Attığım başlığı görünce eminim ki bazı taraftarlar "8 hafta kala bu cümleyi kurmak ne derece doğru" demiştir. Evet doğrudur, futbolda peşinen konuşmak yanlıştır.
Bunu baştan söyleyeyim. Ancak, Fenerbahçe bu sezon başka bir iştah, başka bir futbolla rakiplerinin karşısına çıkıyor. 'Ne olursa olsun bu sezon şampiyonluk bizim. Kimseye kaptırmayız' diye haykırıyorlar her maç öncesi. Galatasaray'ın kaybettiği haftada, önlerine kadar gelen fırsatı geri çeviremezlerdi.
Hele ki böylesine inandıkları bir sezonda. Gaziantep deplasmanına da o bilinçle çıkmışlar. İlk dakikadan itibaren maçı erken bitirmek (!) için herşeyi denediler.
Başardılar da... 10. dakikada gelen gol ve Gaziantep'in kötü görüntüsü Fener'in zorlu deplasmandan elini kolunu sallayarak çıkacağının sinyaliydi.
CETVEL VE GERÇEK!
Emenike'nin ikinci golü de Binya'nın hediyesiydi (!) Fenerbahçe'nin kaliteli ayaklarına böylesine acemice hatalar yaparsanız maçı da erken sonlandırırsınız.
Fenerbahçe, hatalardan sonra bulduğu goller olmasa da bir şekilde golü bulacaktı.
Burası kesin. Fenerbahçe, bu sezon fizik, kondisyon, oyun stratejisi, sahaya dağılma ve birçok futbol gereklerini rakiplerinden daha iyi sahaya yansıtıyor.
Gelelim, puan cetveline...
8 hafta kala Fenerbahçe, ikinci sıradaki Beşiktaş'a 10, Galatasaray'a ise 11 puan fark atıyorsa artık şampiyonluğa çok yaklaşmıştır diyebiliriz. Başta söylediğim gibi peşin konuşmak yanlıştır ama görünen
köy kılavuz istemez.
İlker YAĞCIOĞLU: Yok artık EMENİKE!
Gerçekten de yok artık Emenike... Dün akşam öğle müthiş gollere imza attı ki seyrederken ağzım azık kaldı... Tamam hızlı olduğunu biliyorduk ama bu kadarı da galiba ışık hızı oluyor... Attığı ilk golde Kuyt'ın pasında Antep'in stoperlerini resmen yıka yıka topu filelere gönderirken Stankevicius ve Binya futbolcu olduklarını da stoper olduklarına da sahaya çıktıklarına da pişman olmuşlardır. İkinci golünde ise Caner'in kendi kale çizgisinden attığı 60 metrelik pası Binya sektirdikten sonra bir çita süratıyle topla buluşması ve golü atması tek kelimeyle fantastikti...
Tartışmasız attığı müthiş gollerle gecenin adamı oldu...
YÜZDE 99 ŞAMPİYON!
Maça gelirsek özellikle orta sahada Meireles Mehmet Topal ve Emre (sonra Salih) üçlüsünün hatasız oyunları, bu üçlüye her zamanki gibi Caner ve Gökhan'ın verdiği destek, ileri uçtaki Kuyt ve Sow'un çalışkanlığı ve tabi ki yıkıcı güç Emenike'nin müthiş futbolu ile Fenerbahçe sezonun en kolay galibiyetlerinden birini aldı. Tabi Antep takımının hayal kırıklığı yaratan tanınmayacak kadar kötü futbolu da Fenerbahçe'nin işini kolaylaşırdı. Açıkçası Sergen Yalçın'ın takımı nasıl bu kadar puan toplamış anlayamadım.
Geçen hafta Fenerbahçe'nin şampiyonluk şansını yüzde 90 olarak görüyordum.
Dün geceden sonra bu oran artık yüzde 99'a çıkmış durumda. Bu saatten sonra Fenerbahçe'nin şampiyonluğu kaybetmesi lig tarihinin gelmiş geçmiş en büyük sürprizi olur. Bu yüzden Sarı-Lacivertli taraftarlar artık 2 yıldır sakladıkları bayrakları çıkartıp kutlamalara hazırlansınlar. Çünkü şampiyonluk için çok fazla beklemeleri
gerekmeyecek.
MAÇIN EN İYİ OYUNCUSU
Emenike attığı gollerle tartışmasız maçın en iyi oyuncusuydu... Ama Caner'i de unutmayalım.
MAÇIN EN KÖTÜ OYUNCUSU
Binya ve Stankevicius bir tank kadar ağırdılar. Ve bu nedenle inanılmaz hatalar yaptılar.
Mert AYDIN: Mutlu sona doğru
Fenerbahçe gün sayıyor. 'Fikstürü kötü, deplasmanlarda zorlanıyor' derken sarı-lacivertliler neredeyse zorlanmadan Gaziantep'ten 3 puanla dönüyor.
Maçın başında el enseler atılırken gelen gol Fenerbahçe'nin stratejisini belirledi. Gaziantep açıldıkça atılan uzun toplar ve Emenike'nin rakip savunmayı darmaduman edişi...
Nijeryalı son haftalarda gol attığı maçlarda bile eleştirildi haklı olarak. Golcü egoistliğini zaman zaman abartması ve istediği boşluğu bulamadığında karar bunalımı yaşaması çok konuşuldu. Ama dün ilk yarıda sadece 2 gol atmakla kalmadı, Gaziantep savunmasının pestilini çıkardı. Devre biterken Fenerbahçe skor olduğu kadar oyun olarak da rahattı.
Bursa'yı yenerlerse!
İkinci yarıda biraz daha etkin olmaya çalışan bir ev sahibi vardı.
Sergen Yalçın, iki defansif orta sahasını değiştirdi. Ama oyunun kontrolü Fenerbahçe'ye geçmişti. Sow'un o çok beklediği golü atmasıyla Gaziantep'in hevesi de kırıldı.
Meireles'in varlığı orta sahayı daha bir oturaklı hale getirdi.
Ersun Yanal, Alper'in deli dolu hali yerine onun sakinliğini tercih etmişti. Volkan'ın yokluğunda Mert, maç başındaki kurtarışıyla işlerin Fenerbahçe adına iyi gitmesini sağlayanlardan biriydi.
Salih de ikinci yarının başlarında oyuna girerek son haftalardaki en uzun dakikasını aldı, dün daha derli topluydu.
Fenerbahçe için artık her maç mutlu sona doğru giden merdivenin bir basamağı.
Haftaya alınabilecek bir Bursa galibiyeti, Türk Telekom deplasmanını normal bir deplasman haline getirebilir.
Gürkan KUBİLAY: PİRANABAHÇE
Ligin daha 9. haftasında ben "Fenerbahçe şampiyon olur" diye yazdığımda; "Ersun Yanal takımları 2. yarı düşer" diyordu herkes, ama yine sadece bu satırların yazarı "Bu sene çok beklersiniz, öyle olmayacak" diye yazıyordu.
İlk yarıda "rakibe, hem de rakibin ceza sahası önü ve yarı sahasında basarak" en fazla top kazandığı maçı oynuyordu F.Bahçe.
Takım inanılmaz diri idi. İlk 5 dakika içinde gelebildi, tek şut attı, onda da Mert'in süper refleksi ile sonuç alamadı G.Antep. Sonra F.Bahçe önce duran toplarla denedi şansını.
Sonra, baktı ki Emenike "eski tay gibi" günlerinden örnekler veriyor, başladı uzun toplarla kara boğasını kaçırmaya.
Önce ilk yarının en etkili pasörü Kuyt kaçırdı, sonra da, önce kritik bir ters kademe ile pozisyon önleyip, sonra da uzun pasla Caner, Emenike'yi ve attırdılar.
Emenike yıkılmıyordu. Meireles, Topal ve Emre, alan savunmasında zerre açık vermiyor, Alves ve Bekir rakibe sırtını döndürmüyordu. Sowgol atma stresine rağmen istekli idi.
Ruhları tertemiz...
İlk yarının özeti; F.Bahçe, son zamanların en iyi ilk yarısını oynuyor, G.Antep'e hiç şans tanımıyordu.
2. yarı Salih , Emre'nin yerine oyunda idi. Bekir ve Muhammed'in girmesi ve F.Bahçe'nin de skoru idare etme duygusu 20 dakika G.Antep'e yüzde 63 ile oyun hakimiyeti getirdi.
Bu dakikalarda Alves kritik müdahaleler yaptı. Meireles kademelere iyi girdi, Topal ilk toplara iyi bastı ve sonunda, 3 ay sonra Sow'a, şahane bir vuruş ile golü attırdı. Binya'nın kırmızısını gören bile olmadı. Mert güven verdi. Sonuç: Birlikte oynamayı seven, saha kenarında da dost, ruhları temiz ve iyi bir teknik adama sahip bir topluluk adım adım şampiyonluğa gidiyor.
Emre BOL: Aklın yolu!
Fenerbahçe bu sezon deplasmanda ilk kez sakin ve akıllı oynadı. Ayağa pas yapıp, daha ilk dakikadan orta saha üstünlüğünü ele geçiren Kanarya, bu galibiyetle bence şampiyonluğu garantiledi. Sakin olunca her şey kolay oluyor. Puan olarak rakiplerinden öndeyken sen değil, rakibin panik yapacak!
Emenike'yi ilk kez Emenike gibi kullandı ErsunYanal.
Emenike; adam eksiltebilen, çalım atabilen ve hava toplarına hakim bir oyuncu değil. Boş alan bulduğunda süratle sonuca giden, vücudunu çok iyi kullanan bir futbolcu. Orta sahadan atılan uzun toplarda boş alan bulan Emenike, rakip stoperleri adeta "sırtına alarak" gollerini attı.
G.Antep'in savunmacıları onu durdurmakta aciz kaldı. Yanal'ın agresif oyun yerine, "akıl taktiğini" kullanması onun büyük takım hocası olma yolunda geliştiğini gösteriyor aslında... Şampiyonluk yolunda alınacak her puanın önemi çok büyük.
Mert umutlandırdı
Fenerbahçe'ye ilk geldiği günlerde, "bol gollü" galibiyetler ve agresif bir takım vadeden Yanal, sonunda, "aklın" yoluna girdi.
Dün gece yaptığı değişiklikler dahi bunun açık bir göstergesi… Skoru korumak, oyuncu dinlendirmek, oyunu istediğin gibi oynatmak büyük takımın büyük hocasının marifetidir.
Volkan'ın yokluğunda kaleye geçen Mert'i izleyince umutlandım.
Bu çocuk yıllarca Fenerbahçe'nin kalesini koruyabilecek kalibrede.
Çok iyi başladı, çok iyi bitirdi.
Allah nazardan saklasın.
Ömer ÜRÜNDÜL: Antep'te fizik ve kalite farkı
Gaziantep'teki karşılaşma sürekli yedek kalmaktan üç derece maç eksiği olan kaleci Mert'in ilk dakikalardaki çok önemli bir kurtarışıyla başladı. Ardından, Fenerbahçe Caner'in iki korneriyle gole yaklaştı. Kısa süre sonra Emenike fizik üstünlüğüyle iki stoperi birden devre dışı bırakarak yoktan var ettiği pozisyonla takımını öne geçirdi.
Bu golden sonra devre bitimine kadar oyunun bütün kontrolü Fenerbahçe'de idi. Rakibine hiç oynama şansı vermezken topa sürekli sahip olup hücumu düşündüler. Caner'in alışılmış ofansif katkıyı veremeyişi, Emre ve Meireles'in belli bölgenin dışına çıkamayıp forvet arkadaşlarına yakınlaşamayışları, tek kale oyunu pozisyon zenginliğine dönüştüremiyordu. Bu görüntüde önce Sow, ayakta dahi duramayan çift stoperi saf dışı bırakıp uzun dripling sonrası net pozisyon buldu ve kaçırdı. Ardında Emenike bir daha sahne aldı. Binya'nın hatasını çabukluğuyla değerlendirip farkı ikiye çıkardı.
GAZİANTEP TEHDİT EDEMEDİ
İkinci yarıya Fenerbahçe skor rahatlığıyla durgun ve rehavet içinde başladı. Defans bloğunda da kişisel hatalar yaptılar. Ama karşılarında takım olarak o kadar kötü bir Gaziantepspor vardı ki değil pozisyon bulmak, karşı kaleyi tehdit dahi edemiyorlardı.
Devre ortasından sonra Fenerbahçe tekrar tempoyu yükseltti. Bu arada Sow da rakibin ikram ettiği bir pozisyonu güzel bir vuruşla değerlendirip geçen hafta bozulan moralini düzeltmiş oldu. Sonuçta Fenerbahçe bu farklı galibiyetle artık şampiyonluğa iyice yaklaşmış oldu.
Benim zaman zaman vurguladığım bir konu var. Bir futbolcunu günümüz futbolunda başarılı olabilmesi için mutlaka fizik gücünün iyi olması lazım. Ben dün gece ilk yarıda Fenerbahçe'ye geldiğinden beri ilk defa Karabük'teki Emenike'yi izledim.
Gürcan BİLGİÇ: Kazananlar kulübü!
Haftanın raconu kesilmeyecekti sadece, aynı zamanda boyu kısalan sezonun ölçüsü de tamamlanacaktı. Ve yine sadece iyi oynamaları, iyi mücadele etmeleri, tüm istatistiklerde zirveyi kapmaları değil, şartlar da onları yukarılara taşıyordu. Disiplin isteyen bir teknik adamın, koştukları zaman kazanacaklarına inandırdığı irade birliği halindeydiler. Rakiplerinin puan kaybetmesine aldırmadan, kazanacaklarının peşine düştüler. 26. haftada, "gong" sesi gelip de köşelerine çekildiklerinde ringin üstünde havlular vardı. Silip-süpüren bir silindir Fenerbahçe...
"Sadece" demeye devam edelim. Ersun Yanal da kırıyor bazı ezberleri... Takımın nasıl oynadığına, hangi şartlarda puan kaybettiğine bakmadan, "İkinci yarılarda takımları düşüyor" diyorlardı. Şimdi de kazanıyor üst üste... Acaba mahsus mu yapıyor, "sadece" böyle desinler diye yem mi atıyor ortaya... Tekzibi yapıp, kapak yarışmasına mı gönderecek Ersun Hoca...
Sergen Yalçın, Gaziantep'i tecrübeleri ile formatlayarak oynatıyor. Adam adamayı tercih edip, öne etkili pas kullanmalarını da engellemek istedi. Ama defansının göbeğinin hatalarını veya Emenike'nin patlamasının yaratacağı etkiyi hesaplayamazdı. Aldı götürdü maçı Nijeryalı. İki golünü de kendisi yarattı. Emre'nin sakatlanması sonrasında tercihin Salih olması da ilginç. "Dayanıklı" yerine, daha "yaratıcı"yı tercih etti Yanal. Sow'u maç sonuna kadar oyunda tutması da futbolcudan yana bir seçimdi. Elindekini tekrar, kulübedekini de "yeniden" kazandı. Yani "sadece" 3 puan değildi, son sözün bir öncesi de değildi yaşananlar. "Doğruların" yarışında, burun farkına bakıyorduk. 90 dakikayı maçın ötesine taşıyan detaylar önemliydi. Burada "kazananlar kulübünün" galası vardı.
