John Wansbrough Kimdir, Ne Zaman Doğdu?

19 Şubat 1928 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Illinois şehrinde Katolik bir ailenin çocuğu olarak doğdu

Harward Üniversitesi'nde Sâmî diller öğrenimi gördü. 1957'de doktora yapmak için Londra Üniversitesi Tarih Bölümü'ne kaydoldu. Bernard Lewis ve Paul Wittek gibi hocaların yanında Osmanlı ve Memlük dönemiyle ilgili araştırmalara yöneldi. 1960'ta Tarih Bölümü'nde, 1967'de School of Oriental and African Studies'te Arapça hocalığı yaptı. I. Goldziher ve J. Schacht gibi şarkiyatçılardan etkilenerek ilk dönem İslâm araştırmalarına yoğunlaştı. 1975'te doçent, 1984'te Sâmî diller alanında profesör oldu. 1992'de emekliye ayrıldıktan sonra Fransa'ya yerleşti. 10 Haziran 2002 tarihinde Montaigu-de-Quercy'de öldü.


Memlük ve Osmanlı dönemlerini inceleyen Wansbrough, Sâmî diller üzerinde yoğunlaştı ve ardından erken dönem İslâm kültür tarihine odaklandı. Arka arkaya yayımlanan iki eseriyle tanındı (Quranic Studies ve The Sectarian Milieu). İslâmî ilimlerin başlangıcına dair aşırı şüphelerini ve iddialarını temellendirme biçimi yüzünden Batılı meslektaşlarından çok fazla eleştiri aldıysa da onun fikirlerine karşı İslâm dünyasında bugüne kadar dikkate değer bir eleştiri yapılmamıştır (Fazlurrahman onun için yüzeysel bir eleştiride bulunmuştur; bk. Major Themes of the Qur'ān, s. XIV). İslâm dünyasında Wansbrough'un eserlerine karşı kayıtsız kalınmasının başlıca sebebinin çok kapalı bir üslûpla yazması ve farklı şekilde yorumlanabilecek bir dil kullanması olduğu düşünülür (Serjeant, [1978], s. 77; van Ess, XXXV [1978], s. 349). Zira okuyucu onun fikirlerini doğru anladığından emin değildir. Bazı Batılı eleştirmenlerin ifade ettiği gibi Wansbrough eserlerini sanki kendisi için yazmıştır. Yine de İslâmî ilimlerin kaynağına ilişkin çok derin bir şüphe ortaya koyduğu ve iddialarını semantik-lengüistik açılardan desteklemeye gayret ettiği için bu yönde düşünen şarkiyatçılar tarafından fazlasıyla öne çıkarılmıştır.

Wansbrough, Kur'an metninin II. (VIII.) yüzyılın sonuna kadar geçirdiği değişimlerden ve gelişmelerden sonra bugünkü nihaî şeklini aldığı kanaatindedir. Bunun öncesinde de mushafın farklı şekillerde mevcudiyetini kabul etmekle birlikte müslümanların üzerinde ittifak ettikleri resmî derlemenin II. (VIII.) yüzyılın sonlarından önce gerçekleşmiş olamayacağını ileri sürmektedir. Ayrıca ona göre Kur'an, kültür açısından fakir Hicaz bölgesinin değil sosyokültürel bakımdan oldukça zengin bir bölge olan Mezopotamya'nın ürünüdür (Quranic Studies, s. 44, 50). Böylece Kur'an hıristiyan ve özellikle yahudi kültürünün etkisi altında kitap haline gelmiş olmalıdır. Birçok şarkiyatçı Hz. Peygamber'in öğretisini yahudilerden ve hıristiyanlardan aldığını düşünmüşse de onların konuya bakışı ile Wansbrough'nun yaklaşımı arasında önemli bir fark vardır. Onlar etkileşimin tezahürlerini tek tek belirlemeye çalışırken Wansbrough bu etkileşime çok daha kapsamlı bakmış, Kur'an'ın cem'i ve çoğaltılmasıyla ilgili rivayetlerin daha sonraki müslümanlar tarafından uydurulduğunu iddia etmiştir.

I (VII) ve II. (VIII.) yüzyıllarda bölgede yaşayan gayri müslimlerin Kur'an'dan hiç bahsetmediğini belirten Wansbrough, bunu Kur'an metninin o dönemde henüz ortada bulunmayışını destekleyen anlamlı bir "sessizlik" olarak görür. Kendisinden önce buna benzer bir yaklaşıma A. Mingana'da da rastlanır (Albayrak, İslâmiyât, IV/1 [2001], s. 165-166). Wansbrough, özellikle biçim ve edebî eleştiri merkezli olarak geliştirdiği metodunu, Kur'an dışı İslâmî kaynaklara ya da verilere dayanarak değil doğrudan doğruya Kur'an'ın kendi iç yapısına uygulayıp incelemekte ve Kur'an'ın -iddia ettiği- kaynaklarını, yapısal özelliklerini, geçirdiği redaksiyon sürecini ele almaktadır. Bu bağlamda ortaya koyduğu yaklaşıma uymayan her türlü İslâmî kaynağın sıhhatini kolaylıkla reddedebilmektedir.

Wansbrough çalışmalarında tefsir tarihine de geniş yer vermiştir. Epik/anlatıma dayalı, fıkhî, lugavî, retorik/belâgī ve mecazi/işârî başlıkları altında incelediği eğilimler ona göre tefsirlerin kronolojik seyrini göstermektedir. İlk iki dönemde iki kapak arasında bulunmayan Kur'an metni, Wansbrough'ya göre lugavî tefsirlerin ortaya çıktığı dönemde gelişimini tamamlamıştır. Ayrıca müfessirlerin Kur'an'ı açıklamak için kullandıkları on iki unsurdan bahseder. Bunlar kıraatler, şiirlerle istişhâd, sözlük anlamları, gramer ve belâgat açıklamaları, dolaylı anlatım, kıyas, nâsih ve mensuh, esbâb-ı nüzûl, müphemlerin belirlenmesi, hadisler ve anekdotlardır (Quranic Studies, s. 44, 119-121).

Wansbrough, ilk iki asırdan günümüze intikal eden ve Kur'an âyetlerini içeren Hasan-ı Basrî'nin Risâle'sinin, Muhammed b. Sâib el-Kelbî'nin eserlerinin ve Mukātil b. Süleyman'a ait tefsirin II. (VIII.) yüzyıldan sonra telif edildiğini söylemek zorunda kalmıştır. Zira onun Kur'an metninin II. (VIII.) yüzyılın sonunda kitap haline getirildiği yolundaki kanaatiyle bu eserlerin mevcudiyeti anakronik bir sorun doğurmaktadır ki kendisi bu tutumu sebebiyle de eleştirilmiş (Donner, s. 36-37; Madigan, LXXXV [1995], s. 357), günümüzde bu tartışma artık cazibesini yitirmiştir. Almanya'da devam eden Corpus Quranicum projesi kapsamında yürütülen çalışmada I. (VII.) yüzyılın son çeyreğinden itibaren istinsah edilen Kur'an varakları incelenmektedir. Projede çalışanların yaptığı açıklamalardan, Kur'an yazmalarında tesbit edilen farklılıkların müstensih hataları veya kıraat tercihlerine bağlı olarak meydana geldiği anlaşılmaktadır. Dikkat çekici olan ise bazı müstensih hatalarının bir sonraki nesilde tashih edilmesidir. Yine Donner, Wansbrough'nun iddialarını tekzip eden bir konuyu gündeme getirerek Endülüs'ten Hint alt kıtasına kadar büyük bir coğrafyada hüküm süren İslâm ümmetine Hz. Peygamber'den iki asır sonra mushafı yazdıran gücü sorgulamaktadır (Narratives of Islamic Origins, s. 38). Diğer taraftan Charles J. Adam, Kur'an'ın yahudi ve hıristiyan kültürüyle uyum göstermeyen anlatımlarının, Wansbrough'nun öne sürdüğü Mezopotamya kültüründe yetişen seçkin sınıf mensuplarınca niçin düzeltilmediği meselesini tartışmaya açmaktadır (Islamic Origins, s. 88). Van Ess de erken Hıristiyanlık tarihinden fazlasıyla etkilendiğini düşündüğü Wansbrough'nun, edebiyat tarihi araştırmalarının paleografik gerekçelere de dayanarak doğru kabul ettiği I (VII) ve II. (VIII.) yüzyıla ait eserlerin sonradan uydurulduğu iddiasını ikna edici bulmamakta ve onu bu iki asırda ortaya konmuş birçok eseri yeterince incelemediği için eleştirmektedir (Bibliotheca Orientalis, XXXV [1978], s. 351-353; Batı dünyasında Wansbrough'ya yönelik eleştiriler için ayrıca bk. Albayrak, İslâmiyât, IV/1 [2001], s. 174-177).

Eserleri: Quranic Studies: Sources and Methods of Scriptural Interpretation (Oxford 1977), The Sectarian Milieu: Content and Composition of Islamic Salvation History (Oxford 1978), Res Ipsa Loquitur: History and Mimesis (Jerusalem 1987), Lingua Franca in the Mediterranean (London 1996). Bunların dışında Wansbrough'nun yayımlanmış çok sayıda yazısı bulunmaktadır (eserlerinin listesi için bk. M. Brett – G. R. Hawting, "Published Writings of J. E. Wansbrough", BSOAS, LVII/1 [1994], s. 4-13). Bibliyografyada bir kısmına işaret edilen çalışmalar dışında müellifle ilgili bir armağan kitabı da hazırlanmıştır (The Coming of the Comforter: When, Where, and to Whom? Studies on the Rise of Islam and Various Other Topics in Memory of John Wansbrough, Carlos A. Segovia & Basil Lourié [ed.], Piscataway-New Jersey 2012).

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA