İbnü'l Burhan kimdir?

Rebîülevvel 754'te (Nisan 1353) eski Kahire ile (Mısr) Kahire arasındaki bir mahallede doğdu ve Kahire'de büyüdü. İbnü'l-Burhân lakabını, babasının mahkemede üstlendiği bir nevi noterlik görevi (adl) sebebiyle almış olması muhtemeldir. Şâfiî mezhebine göre fıkıh tahsili yaparken bir yandan da hadis meclislerine devam etti ve hadis ilmine karşı özel bir ilgi duydu. Bu sırada Zâhirî mezhebine mensup Saîd es-Suhûlî adlı bir kişiyle arkadaş oldu, onun etkisinde kalarak İbn Hazm'ın eserlerini okudu ve Zâhirî mezhebine meyletti. Bir müddet sonra da eserlerini okumaya başladığı İbn Teymiyye'nin görüşlerinden etkilendi. Zâhirî temayülü sebebiyle halifenin Kureyş'ten olması gerektiğini savunduğundan el-Melikü'z-Zâhir Berkuk, Mısır'da Çerkez Memlükleri'nin hâkimiyetini sağlayıp idareyi ele geçirdiği zaman (784/1382) ona karşı tavır aldı. 785 (1383) yılında Şam ve Irak'ı dolaşan İbnü'l-Burhân insanları Allah'ın kitabına, resulünün sünnetine sarılmaya çağırdı ve idarenin Kureyş kabilesine mensup bir kimsede bulunması gerektiği düşüncesini ısrarla yaymaya çalıştı. Bu amaçla Halep'e kadar gitti. Ardından tekrar Şam'a döndü ve çabaları sonunda çok sayıda insanın kendi düşüncesini kabul etmesini sağladı. Özellikle Horasan civarından gelen birçok kişi onun etrafında toplandı. Bunda o dönemde haksızlık, rüşvet ve yolsuzlukların toplumda bir hayli yaygınlaşmış olmasının da rolü vardır. Şam'da Ahmed ez-Zâhirî olarak tanınan İbnü'l-Burhân, buradaki yöneticilerle arası açılınca çok geçmeden faaliyetleri el-Melikü'z-Zâhir Berkuk'a ulaştırıldı. Berkuk onu yakalatıp Kahire'ye getirterek iddialarını bizzat kendisinden dinledi. İbnü'l-Burhân, Berkuk'un huzurunda Kureyş kabilesine mensup olmayan bir kişinin ve dolayısıyla kendisinin idareciliğinin câiz sayılmadığını belirtti ve ayrıca meşrû olmayan bazı uygulamalarından söz ederek onu eleştirdi. Bunun üzerine Berkuk, İbnü'l-Burhân'a dayak attırdı ve onu hapis cezasına çarptırdı (788/1386). Birkaç yıl hapis yattıktan sonra 791'de (1389) hapisten çıktı; 26 Cemâziyelevvel 808 (19 Kasım 1405) tarihinde vefat edinceye kadar Kahire'de yalnızlık ve yoksulluk içinde yaşadı.

Tabakat müellifleri ve özellikle biyografisine geniş yer veren dostu Takıyyüddin el-Makrîzî İbnü'l-Burhân'ı şahsiyetli, hoşsohbet, zühd ve takvâ sahibi, doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen, savunduğu görüşlere taassup derecesinde bağlı bir âlim olarak tanıtır. Çağdaşı İbn Hacer ise onun yöneticilikte gözü olduğunu fakat buna imkân bulamadığını, Sehâvî de Berkuk'a ve diğer yöneticilere karşı tavır almasında bu arzusunun etkisinin bulunduğunu söylerse de faaliyetleri ve yaşadığı hayat tarzı bu konuda şahsî arzusundan çok fikirlerinin etkili olduğunu göstermektedir. Mezheplerin delillerine vâkıf, hâfızası kuvvetli ve geniş tarih bilgisine sahip bir âlim olan İbnü'l-Burhân, özellikle Zâhirîler'in diğer mezheplere muhalefet ettiği konuları iyi bilir ve bu mezhebi onlara karşı savunurdu. Şam, Bağdat ve Halep'te bulunduğu sırada bazı âlimlerden hadis dinlemekle birlikte hadis rivayetiyle meşgul olmamıştır. Kaynaklarda, İbnü'l-Burhân'ın hapiste iken ezberinden Mesʾeletü refʿi'l-yedeyn fi's-sücûd, Vaḍʿu'l-yümnâ ʿale'l-yüsrâ fi'ṣ-ṣalât ve Risâle fi'l-imâme adlı eserleri yazdırdığı belirtilir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA