Bedâiu’s-sanâi‘ nedir ?

Tam adı Bedâʾiʿu's-sanâʾiʿ fî tertîbi'ş-şerâʾiʿ olan eser, özellikle tertip ve metot bakımından klasik Hanefî fıkıh kitapları arasında önemli bir yer tutar. Mukaddimesinde zikredildiği üzere müellife göre eser yazmanın asıl maksadı bilgilere ulaşmayı ve onları anlamayı kolaylaştırmak, istifade alanını mümkün olduğu kadar genişletmektir. Bu da ayrıntılı bilgileri genel kaide ve esaslara bağlayarak ele almakla mümkün olur. Daha önceki müelliflerin bu noktaya fazla önem vermediklerini belirten Kâsânî, hocası Alâeddin es-Semerkandî'yi takip ederek eserinde bunu gerçekleştirmeye çalıştığını söyler (Bedâʾiʿ, I, 2). Gerçekten de Kâsânî bu eserinde her konunun başında bir ana plan verir ve meseleleri bu plana göre ele alarak sistemli bir şekilde işler. Meselelerin dayandıkları naklî ve aklî delillerle birlikte ele alındığı ve farklı görüşlerin bu açıdan tahlil ve tenkit edildiği eserde müellif önce Hanefî mezhebinin usul ve kaidelerine göre kuvvetli ve tercihe değer bulduğu görüşü verir, daha sonra da diğer görüşleri zikreder. Delillerin tartışmasına ise muhalif görüşlerden başlar, sonra esas aldığı görüşün delillerine geçer. Ebû Hanîfe ve talebelerinin yanında daha sonraki büyük Hanefî âlimlerin görüşlerine de yer verilen eserde sık sık İmam Şâfiî'nin, bazan da İmam Mâlik'in görüşlerine temas edilir. Gerek görüş ve delillerin sıralanışı gerekse İmam Şâfiî ve Mâlik'in görüşlerinin zikredilmesi konusunda Kâsânî'nin metodu ile çağdaşı Burhâneddin el-Mergīnânî'nin el-Hidâye'deki metodu aynıdır.

Kâsânî'nin biyografisiyle ilgilenen müellifler genellikle bu eserin hocası Semerkandî'nin Tuhfetü'l-fukahâʾ adlı kitabının şerhi olduğunu söylemektedirler. Biyografi yazarlarının bu kanaati muhtemelen Kâsânî hakkında halk arasında yaygın olan, "Hocasının Tuhfe'sini şerhetti ve kızıyla evlendi" sözünden kaynaklanmaktadır. Gerçekten de Kâsânî eserini hocasına sunduğunda hocasının kitabı çok beğendiği ve onu mehir kabul ederek bir fıkıh âlimi olan kızı Fâtıma'yı Kâsânî ile evlendirdiği kaynaklarda zikredilmektedir. Ne var ki Bedâʾiʿu's-sanâʾiʿ gerek şekil gerekse muhteva bakımından klasik şerhlere benzemediği gibi her iki kitabın tertibi de farklıdır. Bu farklılıklara bakarak Otto Spies kitabın Tuhfetü'l-fukahâʾ adlı eserin şerhi sayılmasının haksızlık olacağını söylemektedir (Isl., XLI, 18-26). Tuhfe'nin tenkitli neşrini gerçekleştiren Muhammed Zeki Abdülber ise Kâsânî'nin Tuhfe'deki bilgileri aynı kelimelerle Bedâʾiʿe aldığını, böylece Tuhfe'nin metnini koruduğunu ve bu yönüyle bir anlamda şerh sayılabileceğini söylemektedir (Tuhfetü'l-fukahâʾ [Mukaddime], I, 23-25).

Kâsânî, son derece sistemli olan eserinin telifinde hocasının yolundan gitmiş olmakla birlikte gerek muhteva gerekse metodu bakımından Bedâʾiʿin Tuhfe'yi bir hayli aştığı görülür. Hanefî hukuk literatüründe, kendisinden önce olduğu gibi sonraki dönemlerde de bu açılardan kendisine ulaşılamamış bir eser olan Bedâʾiʿin diğer meşhur Hanefî fıkıh kitapları gibi şerh, hâşiye vb. çalışmalara konu olmamasında bu açık, ilmî ve metodik özelliklerinin tesiri olmalıdır. Nitekim bugüne kadar Bedâʾiʿ üzerine yapılan bir tek ihtisar çalışması bilinmektedir. Bu eser, Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed er-Redînî el-Hüseynî'nin Zâdü'l-garîbi'd-dâyiʿ min Bedâʾiʿi's-sanâʾiʿ fî tertîbi'ş-şerâʾiʿ adlı kitabı olup 925 (1519) yılında yazılmıştır. Eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunmaktadır (Ayasofya, nr. K. 1209, 524 varak). Kâtib Çelebi, Şah Muhammed b. Ahmed b. Ebü's-Suûd el-Manastırî'nin Mücerredü'l-Bedâʾiʿ ve mulahhasü'ş-şerâʾiʿ adlı bir eserinden söz ediyorsa da (Keşfü'z-zunûn, I, 371) bu eserin mevcudiyeti tesbit edilememiştir.

Bedâʾiʿ ilk defa yedi cilt halinde basılmış olup (Kahire 1327-1328) bu neşrin ofset baskıları yapılmıştır (Beyrut 1974, 1982). Hadislerini Ahmed Muhtar Osman'ın tahriç ettiği kitabın bir başka neşri Zekeriyyâ Ali Yûsuf tarafından gerçekleştirilmiştir (I-X, Kahire 1972).

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi


BİZE ULAŞIN
SON DAKİKA