Ebukir Neresidir?

Kaynaklarda adı Bûkīr, Ebûgūr, Ebûhûr, Ebâhûr şekillerinde de geçer. İskenderiye'nin 23 km. kuzeydoğusunda, aynı adı taşıyan körfezin kıyısında yer almaktadır. Civardaki ada ve göl de aynı adla anılmakta olup burası önceleri Buhayre'de Demenhûr kazasına dahil iken sonraları İskenderiye'ye bağlanmıştır.

Muhtemelen İlkçağ'daki Bukiris şehrinin yerinde kurulan ve adını da buradan alan Ebûkīr'e ait fazla bilgi yoktur. Arap coğrafyacıları içinde buradan ilk söz eden İdrîsî'dir. Ebü'l-Fidâ ve Kalkaşendî de Ebûkīr gölü hakkında bilgi vermişlerdir. Eski Mısır'dan bahseden bazı Arap kaynaklarında burada bir deniz fenerinin varlığından söz edilmektedir. Avrupalı seyyahlar da bu yörede İskenderiye-Reşîd yolu üzerinde kıyıda işaret olmak üzere bazı kuleler bulunduğunu yazarlar. Eutychius, Fâtımîler'e karşı Mısır'ı korumak için Tarsus'tan gönderilen yardım filosunun Ebûkīr'e gelişini bildirmektedir. 27 Şâban 764'te (11 Haziran 1363) Avrupalı korsanların Ebûkīr'e akında bulunarak halktan esir ettikleri altmış kişiyi Sidon'da sattıkları da bilinmektedir.

Mısır'ın Osmanlı idaresine girmesinden sonra Ebûkīr İskenderiye sancağına bağlandı. Burada küçük bir yerleşme yeri ile limanı koruyan bir burç ve fener yer alıyordu. XVI. yüzyıl başlarında bu kıyıları dolaşan Pîrî Reis, şehri Ebûgūr adıyla anarak önünde geniş bir liman ve bir burç bulunduğunu, limanın uzaktan bir ada gibi göründüğünü, üst tarafta hurmalıkların ve beyaz boyalı evlerin yer aldığını yazar. Limandaki burç daha sonra kale haline getirilmiştir. Nitekim Evliya Çelebi kalenin 934'te (1527-28), o sırada Mısır valisi olan Hadım Süleyman Paşa tarafından yaptırıldığını belirtir, hatta kale kitâbesini de kaydeder. Limanı koruyan ve stratejik öneme sahip olan bu kale, XVII. yüzyıl başlarında Mısır'ın Akdeniz kıyılarındaki müstahkem mevkilerinden birini teşkil ediyordu. 1591'de İskenderiye Kalesi'nden sonra en kalabalık muhafız grubu Ebûkīr Kalesi'nde bulunuyordu. Bu sıralarda kalede 103 muhafız, dokuz müteferrika görev yapıyordu. Ebûkīr ve civarını etraflıca tasvir eden Evliya Çelebi de sivri bir burun üzerinde 600 adımlık bu kalede 300 muhafızın bulunduğunu, ayrıca yetmiş kadar ev ile Kanûnî Sultan Süleyman adına yaptırılmış küçük bir caminin yer aldığını belirtir. Burada ayrıca beş dükkân bulunduğunu yazan Evliya Çelebi, asıl yerleşmenin kale dışında güney tarafta olduğunu, burada 200 ev, yirmi dükkân, üç at değirmeni ve bir hanın yer aldığını kaydeder. Bu rakamlara göre 1000 dolayında nüfusa sahip olan Ebûkīr küçük bir kasaba özelliği taşımaktaydı.

Ebûkīr'in adı en çok Napolyon'un Mısır seferi sırasında duyulmuştur. 1 Ağustos 1798'de burada meydana gelen büyük deniz savaşında İngiliz Amirali Nelson Fransız donanmasını imha ederek Fransa'nın kara ordusunu deniz desteğinden mahrum bıraktı. Öte yandan Köse Mustafa Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri, 25 Temmuz 1799'da, Akkâ'dan mağlûp olarak dönen Napolyon tarafından burada yenilgiye uğratıldı ve Ebûkīr Kalesi Fransızlar'ın eline geçti. Osmanlı Devleti'ne yardım etmek ve Mısır'daki Fransız işgaline son vermek üzere gelen Amiral Abercromby idaresindeki İngiliz ordusu, 8 Mart 1801'de buradan karaya çıktıktan sonra 21 Mart'ta Fransız kumandanı Menou'yu mağlûp etti. Bir süre sonra da Kaptanıderyâ Küçük Hüseyin Paşa emrindeki Osmanlı kuvvetleri aynı sahillerden Mısır'a girdiler. Bunun ardından İstanbul önünden çekilen İngiliz donanması, intikam için Mart 1807'de İskenderiye ve Ebûkīr'i istilâ etti. Bu dönemlerde Ebûkīr iyi bir sığınak ve demir atmaya elverişli bir yer olmasına karşılık kasaba fazla mâmur değildi. Mısır sahilleri daha önce Tersâne-i Âmire'ye bağlı iken İngilizler'in Mısır'dan çıkarılmasından sonra Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın tasarrufuna geçti (Cevdet, VIII, 128).

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA