Ebü'z-Zeheb Camii Nerededir?

Kölemen Beyi Bulutkapan Ali Bey'in memlüklerinden olup ondan sonra Mısır'da idareyi eline geçiren Ebü'z-Zeheb Muhammed Bek tarafından yaptırılmıştır. Muhammed Bek Ebü'z-Zeheb Camii olarak da anılan ve aynı zamanda dört mezhebe uygun dinî eğitim yapılması gayesiyle bir medrese olarak inşa edilen yapı kütüphane, türbe, tekke, dükkânlar, şadırvan, havuz ve sarnıçtan meydana gelen bir külliye durumundadır. Eski şehrin ortasında Ezher Camii'nin ana girişi karşısına gelen binanın inşası bir yıl sürmüş, kapıları üzerindeki kitâbelerden anlaşıldığına göre 1188'de (1775) bitirilmiştir.

Cami esas itibariyle ufak farklarla, 979 (1571-72) yılında yapılmış olan Bulak'taki Sinan Paşa Camii'nin mimari bakımdan bir benzeri, hatta taklididir. Sinan Paşa Camii bir avlu duvarı içinde bulunurken Ebü'z-Zeheb Camii cadde seviyesinden daha yüksek bir platforma yerleştirildiğinden yola bakan üç cephesinde otuz üç dükkân inşa edilmiştir. Mâbedin Hüseyin Camii'ne bakan cadde tarafına ayrıca bir cephe duvarı yapılmıştır. Bu duvar caminin esas kitlesinden daha alçak olduğu için caminin revaklarıyla birlikte yüksek kubbesi de dışarıdan görülebilmektedir. Cephe duvarı, dikdörtgen pencereleri bulunan istalaktitli bir girinti şeklinde olup Memlüklü üslûbunda süslenmiştir. Bu duvar üzerinde bulunan, üç bölümlü ve kesişen iki kavisten oluşan kemerli cümle kapısı Memlüklü tarzında olmakla birlikte iç ve dış pencerelerin lentolarında Osmanlı tekniğinde mavi ve yeşil renklerin hâkim olduğu çiniler kullanılmıştır. Caddeden çift taraflı bir merdivenle ulaşılan cümle kapısı, doğu ve güney taraflardan camiyi kuşatan bir ilâve kısma açılır. Burası, cephenin binanın ana bölümüyle bir dirsek yapan yol biçimine uydurulmasından meydana gelmiştir.

Girişin solunda, bir zamanlar arkasında çeşitli konularda 650 kıymetli kitabın bulunduğu, özenle dökülmüş bronz bir parmaklığın ayırdığı kütüphane kısmı yer almaktadır.

Revakların kuzeydoğu köşesindeki kubbe, binanın bânisiyle kız kardeşinin türbelerini örtmektedir. Burada duvarlar özellikle mavi ve yeşil renklerde Türk ve Tunus çinileriyle süslenmiştir. Kabirlerin bulunduğu köşe ayrıca ince işlemeli bir parmaklıkla kuşatılmıştır.

Bir kenarı 15 m. kadar olan kare şeklindeki harimi örten kubbenin profili de Sinan Paşa Camii'ni andırmaktadır. Fakat burada aynı genişlikte olmasına rağmen taş yerine tuğla kullanılmıştır. Kubbe kasnağındaki pencereler ise üstünde bir yuvarlak pencere bulunan çift kemerli açıklıklar şeklindedir. Bunların etrafıyla köşelerde Osmanlı tarzında küçük ağırlık kuleleri yer almaktadır. İç kısım bir ana kubbe ve Sinan Paşa Camii'nde de görülen üç bölümlü geniş köşe kemerlerine sahiptir.

Ana kubbenin örttüğü ibadet mekânının, istalaktitli tepeliklerle yükseltilmiş girişler vasıtasıyla üç revaklı galeriden gelen üç girişi vardır. Harimi üç taraftan kuşatan revaklardan kıblenin sağ ve solundakiler dörder, diğeri ise beş kubbelidir.

Bu devir için istisnaî bir durum gösteren, mermere sedef kakma olarak yapılmış süslemesiyle dikkati çeken mihrapla kündekârî tekniğinde fildişi ve sedef işlemeli olarak yapılmış olan ahşap minber erken Memlüklü tarzındadır. Kubbenin altındaki kartuşlara reyhânî hattıyla oyulan altın yaldızlı ve boyalı yazılar Memlüklü'den çok Osmanlı özellikleri göstermektedir. Mihraba bakan duvardan dirsekler üzerinde dışarı taşan ahşap balkon dikkat çeken ayrı bir mimari unsurdur.

Yapının güneybatı köşesinde bulunan minare, dört kısımdan meydana gelen Sultan Gavri minaresine benzer özellikler göstermekle beraber beş bölümlüdür. Genel mimari özellikleriyle Osmanlı sanatı hususiyetleri gösteren caminin bu dörtköşe minaresi, sahip olduğu diğer farklılıklar sebebiyle bu çizgiden çok ayrıldığı gibi Kahire'deki diğer minareler içinde de oldukça değişik bir üslûptadır.

Caminin güney tarafında bulunan ve bu binadan bir duvarla ayrılan avlu etrafında iki katlı olarak yapılmış odalardan müteşekkil kısım Türk dervişlerinin kalması için vakfedilmiş bir tekkedir. Dükkânlar dışındaki diğer kısımları ve 1980'li yıllara kadar Türk talebeleri tarafından kullanılmakta olan tekke ve diğer bölümler halen pek harap bir durumda olup usulüne uygun bir restorasyonla kurtarılmayı beklemektedir.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA