Bursaspor Teknik Direktörü Ertuğrul Sağlam'dan, Fotomaç Gazetesi Yazarı Hakan Dilek'e samimi açıklamalar...
Ertuğrul Sağlam, Galatasaray'dan teklif aldı mı? Bursaspor'da kalacak mı? Gelecek planları yapıyor mu?
İşte Ertuğrul Sağlam röportajı:
- Evet en son soruyu en başa çekiyorum hocam. Tam yetkiyle G.Saray'a teknik direktör oluyormuşsunuz...
Benim öncelikle bir anlaşmam var Bursaspor'la. Ne G.Saray'la ne bir başka takımla bir görüşmem olmadı. Kaldı ki bizim bu ülkede sporseverler ve genelde insanlar üzerinde oluşturduğumuz saygınlığa da gölge düşürür bu gibi olaylar. Şu anda öyle bir şey yok. Tamamen enerjimizi ve konsantrasyonumuzu Bursa ile sezonu en iyi şekilde en yukarıda nasıl bitiririz ona yönlendirmiş vaziyetteyiz...
- Gelecekteki planlarınızın başka bir yolda devam etmesinin önünde engel değil.
Şu anda başka hiçbir takımla da ne şu ana ne de geleceğe ait bir plan program içinde değiliz.
- Ama bunu ima eden, çağrıştıran açıklamalarınız oldu...
Bu ve benzeri açıklamaları en az yedi sekiz defa yapmışımdır. Bursa çok farklı bir yer. Bursa bir futbol şehri ve dolayısıyla futbol bir tutku halinde yaşanıyor. Dolayısıyla takımı bir yere getirdiğiniz zaman oradan dönüşünüz olamaz artık. O nedenle gelecekle ilgili planlarınızı hep daha öncekinin yükseğiyle ortaya koymak yani hedefi büyütmek zorundasınız.
Hakan DİLEK / FOTOMAÇ
- Yani koşullar önemli...
Bakın hayatımda popülizme prim vermedim, eyyam yapmadım, riya yapmadım. Ben Bursa'yı seviyorum. Bursaspor'u da çok seviyorum. Bursaspor'daki görevime de devam etmek istiyorum... Bu süreci devam ettireceklerse son 15 gündür yaşadığımız kaos ortamı çözümle sonuçlanacaksa mesela; takımın bir sonraki hedeflerine uygun bir yapılanmayı kabul tabii ki arayışlarımız olacak... Ancak daha üst düzey hedefler için bir düşünce ve fikir birliği oluşacaksa Bursaspor'la yarın on yıllık sözleşme yapmaya hazırım.
- Bu şartlar oluşmazsa hedefe varmak da mümkün değil?
Evet mümkün değil. Ama Bursa'da bunu yaptık biz. Karışık bir haldeydi toplum. Nasıl ve ne yöne gideceğini bilemeyen bir haldeydi. Ama büyük iyi niyet ve potansiyel de... Bunu toparladık. Yöneticiler, kentteki idareciler ve hatta yerel medyadan arkadaşlarım... Herkes üzerine düşeni yaptı ama herkes... Kaos içindeyken bugün şampiyon takımdan söz ediliyorsa işte ortaya koyduğumuz hedeflerin sonucudur bu. Çok güzel bir hava çıktı ortaya ve bir sinerji oluştu...
Alex de Yıldırım da övdü
- Ve şampiyonluk geldi ama bazı çevreler bu şampiyonluk konusunda hâlâ tatmin olmamış açıklamalar yapıyorlar...
Eee herkes konuşur. Ama bizi geriden takip eden Fenerbahçe'nin takım kaptanı Alex de dahil, Bursaspor'u övdü... Sayın Aziz Yıldırım da 'Analarının ak sütü gibi helal bu şampiyonluk' değerlendirmesini yaptı. Biz işimize bakıyor nasıl daha iyisini yaparızı düşünüyoruz.
Bir kent kalkışması diyebilir miyiz?
Valisinden kaymakamına, belediye başkanından ticaret sanayisine taraftarından yerel medyasına kadar mükemmel bir hava oluşturduk. Şampiyonluğa götüren nedenlerden biri de buydu. Başarı sadece kulüp içinde yapılanarak iyi kadro oluşturmak çok iyi hoca getirerek ve sonuçta fazla para harcamak da yetmiyor.
Asıl sorun istikrarsızlık
- Futbolumuzun yeri, kalitesi, durumu konusunda ne düşünüyorsunuz? Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş... Futbollarından çok sorunlarıyla konuşulur oldular...
Ben bu takımlarımızın kulüplerimizin durumlarını sorgulayacak durumda değilim. Böyle bir şey için yetkili merciymiş gibi konuşmam yakışık almaz. İnanın bir futbolsever olarak ben durumdan oynanan futboldan memnun, futbol açısından ortamın halinden de mutlu değilim...
- Nasıl bir çözüm öneriyorsunuz? Kafanızda ne var?
Yöneticilerin, futbolumuzu yönetenlerin oturup durumu gözden geçirip yeni bir yol haritası çıkarmaları elzem. Oyuncu olarak da teknik kadrolar olarak da bir istikrarı oturtmak zorundayız... İstikrar; bunun için de sabır ve hoşgörü tabii ki... Yapılanmak zorundayız. Yoksa iş düzelecek gibi de görünmüyor.
- İstikrarsızlık asıl sorun gibi...
Çok çabuk başarı istiyoruz çok çabuk bıkıyoruz. Yabancı teknik adamları getiriyoruz üç ay sonra adamları gönderiyoruz. Sabır gerekiyor. Bize uyum sağlamasını beklemeliyiz, anlamasını beklemeliyiz.
- Ama maç sonuçları...
Bu değil işte. Biz sadece maç sonuçlarına bakarak değerlendiriyoruz her şeyi... Oysa ben bir Anadolu kulübünde yakaladığım başarıyı ve hazzı tercih ederim. Burada bir şeyler başarıyor bir iki altyapı futbolcusunu ya da parlaması gereken adamı futbola kazandırıyorsun. Bunlar önemli benim için. Bizde değerlendirme kültürü maalesef sayılarla ölçülüyor; kaç galibiyet aldın kaç gol attın... Bunun dışında ortaya koyduğun değer kıymetli olmuyor. Bu anlayış değişmeli..
- Tepkiselliğinize gelelim. Sizi hep sakin görmeye alıştık bu mu çok geliyor bize?
Yaramı açmayın benim... İşte kendimi yediğim anlar o anlar...
- Peki 'Takım olarak futbol oynayacağız oyuncular değil takımın kendisi' dediğinizde hiç tepki almadınız mı? Dur bakalım bu takımın olmazsa olmazları var dendi mi mesela?
Böyle bir tepki hiç almadık. Oyuncular önemli değil dedim ama tabii ki kadro onlardan oluşuyor. Derdim onların takım oyununu ciddiye almaları ve ekip ruhuna uyum göstermelerini sağlamaktı...
- Siz bu takım içi birliği yani takımdaşlık duygusunu nasıl yakaladınız?
İyi günde ne kimsenin emeğini öne çıkardık ne de kötü günde ortaya konulan emeği görmemezlikten geldik. Kimseye başarı için ayrı bir paye vermedik ama başarısızlıkta da kimseye ayrıca yüklenmedik.
Kazanınca da kaybedince de hep "biz" dedik... Parçaların önemli olduğunu anlattık ama bütünün varlığıyla önemli kalabileceklerini anlattık... Adaleti eşit dağıttık.
- Gerçi böyle durumlarda antrenör sayısı artar bizim toplumda...
Evet bizim apartmanın yöneticisi de başka bir meslek erbabı arkadaşımız da bir gazeteci de eleştiriyor... Herkesin fikrine saygılıyız biz. Alabileceklerimizi alırız... Bu takımın daha iyi olmasını en çok ben isterim değil mi? Bazen kararlarımız yanlış olabiliyor bazen doğru. Ne kadar doğru olduğunu gördük herhalde...
- Taraftarlarla ilişkiniz birçok teknik adamın yakalayamadığı türden...
Çok iyi onlarla ilişkimiz. Taraftar şunu gördü; tarihimizin en başarılı sürecini yaşıyoruz. Bunu da Ertuğrul Sağlam'la yakaladık. Yani taraftarın keyfi yerinde... Allah'a şükürler olsun ki aramızda en ufak bir güven bunalımı yaşanmadı. Biz onlara onlar da bize inanıyor...
Görüşmedim!
NE Galatasaray'la ne bir başka takımla bir görüşmem olmadı. Kaldı ki bizim bu ülkede sporseverler ve genelde insanlar üzerinde oluşturduğumuz saygınlığa da gölge düşürür bu gibi olaylar. Şu anda öyle bir şey yok.
Tamamen enerjimizi ve konsantrasyonumuzu Bursaspor'la sezonu en işi şekilde en yukarıda nasıl bitiririz ona yönnelttik.
Çıta yükseldi
BURSASPOR artık çıtasını çok yükseltti. Çıta artık hep yüksekte kalmak zorunda. Ama bu kolay değil tabii.
Bunun için bir bütünlük oluşturmak zorundayız.
Birliktelik ve bütünlük olursa o zaman seve seve...
Birbirimizi kandırmayalım.
Neden insanlarla kötü olayım ki? Bunları yapmak zorundayız.
Yoksa birlikte yürüyemeyiz...
Sabır şart
TOPLUM olarak çok büyük bir değişim yaşıyoruz. Başarıyı çok çabuk istiyoruz.
Başarıya ulaşınca da çok çabuk bıkıyoruz. Yabancı teknik adamları getiriyoruz. Üç ay sonra omuzlara alarak getirdiğimiz adamları gönderiyoruz.
Sabır gerekiyor.
Bize uyum sağlamasını beklemeliyiz, anlamasını beklemeliyiz. Kimsenin ağzının tadı yok aslında...
Yapılanmalıyız
FUTBOLU yönetenlerin oturup durumu ivedilikle gözden geçirip, yeni bir yol haritası çıkarmaları elzem.
Bursaspor'da oyuncu olarak da teknik kadrolar olarak da bir istikrarı oturtmak zorundayız...
İstikrar; bunun için de sabır ve hoşgörü sahibi olmak tabii ki şart... Yapılanmak zorundayız.
Aksi halde bu iş düzelecek gibi de görünmüyor.
Sık teknik adam değiştiriyoruz
Gordon Milne, Brigel, Scala, Del Bosgue, Toschak, Tigana, Lucescu, Rijkaard... Kimler geldi, kimler geçti düşünün. 3 yıllık anlaşma yapıyoruz sonra en ufak başarısızlıkta adamları gönderiyoruz... İstikrar ve hoşgörü... Onun kendini ifade edebileceği olanaklar da tanımıyoruz...
Başarıyı çok çabuk istiyoruz
Kazanmaktan başka hiçbir süreci kabul edemeyen bir toplum haline geldik. Bu da takımlar, medya ve yöneticiler üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Kazanan herkes üstte... Başarıyı çok çabuk istiyoruz. Beklemeye tahammülümüz yok.
Takımda herkes yedek kalabilir
Gün gelir arkadaşlarımızın takıma faydalı olamayacağını düşünerek yedekte oturturuz. Bu Ömer de Turgay da Volkan da Ergiç de olabilir. Maçlardan sonra özelikle 'şu ismi neden oynatmadı?'gibi yorumlar okuyoruz. Tabii ki dikkate alırız ama en iyi verimi vereni de bizler daha iyi biliriz.