldıktan sonra Aksaray Zincirli Medresesi'nde müderris olan babasının hocası Cemâleddin Aksarâyî'nin yanına gitti. Âlî Mustafa Efendi'nin Künhü'l-ahbâr'daki ifadesine göre (vr. 30b) Hasan Paşa, bir süre beraber olduğu talebelik arkadaşı Molla Şemseddin Fenârî'den de istifade etmiştir.

Hasan Paşa, hayatının büyük bir kısmını müderrislik yaparak ve içlerinde Kutbüddin İznikî gibi âlimlerin bulunduğu birçok talebe yetiştirerek geçirdi. Ancak son yıllarında kazaskerlik (826/1422) ve vezirlik gibi bazı görevler üstlendi. Hoca Sâdeddin Efendi, Ankara Savaşı'na (1402) katılan Osmanlı emîrleri arasında Hasan Paşa'nın adını da sayar (Tâcü't-tevârîh, I, 169). Ancak bu bilginin doğruluğu başka kaynaklarla teyit edilememektedir. Bursa'da eskiden beri adına bir cami ve medrese bulunduğuna göre uzun süre burada ikamet ettiği ve görev yaptığı söylenebilir. Âşıkpaşazâde vezirler hakkında bilgi verirken Hasan Paşa'nın da adını kaydederek onun Bursa'da bir kervansaray yaptırdığını ve bunun yarı hissesini Medine vakfına tahsis ettiğini, sonradan oğullarının fakirleştiğini söyler (Târih, s. 190).

Bazı araştırmacılar, Hasan Paşa adına inşa edilen cami ve medresenin Edirne'de olduğuna işaret ederek iki Hasan Paşa'yı birbirine karıştırmışlardır. Ancak kaynaklarda yer alan, "Kara Hasan Paşa mescidi, medresesi ve mektebi eski Gemlik yolu üzerindeki Deveciler Kabristanı'ndaydı. Burayı yaptıran Molla Alâeddin Ali Esved'in oğlu ulemâdan Kara Hasan Paşa'dır" ifadesi (meselâ bk. Ayverdi, s. 297), Edirne'deki Hasan Paşa ile Bursa'daki Hasan Paşa'nın ayrı kişiler olduğunu ortaya koymaktadır. Öte yandan Edirne'deki Hasan Paşa'nın mezar taşında "Hasan Paşa İbnü'l-Emîr el-a'zam ve'l-vezîr el-ekrem" ibaresi yazılıdır. Halbuki Niksârî nisbesini taşıyan Hasan Paşa'nın babasının adı Ali'dir.

827'de (1424) vefat eden Hasan Paşa'nın ölüm tarihi 800 (1397) olarak da kaydedilmektedir. Kaynaklar, kabrinin Bursa'da Deveciler Mezarlığı karşısındaki kendi medresesinde bulunduğunda birleşmektedir. İsmâil Belîğ Efendi'ye göre bu yer daha sonra sanayi çarşısı olmuş, Ekrem Hakkı Ayverdi'nin Şemseddin Mısrî Efendi'den naklettiğine göre de yol için ortadan kaldırılmış olup yarım asır evvel mâmur iken bugün hiçbir izi kalmamıştır.

Hasan Paşa daha çok nahiv sahasındaki eserleriyle tanınmıştır. Bu alanda kaleme aldığı şerhler Osmanlı medreselerinde çokça okutulan kitaplar arasında yer alıyordu. Titiz bir ilim adamı olarak tanınan ve eserlerini sade bir dille kaleme alan Hasan Paşa, şerhlerinde Basra-Kûfe dil mektepleri arasındaki ilmî tartışmalara da temas etmiş ve genellikle Basra mektebinin görüşlerini tercih etmiştir.

Eserleri. Hasan Paşa'nın kaynaklarda zikredilen beş eserinden üçü günümüze kadar gelmiştir. Bursalı Mehmed Tâhir, bunların dışında ona ait başka eserlerin de bulunduğunu kaydeder (Osmanlı Müellifleri, I, 271-272). 1. el-İftitâḥ fî şerḥi'l-Miṣbâḥ. Mutarrizî'nin, Osmanlı medreselerinde çok okutulan kitaplar arasında yer alan nahivle ilgili el-Miṣbâḥ adlı eserinin şerhidir. Hasan Paşa bu eserinde, el-Miṣbâḥ'ın diğer şerhlerinde eksik ve müphem bırakılan meselelere açıklık getirmiştir. Ayrıca diğerlerine göre daha derli toplu olan bu şerh üzerine Muslihuddin Mustafa Sürûrî ile Keçi Mehmed Efendi tarafından birer hâşiye yazılmıştır. Eserin başta Süleymaniye Kütüphanesi olmak üzere (Serez, nr. 3313, 3331; Fâtih, nr. 4682; Antalya Tekelioğlu, nr. 538/2) birçok kütüphanede yazma nüshaları bulunmaktadır (hâşiye ve şerhlerin nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 293; Suppl., I, 514). 2. Şerḥu'l-ʿİzzî (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 2088). İzzeddin ez-Zencânî'nin Taṣrîfü'z-Zencânî (el-ʿİzzî) diye bilinen sarf klasiğine yazmış olduğu şerhtir. 3. Şerḥu'l-Merâḥ. Ahmed b. Ali b. Mes'ûd'un Merâḥu'l-ervâḥ (el-Merâḥ) adıyla tanınan eserinin şerhidir. Süleymaniye Kütüphanesi başta olmak üzere (Fâtih, nr. 4830; Dârülmesnevî, nr. 535; Şehid Ali Paşa, nr. 2568) birçok kütüphanede yazma nüshaları mevcuttur (Brockelmann, GAL, II, 21; Suppl., II, 14). Hasan Paşa'nın günümüze ulaşmayan iki eseri ise el-Miʿrâc ve el-Muṣâḥabe adlarını taşımaktadır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA