Mehmed Kânî Paşa Kimdir, Tarihte Önemi Nedir?

Kuzeybatı Kafkasya’da Anapa ya da Penza şehrinde doğdu

Hayatının ilk yılları hakkında fazla bilgi yoktur. Memleketinde ilk eğitimini aldıktan sonra muhtemelen yüksek öğrenim için gittiği İstanbul'da bir müddet Fransız mektebine devam etti. Ardından Mısır'a geçerek askerî eğitim gördükten sonra İstanbul'a döndü. Bâbıâli'de Rusça tercümanı olarak işe başladı. 12 Ekim 1851'de Tırhala mutasarrıflığına tayin edildi; 5 Kasım'da mîrimîranlık rütbesi verildi. Tırhala mutasarrıflığı isyanların başladığı döneme rastladı ve meşakkatli geçti. Kânî Paşa'nın bu görevi sırasında yaptığı en önemli işlerden biri Tırhala'ya bağlı Bülbülce adasına yerleşen eşkıyanın bertaraf edilmesidir. Daha sonraki yıllarda kaymakamlık ve valilik yaptığı Aydın, Bosna, Selânik gibi yerlerde de eşkıyalık hareketleriyle uğraştı. Kânî Paşa'nın Tırhala mutasarrıflığı yaklaşık bir yıl sürdü. Tırhala'da iken ailesini getirmek üzere Mısır'a gitmek istemesi orada iken evlenmiş olmasına bağlanabilir. Kânî Paşa'nın torunu Mehmed Vahîd hakkında yapılan bir çalışmada ailenin Mısır'da bir hayli emlâk ve vakıflarının bulunduğu, dolayısıyla Kânî Paşa'nın Mısır'ın zengin ailelerinden birinin kızı ile evlenmiş olduğu ileri sürülmektedir.

Tırhala'dan İstanbul'a dönen Kânî Paşa 13 Mayıs 1853'te Maliye Hazinesi Tahsilât Komisyonu reisliğine getirildi, böylece devletin malî sistemi hakkında ilk deneyimini kazandı. Ardından, kısa bir süre önce kurulmuş olan Şirket-i Hayriyye'nin vapurlar komisyonunda görev yaptı. Kırım muharebesi esnasında 1272'de (1855-56) Masârif-i Harbiyye Komisyonu ve Meclis-i Muhâsebe-i Mâliyye reisliğine, ardından Kıbrıs mutasarrıflığına, 1857-1859 yıllarında Bosna, Selânik ve Üsküp valiliklerine tayin edildi. Bu arada Dersaâdet Emtia Gümrüğü müdürlüğüne getirildi ve gümrüklerin düzene sokulmasında önemli görevler ifa etti. Daha sonra Maliye nâzırı (1864-1865), Şûrâ-yı Devlet üyeliğinden ilk defa Defterhâne nâzırı (1871), Nâfia (1873) ve Maliye (1878-1879) nâzırı, Meclis-i A'yân âzalığı gibi görevlerde bulundu. Vefatında Merkezefendi Mezarlığı'na defnedildi.

Osmanlı Devleti tarafından birinci, ikinci ve üçüncü dereceden Mecîdî ve birinci dereceden Osmânî nişanlarıyla, Fransa, Rusya, Avusturya, İtalya, Prusya, İsveç ve Norveç tarafından da çeşitli nişan ve madalyalarla ödüllendirilen Kânî Paşa'nın Rusça, Arapça, İtalyanca ve Fransızca bildiği kaynaklarda zikredilir. Yine kaynaklarda doğru, iffetli, zeki ve eli sıkı bir kişi diye nitelendirilir. Gümrüklerin muâmelâtını tanzim edip gelirini arttırdığına vurgu yapılır. Padişahın özel hazinesinin idaresine memur edilmesi güvenilirliğine işaret eder. Sultan Abdülaziz'e Avrupa'dan borç aldığı zaman, "Biraz daha fazla borç alınsın da İstanbul'dan Batum'a kadar demiryolu inşa edilsin, para saray duvarlarına harcanmasın" dediyse de sözünü dinletemediği rivayet edilir. Fransızca'dan askerlikle ilgili bazı tercümeleri vardır. Kânî Paşa'nın Hafize Hanım'la olan evliliğinden Meryem Şerife, Gülsüm, Fâtıma Şâdiye, Ahmed Rifat ve Ali Muhyî adlarında beş çocuğu, ilk eşinin 1874'te vefatından sonra evlendiği Zühre Hanım'dan da Münire, İsmail Hakkı ve Mehmed İhsan adlı üç çocuğu olmuştur.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA