Esasü'l Belaga kim tarafından yazılmıştır?

Kur'ân-ı Kerîm'in anlaşılabilmesi için Arapça'nın fesahat, belâgat, mecaz ve diğer incelikleriyle bilinmesi gerektiğini söyleyen Zemahşerî, eserini bu hususu gerçekleştirmek maksadıyla kaleme aldığını belirtir. Tertibi ve muhtevası bakımından önceki sözlüklerden farklı olan Esâsü'l-belâġa'da kelimelerin birinciden başlamak üzere kök harfleri esas alınmıştır. Buna göre her harf bir bab kabul edilerek eser yirmi sekiz bab halinde düzenlenmiş, bu bablardaki kelimeler kendi aralarında alfabetik olarak sıralanmıştır. Rubâî ve humâsî kelimelerin sıralanmasında ise bazı karışıklıklar göze çarpmaktadır. Zemahşerî, aranan kelimenin kolayca bulunabilmesi için bu tertibi tercih ettiğini belirtmektedir.

Eserin malzemesi âyetler, hadisler, meseller, secili ifadeler, ünlü ediplerin sözleri ve anlam kayması sonucu yeni mânalar kazanan kelime ve özel tabirlerden ibarettir. Zemahşerî bu malzemeyi Arap dili üzerinde yaptığı geniş araştırmalardan, edebî panayırlarda şiir inşad eden şairlerden, çeşitli toplantılarda konuşma yapan hatiplerden, meralarda dolaşan çobanlardan ve yağmacılık yapan haydutlardan, çarşı ve pazarlarda gezen Tihâmeli simsarlardan, sucuların kuyu başlarında söyledikleri şarkılardan, su kırbaları ve tulumları başında geçen secili konuşma ve atışmalardan, Kays ve Temîm şairlerinin münazara ve müsabakalarında irat ettikleri şiirlerinden, Sakīf ve Hüzeyl elçilerinin birbirlerini susturmak gayesiyle yaptıkları siyasî konuşmalardan, kitap ve risâlelerde rastlanan veciz ve sanat değeri yüksek sözlerden derlediğini kaydetmektedir. Daha önceki yazılı eserler yanında bilhassa zamanındaki şifahî kaynaklardan da istifade eden Zemahşerî, sözlükçülükte ancak IV. (X.) yüzyıla kadar belli bölgelerde yaşayan Araplar'ın sözleriyle ihticâca (delil olarak kullanma) cevaz verildiği halde kendisi VI. (XII.) yüzyıldaki Araplar'dan da faydalanmak suretiyle bu prensibi geçersiz kılmaya çalışmıştır. Müellifin ele aldığı kelimelerin hakiki mânalarını açıkladıktan sonra özellikle mecazi mânaları üzerinde durması, Esâsü'l-belâġa'yı muhteva bakımından diğer sözlüklerden ayıran en önemli farkı teşkil eder.

Yazıldığı günden beri başta İbn Haldûn olmak üzere (Muḳaddime, III, 1271) birçok âlimin takdirini kazanmış olan Esâsü'l-belâġa, İbn Hacer el-Askalânî tarafından sadece mecazi mânaları alınarak Ġırâs̱ü'l-Esâs adıyla ihtisar edilmiş (nşr. Tevfik Muhammed Şahin, Kahire 1411/1990), Abdürraûf el-Münâvî de eseri İḥkâmül-Esâs adıyla eṣ-Ṣıḥâḥ tarzında tertip etmiştir. Kendisinden sonra lugat yazanlardan sadece İbnü'l-Esîr en-Nihâye fî ġaribi'l-ḥadîs̱'te, Feyyûmî el-Miṣbâḥu'l-münîr'de Esâsü'l-belâġa'nın metodunu takip etmişlerdir. Bununla beraber XIX. yüzyılın ortalarından sonra yazılan Muḥîṭü'l-Muḥîṭ (I-II, Beyrut 1870), Aḳrebü'l-mevârid (I-III, Beyrut 1889-1893), el-Müncid fi'l-luġa (Beyrut 1908), el-Bustân (I-II, Beyrut 1927-1930), Muʿcemü metni'l-luġa (I-V, Beyrut 1377-1380/1958-1960) ve el-Muʿcemü'l-vasîṭ gibi modern sözlüklerin hemen hepsi Esâsü'l-belâġa'nın tertip şeklini geliştirerek benimsemişlerdir. Eser, Tâcü'l-ʿarûs gibi bazı sözlüklere bilhassa mecazi mânaların tesbitinde kaynaklık etmiştir.

Esâsü'l-belâġa, İslâm dünyasına matbaanın girmesinden sonra tahkikli ve tahkiksiz olarak birçok defa basılmıştır (Kahire 1299, 1327, I-II, Dârü'l-kütübi'l-Mısriyye neşri 1341; Leknev 1311; Haydarâbâd 1324). Eserin Dârü'l-kütübi'l-Mısriyye neşriyle yine buna dayanan, Abdürrahîm Mahmûd tarafından hazırlanıp Emîn el-Hûlî'nin takdimiyle yapılan neşri (Kahire 1372/1953) daha ilmî ve güvenilir olup Kahire (1972, 1985) ve Beyrut'ta (1965, 1399/1979, 1404/1984) çeşitli yayınevlerince değişik boy ve ebatta baskıları yapılmıştır.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA