Necîbüddin Tebrîzî Hakkında Bilgiler!

İsfahan’da doğdu

--
--> Bir şiirinde 1100'de (1689) elli yaşını tamamladığını söylediğine göre 1050 (1640) yılı civarında doğmuş olmalıdır. Öğrenimiyle ilgili mâlûmat bulunmadığından bazı tezkire müellifleri onun ümmî olduğunu ileri sürmüştür. Bununla birlikte doğup büyüdüğü İsfahan'ın ilim çevresiyle yakın ilişki içinde olmasına ve özellikle Nûrü'l-hidâye adlı eserinin muhtevasına bakılarak iyi bir eğitim aldığı söylenebilir. On dört yaşında iken o sırada hacdan dönmekte olan Kübrevî-Zehebî şeyhi Muhammed Ali Müezzin-i Horasânî'ye intisap ederek onunla birlikte Meşhed'e giden Necîbüddin şeyhine on yıl hizmet etti. 1073 (1662) yılında halife tayin edilmesinin ardından irşad faaliyetine başladı. İsfahan ve Meşhed'den çok sayıda mürid edindi. 1078'de (1667-68) şeyhinin ölümü üzerine onun yerine geçti. Hayatının bundan sonraki dönemini irşad faaliyetiyle geçirdi; bir taraftan da telif çalışmalarını sürdürdü. İsfahan'da vefat etti ve orada defnedildi. Bir şiirinden 1100 (1689) yılında hayatta olduğu anlaşılan Necîbüddin'in ölümü konusunda tezkirelerde farklı tarihler verilmektedir. Kübrevî-Zehebî tarikatı onun zamanında Horasan'dan Fars bölgesine intikal etmeye başlamış, halifesi Kutbüddin Tebrîzî döneminde bölgeye iyice yerleşmiş ve günümüze kadar mevcudiyetini sürdürmüştür.

Eserleri. 1. Dîvân. Cevherî, Necîb, Necîbüddin, Zerger mahlaslarını kullanan şairin divanı 4000'i aşkın beyit ihtiva eder. Eserin bir nüshası Tahran Meclis Kütüphanesi'nde bulunmaktadır (nr. 390). 2. Sebʿu'l-mes̱ânî. 1020 beyitlik tasavvufî bir mesnevidir. Safevî Hükümdarı Süleyman Şah zamanında 1094 (1683) yılında yazılan eser Muhsin Hâlî İmâdülfukarâ tarafından taşbaskı olarak neşredilmiştir (Şîraz 1342). 3. Ḫulâṣatü'l-ḥaḳāyıḳ. Felsefî, irfanî ve tasavvufî konuları işleyen iki mesnevi Muhammed Kerim Tebrîzî'nin önsözüyle yayımlanmıştır (Şîraz 1338). 4. Nûrü'l-hidâye ve maṣdarü'l-vilâye. Bir mukaddime, yedi bölüm ve bir hâtimeden meydana gelen mensur eserde yaratılış, ilim ve âlimlerin tabakaları, Allah'ın zâtını bilmede insanın acziyeti, hak ve bâtıl mezhepler, usûl-i dîn gibi konular ele alınmıştır. Mukaddimede Safevî şahlarının şeceresini manzum olarak veren Necîbüddin Us̱ûl-i Kâfî gibi hadis kitaplarını ve Şeyh Muhammed Ali Müezzin-i Horasânî'nin Tuḥfetü'l-ʿAbbâsiyye'sini, Attâr'ın Teẕkiretü'l-evliyâʾ ve İbn Sînâ'nın eş-Şifâʾ adlı eserlerini, Safiyyüddîn-i Erdebîlî'nin Maḳālât'ını ve kullandığı diğer eserlerin adını zikretmiştir. Sade bir Farsça'nın hâkim olduğu eserde Necîbüddin Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Şeyh Bahâî, Hâfız-ı Şîrâzî ve Sa'dî-i Şîrâzî gibi şairlerin şiirlerinin yanı sıra kendi şiirlerine de yer vermiştir (Şîraz 1336; Tahran 1365). Necîbüddin'in diğer eserleri arasında Maḳālât-ı Vâfiye (Tahran Üniversitesi Merkez Ktp., nr. 1570), Iṣṭılâḥât-ı Ṣûfiyân (Şîraz, Ahmediye Hankahı, nr. 65/3) ve bazı tezkire kitaplarında ismi anılan Destûr-ı Süleymân adlı eserleri bulunmaktadır.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA