Türk Hava Yolları'nda uçağa girerken bileti yırtacaklar 'Hıncal bey kimliğiniz' diyor bana... Çünkü görevi onu görmek. İkimiz baş başa olsak mesele yok, göz yumabilir. Ama ikimizin orada karşı karşıya olduğu güvenlik kamerasında kayıtlı. Türk Hava Yolları memuresinin görevi Ahmet'e kart sorup Hıncal'a sormadan geçirmesini yukarıdakiler görüyorlar. 'Hop' diyorlar arkadaş! 'O Hıncal tanıyorsun, öbürü mahalleden arkadaşın tanıyorsun, öteki sevgilin tanıyorsun... Burası dingonun ahırı mı? Bu uçağa binmenin bir kuralı var.'
Peki, ben kimliğimi gösterince ufalıyor muyum, küçülüyor muyum? Ya da göstermeyince iki karış yukarı mı görünüyorum? İki metre 10 santim falan!.. NBA'den teklif mi geliyor bana? 'Vay adam amma büyükmüş ya!' Kurdelenin izi bile görünmeyen bu haftaki Fatih Terim daha mı büyük göründü ekranda gözüne?
Görünecekti! Federasyonu'nun bu kararına rağmen boynuna taksaydı 'Bakın arkadaşlar ben kural dışı, kural içi yanlış, doğru bu federasyon ile savaştım. Sonunda dediğimi kabul ettirdim. Ama şimdi takıyorum' deseydi Fatih Terim efsane olurdu.
Milliyet gazetesi kalkmış 'Fatih Terim'in zaferi' diye başlık atmış. O başlığı atan adamın gazetecilikten haberi yok! İsyanın, anarşinin zaferini alkışlamak mıdır Milliyet gazetesinin görevi?
'Fatih Terim her kırmızı ışıkta geçiyor' diye İstanbul Trafik Müdürlüğü ilan ediyor 'Kırmızıda geçmek serbest' diye ya da 'Teknik direktörler kırmızıda geçebilirler!' Bu Fatih Terim'in zaferi mi olur?
'Teknik direktörler istedikleri yerde puro içebilirler. Fatih Terim'in zaferi!' Bu haberi böyle verebiliyor bir Türk gazetesi ya!..
'Türkiye Futbol Federasyonu'nun zavallılığı' demiyor da 'Fatih Terim'in zaferi' diye veriyor. Çünkü bunlarda yürek yok. Fatih Terim 5 bin lira ceza aldığı zaman 'Hıncal yazdı, Fatih ceza aldı' diye yazıyorlar. Kendileri yazamadıkları için...
Fatih Terim benim en iyi dostlarımdan biri olduğu halde ben böylesine eleştirebiliyorum. Onların kafalarında öyle bir şey yok. Onlar dostlarını, arkadaşlarını ve tuttukları takımın adamlarını eleştirmezler.
Onun için minnacık Aykut Kocaman yılın teknik direktörü seçilir. Aziz Yıldırım 'Bu takımı ben şampiyon yaptım. Aykut'un takımında Alex yoktu. Benim emrimle oynattı. Takımı da Alex şampiyon yaptı. Demek ki takımı ben şampiyon yaptım' diyor ve Aykut Kocaman'dan çıt çıkmıyor! O Aykut Kocaman yılın teknik direktörü! Niye; çünkü Fener'in teknik direktörü... Niye; Fener çünkü şampiyon...
Bu mu gazetecilik? Ondan sonra 'Hıncal yazdı, Fatih ceza aldı!' Benimle Fatih'in arasını bozacaklar. Bununla aramız bozuluyorsa zaten Fatih ile aramız yok. 'Fatih Terim benim yüzüme hakkında iyi şeyler yazayım' diye gülüyor demektir. Böyle pazarlıklı dostluk olur mu ya! O kendi işini yapacak, Kazım'ı oynatacak ben de kendi işimi yapacağım 'Kazım oynamaz' diyeceğim. Maçı seyreden ve benim yazımı okuyan vatandaş da kararı verecek. Bunları dedik diye Fatih ile kanlı bıçaklı olmayacağız. Oluyorsak zaten dost değiliz.
