Yazarlar Fener-Plzen maçını yorumladı

Metin TEKİN: Avrupa heyecanı

Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, ilk maçın devamı gibi başladı Kadıköy'deki oyuna... Ancak Viktoria Plzen'in oyun anlayışı rövanşta çok farklıydı. Konuk takım ilk maçın aksine arkada beklemedi, önde basıp Fenerbahçe'nin orta sahada top yapmasına engel olmaya çalıştı. Fenerbahçe ise kontrollü oyunuyla güvenli pozisyonlarda golü bulmayı hedefledi. Bunu da başardı Fenerbahçe... Takım halinde topun arkasına iyi geçti, orta alanda iyi top çevirdi, güzel paslar yaptı. Rakibine birkaç pozisyon vermesine rağmen 1-0 öne geçti Fenerbahçe.
Fenerbahçe, Avrupa maçlarında hep topa sahip olmayı hedefledi. Dün de ilk yarıda bunu başarılı bir şekilde uyguladı. Bazen topa sahip olarak rakibi oyalarsınız pozisyon vermezseniz. Maalesef ikinci yarıda bunu yapamadı Fenerbahçe. Tabi seyircisiz futbol da çok zor ama ikinci yarıdaki futbol çok farklı bir oyuna büründü. Defansif oynamak farklı, iyi savunma yapmak farklı. 'Savunma yapıyorum' diyorsanız böyle pozisyonlar vermeyeceksiniz. İyi savunma zor bir şeydir.

ZOR OLDU AMA GÜZEL OLDU

Fenerbahçe özellikle 1-1'den sonra çok fazla geriye yaslandı. Orta alanı tamamen rakibe bıraktı. Oyunun boyu da açılınca ilerde Sow çok yalnız kaldı. Bu anlarda Fenerbahçe atak üstünlüğünü hep Viktoria Plzen'e bıraktı. Yenilen golde ise Volkan için belki form düşüklüğü diyemeyiz ama böyle kritik maçlarda oyuna ve takımına daha çok katkı vermesi gerekiyor.

Çok zor oldu ama Fenerbahçe için UEFA Avrupa Ligi'nde çeyrek finale kalmak çok büyük başarı. Galatasaray'dan sonra Fenerbahçe'nin de Avrupa Kupalarında çeyrek finalde yoluna devam etmesi hem heyecan verici hem de Türk futbolu adına büyük mutluluk verici...

Gürcan BİLGİÇ: Çok mutlu-namemnun!

En kritik maçta, sorumluluğu ve yönetimi en güvendiğin oyunculara verirsin. Galip döndüğün ilk maç sonrasında da Aykut Kocaman'ın mecburiyetler dışında değişiklik yapmadan sahaya sürdüğü takımda, işler kötü gittiğinde gözüne baktığı oyuncular var.
Volkan Demirel, Dirk Kuyt, Baroni, Gökhan Gönül veya Yobo, elini ateşe sokacaklardan.
Ama maçı yaşarken en önemli hataların sahipleri de bu oyuncular. Sanki ilk kez böyle bir maç oynuyormuş gibi acemice hareketleri sahipleri onlar. Gece sessiz elbette.
Bir yandan da "Allah'tan öyle" diyoruz.
Yoksa yazık olacak bu oyunculara, bu oyunları ile. Yılların emekleri veya fedakarlıklarının üstünü çizecek kadar, olmayacak şeyler yapıyorlar. Baroni için artık yazacak yeni bir şeyimiz yok. Ama Bekir ve Volkan Demirel, iyi Fenerbahçeli olmakla, formda oyuncu olmak arasında, herkese bir seçim yaptırmak durumundalar.
İlk maçın top kıran orta sahasındaki hamleyi Mehmet Topal yaptı. Sakatlığı kendi şanssızlığı, maçın ise kader anıydı. Kendini oyundan çıkartarak, Salih Uçan'ın sahaya girme mecburiyetini yaşattı. Genç oyuncu pas ve oyun zekası ile birden bire maçın şeklini değiştirdi. Attığı gol değil önemli olan, oyunu yaşayış şekli ile ağabeylerine futbolcu olduklarını biraz hatırlatmaya çalışması, altı çizilmesi gereken. Plzen'deki maç bittiğinde Çek takımı için "Gözde büyütüldü" diyenler, bu maçtan sonrasında Fenerbahçe kadrosu için nasıl bir yorum yapacaklar merak ediyorum. Aykut Kocaman'ın sadece mücadele üstüne kurguladığı oyun stratejisinin, aynı Bate karşılaşmalarında olduğu gibi koca bir kumar olduğu da orta çıktı.
Şu işe bakın; Fenerbahçe Avrupa Ligi'nde ilk kez çeyrek finale çıkıyor. Final yolu açık ama biz neler yazıyoruz? Bu tip maçların elbette baskısı değişik. Ama 1-0 önde olmanın getirdiği rahatlığı bile kaldıramayan bu oyunculara nasıl güveneceğiz. Aykut Kocaman koşu kalitesi ile açığını kapatmaya çalışıyor. Belki Meireles ve Webo ile biraz daha farklılaştırır oyunu. Ama kendisi santrafor iken Oğuz Çetin ve Rıdvan Dilmen'in keyfini yaşadı. Bu orta sahalar ile bize eziyet çektirmesin.

Rıdvan DİLMEN: Psikolojik şartlar

Fizik kondisyon psikolojiyi oyun içerisinde etkiler. Ama psikolojik şartların fiziği ve taktiği çok etkilediğini dün bir kez daha gördük. İlk maçtaki skor Fenerbahçe için büyük avantajdı tabi. Ama rakibin oyun stratejisinin farklılaşması, oyunun gidişatını büyük ölçüde etkileyebiliyor. Dün gece ilk yarım saatte bunu gördük.
Mehmet Topal sakatlanmadan önce çok iyi bir kademeye girerek golü kurtardı. Yerine oyuna giren Salih Uçan da golü atarak Viktoria Plzen'i daha riskli oynamaya iterken Fenerbahçe'yi de rahatlattı.
Ancak ikinci yarının ilk 10 dakikasında Kuyt ve Sow ile kaçırılan net pozisyonlardan sonra yenen gol, bu kez psikolojik olarak Fenerbahçe'yi dağıttı. İyice arkaya yaslandılar. Bir tek 85 ile 88 arasında pas yapıp rakip ceza alanına girebildi Fenerbahçe. Ardından direkten dönen top ve kafayla Viktoria Plzen'in kaçırdığı top Fenerbahçe'nin şanslı anlarıydı. Fenerbahçe için direkten döndü diyebiliriz. Oyunun son bölümünde Viktoria Plzen kaleciyi de yollayıp tüm hatlarıyla gol aradı.

ÇOK ÖNEMLİ BAŞARILAR

Fenerbahçe, her şeye rağmen psikolojik şartları çok zor olan maçta rakibine yenilmeyerek Avrupa Ligi'nde ilk 8'e kalmayı başardı. İki takımımızın bu başarıları Türk futbolu için çok önemli. Plzen ilk maçta bekledi, bu maçta önde baskı yaptı. Bu yüzden Fenerbahçe ilk maçtaki gibi rahat ve etkili pas yapamadı. Ama her ne olursa olsun yoluna 3 kulvarda da devam etmesi ve Avrupa'da ilk 8'e girmesi başarının göstergesi.

TARAFTAR OLSA ZORLANMAZDI

Hakemi çok beğendim. Fenerbahçe'de bence en önemli düşünmesi gereken taraftar. Dün Saracoğlu'nda taraftar olmuş olsa Fenerbahçe bu kadar zorlanmazdı. Galatasaray'dan sonra Fenerbahçe'nin de adını çeyrek finale yazdırması bir kez daha hepimizi gururlandırdı.

Hakkı YALÇIN: Özel bir gece

Bazı geceler futbol oynanır, bazı geceler yaşanır. Dün gecenin öznesi; Fenerbahçe için, yeni bir tarihin kapısını aralamaktı. Yarım kalmış destansı bir masalı tamamlamak. Seyircisiz bir maçta bunu başaran takımı alkışlamalıyız. Gece boyunca Fenerbahçe bir kamuflaj takımıydı sanki. Görüneni başka, bilineni başka yorumlatan. Oyunun kontrolü himayesi altındaydı ama rakibin ilk maçta görünmeyen iyi yanları vardı. Maç boyu korsan bir umut dolaştı Plzenli futbolcuların ayaklarında. Düşlerini fırçalayıp gelmişlerdi sanki, çıkmadık candan ümit kesilmez misali. Fenerbahçe'ye umulundan fazla sıkıntı verdiler. Onlara karşılık Fenerbahçe, maç boyu sahneye çıkmanın sırasını bekledi. İlk yarının son dakikalarında talihin şapkasından Salih çıktı. Mehmet Topal'ın sakatlanıp çıkmasıyla sahneye çıkan bu genç, sahaya ayak bastığı andan itibaren Fenerbahçe'ye pozitif enerjiyi de yükledi. Attığı golle her şeyin tersine işlemesini de sağladı.

İkinci yarıda Kuyt ve Cristian'ın harcadıkları bir pozisyon var, o pozisyonda maçın kopması gerekirdi. Ama o kaçan pozisyon, Fenerbahçe'yi içine çeken bir girdaba dönüştü. Bekir ve Volkan ortaklığıyla yenilen golün ardından, direkten dönen top, verilen pozisyonlar Fenerbahçe'nin kendi sunağında kurban olma sinyallerini bile verdi. Ama ne olursa olsun, Fenerbahçe'nin gerçekleri, Plzen'in hayallerinden güçlüydü.

Dün gece Kuyt çok çalıştı, Yobo sağlamdı, Gökhan'ın kritik müdahaleleri vardı. Gecenin en sihirli dokunuşu Salih'e ait. Sonuç olarak, özel bir geceydi. Futbol olarak etkileyici sahneler olmasa da, sihirli anlar vardı. Gökten üç elma düştü. Yarısı çeyrek finale. Darısı yarı finale.

Selçuk YULA: Gelsin artık

Gene sıkıntılı bir maç geçti. Ama kolay değil. Fenerbahçe yakın zamanda Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finali oynadığı Avrupa'da, şimdi UEFA Ligi'nde çeyrek finalde oynayacak. İlk önce sahada mücadele eden tüm futbolcularımızı yürekten kutluyorum. Ama Salih'i bir başka köşeye koyuyorum. Mehmet Topal sakatlandığı zaman' Eyvah' dedik. Çünkü o dakikaya kadar görevini en iyi şekilde yapıyordu. Ve onun yerine oynayacak olan Meireles ve Emre haliyle kadroda yoktular. Oyuna giren Salih maçın kaderini değiştiren adam oldu. İlk maçta çok daha kontrollü oynamıştık ama dün akşam öyle olmadı. Bunu da seyircisiz oynamamıza bağlıyorum. Yazıktır, günahtır. Belki bu takım Avrupa'da şampiyonluğa koşuyor ama iki maçta seyircisiz oynuyor. Dünyada başka bir örneği daha yok.

Önemli olan Avrupa

Aykut Kocaman'ın son 10 dakikada Sow'u oyundan alıp Mehmet Topal'ı oyuna sokması skoru korumak için diyeceğiz ama gene de o dakikadan sonra ikinci golü kaçıran taraf bizdik. F.Bahçe Avrupa'da çeyrek finalde, kupada yarı finalde, ligde de G.Saray'ı kovalıyor. Daha ne olsun. Önemli olan ligimiz değil, Avrupa'daki başarı. Dün akşam Bekir'i ile Gökhan Gönül'ü ile Kuyt'u ile Sow'u ile Caner'i ile Salih'i ile ve de formayı giyen tüm futbolcuları ile tarih yazarak çeyrek final oynayacak futbolcuları kutluyorum. Umarım kupayı ülkemize getirirler.

Dr. Gürkan KUBİLAY: İstediğini aldı

F.Bahçe'de kimse ilk maçın sonucuna güvenmiyordu. Tempoyu düşük tutmak ve rakibi orta alanda oyalamaktı amaç. İlk 10 dakika tempo düşüktü ama bu kez daha önde basan bir Plzen vardı. Avrupa liginin en çok korner ve serbest vuruş kullanan 2. takımı olan Plzen, bunları F.Bahçe kalesi için tehlikeli kullanıyordu. Aslında, oyunu geride kabul edip, alan daraltmaya çalışıyordu Fenerbahçe ama oyuncular yavaş olunca rakibe çok alan kalıyordu.

Salih vitesi arttırdı

F.Bahçe'nin Topal sakatlanıp çıkana kadar gol silahı olarak kullandığı tek aksiyon Caner ve Cristian'la şut atmaktı. Ama sakatlık sonrası oyuna giren Salih bir anda takımın vitesini arttırıyor, orta alandan geriye dönmek dışında eylemi olmayan Fener'i öne, hem de hızlı taşıyordu. Salih'in hızı ile, 5 saniyede rakip kaleye gitmenin ne demek olduğunu anlayan takım, ilk denemede Sowile kaçırıyor ama ikisinde Salih, kendi başlattığı atakta, hem hızı, hem çabukluğu, hem de zekası ile ''bari bu işi de ben göreyim'' diyordu. Golde "benim hastam olmaya kilosu ile aday" Hovarth'ın hatası da büyüktü. Maçın ilk yarısının özeti: Salih'ten önce ve Salih'ten sonra oluyordu.

Topuz doğru karar

2. yarının ilk 10 dakikası 3 kez tehlikeli geldi Plzen. Ama Fener'in huyuydu bu, önce pozisyonları yemek, sonra da kaçırmak. Oyunun temposunun azaldığı anları hiç sevmem. Nitekim Darida böyle bir anda şut ile canını yakıverdi Fener'in. O golden sonra da iyice baskı yemeye başladı Fener. Cristian yoruldu. Topuz'un girmesi gecikse de doğru karardı ama Sowçıkmamalıydı. Bu tür maçlarda oyunu elinde tutmak önemlidir. Son dakikalarda Caner ve Kuyt ile pozisyonlar bulan F.Bahçe aslında son 10 dakika bunu da başarıyordu. Sonunda F.Bahçe istediğini aldı. Gruplardan beri inandığım"Yarı finale gidecekler" savımın gerçekleşmesine de 2 maç kalıyordu.

Emre BOL: Sıradaki gelsin

Maç öncesi Fenerbahçe'nin en büyük rakibi kendisiydi aslında... İlk karşılaşmadaki avantajlı skoru koruma düşüncesi panik yaşanmasına neden oldu. En iyi yaptıkları ayağa pası bile yapmadılar uzunca bir süre... Oysa maçı başladığı gibi bitirmek için topun sahibi olmak çok önemliydi. Plzen'in ilk karşılaşmada yapamadığı kadar süratli hücuma çıktı. Neyse ki şans Fenerbahçe'nin yanındaydı Webo'nun eksikliği çok hissedildi. İleride topa basan, rakibe baskı yapan olmayınca bütün yük Fenerbahçe orta sahasına yıkıldı. Mehmet Topal'ın sakatlanıp çıkması ve genç Salih'in enerjik, cesur oyunu sarı-lacivertlilerin skor üstünlüğünü ele geçirmesini sağladı. Yürekler ağızlara geldi İkinci yarı mutlak gol bulması gereken Plzen, savunma güvenliğini bir yana bırakınca, Fenerbahçe'nin pozisyon sayısını arttırdı. Heyhat ikinci gol bir türlü gelmedi. Savunmasını neredeyse orta sahaya kadar çıkaran Çekler, "kaybecek birşeyi olmayan" adamı oynamaya başlayınca yürekler ağızlara geldi. Fenerbahçe'nin en zor yapacağı şey topu rakibe verip, kaleyi savunmaktı! Zor da olsa gelen tur sarı-lacivertli takımın önünü açtı. Taraftar kaygılandırılsa da önemli bir başarıya imza atıldı. Bize düşen de "sıradaki gelsin!" demektir.