Aynı şeyi biz Mustafa Denizli ile yaşadık. İrlanda'yı yendikten sonra "İçimizdeki İrlandalı" dedi bana... "Sadece İrlanda'yı değil içimizdeki İrlandalıları da yendik" dedi. Mustafa Denizli'nin gerçek dostlarını tanıması için 10 sene gerekti.
Benim dostluğumda pazarlık yok. Ben kimseye 'Benimle dost ol, bu gazetede senin için iyi yazarım' vaadinde bulunmam. Öyle bir şey yok hayatımda. Hayatım boyunca da olmadı. Olsa iyi gazeteci olmam zaten...
#Sayfa#
PFDK, Korcan, İskender, Ümit ve İbrahim hakkında idari tedbir kararı aldı ve maçlarda oynamalarının önüne geçti. Haklarında bir mahkumiyet kararı olmamasına karşın tedbir kararı alınması doğru bir yaklaşım mı?
Mehmet Ali Aydınlar çamı devirdi kılıf arıyor. Biz de yazdık ya 'Senin ne hakkın var arkadaş! PFDK karar almadıkça, mahkeme ceza vermedikçe sen nasıl lisans vermezsin' diye...
Ben gidiyorum plaka almaya... Trafik Müdürü diyor ki 'Ben sana Trafik Müdürü olarak plaka vermiyorum!' 'Niye vermiyorsun?' 'Sen kaçakçılık yapmışsın.' 'Nerede yazıyor?' 'Ben duydum.' Yok ya!.. Böyle bir şey olur mu ya?
Onun üzerine hemen PFDK devreye sokuldu. Şimdi Tahkim'e gidecekler. Tahkim Kurulu'nda da daha aklı başında hukukçular var. Adamlar diyecek ki 'Ya ortada kanıtlanmış hiçbir şey yokken adamın istikbaliyle, maaşıyla, ailesini aç bırakmakla ilgili karar küt diye verilmez.'
Üstelik federasyon birçok konuda karar veremezken, ötelerken...
Tabii... İş Fenerbahçe'ye gelince kararı erteleme üstüne erteleme! İş İbrahim Akın'ın ekmek parasına gelince 'cart' diye kararı veriyor! Hukuk böylesine çiğnenmez. Böylesine ayaklar altına alınmaz.
Fatih Terim kararından genel kurul kararına varıncaya kadar her konuda Türkiye Futbol Federasyonu aczini gösteriyor. 'Biz bu futbolu yönetmeye yeterli değiliz' diyorlar her şeyleriyle. Onun için de iki şey kullanıyorlar; ertelemek, başkasına devretmek. Genel kurula devrediyorlar, PFDK'ya devrediyorlar... 'İşte bu tarihten sonra açıklayacağız, şu tarihten sonra açıklayacağız.'
İbrahim Akın gibi bir zavallı futbolcu olduğu zaman da önce potu kırıp, çamı devirip ondan sonra devirdikleri çamı vinçle ayakta tutmaya çalışıyorlar.
Fatih Terim'in önünde eğilen birisi bana 'Türkiye Futbol Federasyonu Başkanıyım' diye gelmesin.
Fatih Terim Türkiye'nin en saygın futbol adamlarından biridir ayrı ama en saygın futbol adamlarından biri olması kuralları çiğnemesi hakkını ona vermez. Kural çiğnemesine karşı çıkamadığın için kuralı değiştirerek işi kurtaramazsın. Kurtardığını sanırsın kendini tüketirsin.
Herkes gülüyor. Gazetede okuyan, televizyonda duyan herkes kahkahalarla gülüyor federasyona... Ben bu federasyonun şu anda üyesi olsaydım bir saniye daha durmazdı 'Kusura bakmayın arkadaşlar. Buraya kadar' der ayrılırdım. İnsanlar orada kalmakta devam ediyorlar. Niye; onu da biliyorum!