Rıdvan DİLMEN: Bu isteğe dağ bile dayanmaz
Fenerbahçe öyle bir deplasmana gitti ki, kazandığı anda ligin bitimine 8 hafta kala en yakın rakibiyle puan farkını çift haneye çıkaracaktı. İlk 4 dakika dışında, karşılaşmanın tamamında takımın ne kadar ciddi hazırlandığını ve ciddi oynadığını gördük. Rakip Gaziantepspor'un sadece 3. dakikada Mert'in çıkardığı bir uzaktan şutu var. Fenerbahçe onun dışında kalesinde bir tane bile ciddi tehlike yaşamadı. Buna karşılık yine oyunun tamamında pozisyon üretmeye çalışan, özellikle ilk yarıda topa daha fazla sahip olmaya çalışan bir takım vardı. Zaman zaman uzun oynayan, (ki elinde Emenike gibi önemli bir silahı var) görerek veya görmeyerek atılan uzun toplarda gücü ve hızıyla üst üste iki gol bulan, rakibinden en az 4 kat fazla korner kullanan, her yönüyle rakibinden çok daha iyi bir Fenerbahçe vardı Gaziantep'te. Gaziantep yediği golden sonra takım içi organizasyonu tamamen kaybetti, savruk ve disiplinsiz oynadı. Takım içi organizasyonundan bu kadar kopan rakibe karşı oyunun tamamında ciddi oynayan ve çok tecrübeli bir takım olan, üstüne üstlük sezon boyunca tecrübeye coşkuyu da katan Fenerbahçe şampiyonluğu ne kadar istediğini bir kez daha herkese gösterdi.
Ligin bitimine 8 hafta gibi kısa süre kala en yakın rakibine 10 puan fark atan takımın mücadelesi, fizik gücü ve zor deplasmanda farklı kazanması teknik adam ve oyuncuların bu işi ne kadar istediklerinin göstergesidir.
Ahmet ÇAKAR: Güle oynaya kazandılar
Özellikle Cuma gecesi G.Saray'ın Kayseri'ye kaybetmiş olması F.Bahçelileri çok rahatlattı. Bu hem takıma hem de camiaya çok olumlu yansımış. Her ne kadar sadece kadın ve çocuklara oynamış olsa da F.Bahçe maçın 1. dakikasından son dakikasına kadar sakin, panik yapmadan ve inisiyatifi hiçbir zaman G.Antep'e vermeksizin farklı bir galibiyet aldı.
Ama dün gece sahada bir adam vardı ki sanki "Ben bu takımın en önemli adamıyım" dercesine top oynadı. Peki kim bu adam? Pek tabii ki Emmanuel Emenike. Attığı iki gol için de söyleyebileceğimiz tek şey; bir traktör gibi saldırıp, rakibin arkasından gelip, o kuvvetli bünyesiyle topa ve rakibe hiçbir şans tanımadan golleri buldu. İlk gole bakıyoruz, dokunsalar penaltı olacak. Hatta dokundular da. Buna rağmen Emenike adeta bir tank. Sıyrıldı, vurdu ve golü yaptı. Ardından da dün gecenin en kötü isimlerinden biri olan Binya topa arkası dönük yakalandı. Top omzuna çarptı, sekti ve Emenike birkaç metre gerisinden gelip yine bir tank edasıyla sıyrıldı ve F.Bahçe'nin galibiyetini perçinledi.
F.Bahçe fizik olarak çok üstün. Oyun disiplini olarak Beşiktaş ile birlikte Türkiye'nin en stabil takımı. Böyle olunca da rakip ne yapacağını bilemiyor. Mücadele etse, ikili mücadeleler F.Bahçeli oyuncularda kalıyor. Kontra yapayım dese, yapamıyorlar. Pozisyon bulalım deseler, onu da bulamıyorlar. F.Bahçe şampiyonluğa artık belki de saniyeler kala dolu dizgin devam ediyor.
Sow'u anlamak mümkün değil. Atamasa ağlıyor, atsa da ağlıyor! Dün golünü attı ama yine kaçırmaya devam ediyor.
Halis Özkahya için kolay maç oldu. Bence mükemmele yakın bir yönetim sergiledi. G.Antep'in penaltı beklediği pozisyonda ve Binya'ya gösterdiği ikinci sarıdan kırmızı kararları doğruydu.
Erman TOROĞLU: Fark kaç olur, onu konuşalım
Dün geceki maçı bir boks maçına benzetirsek biri ağır sıkletti, birisi tüy sıklet. Arada büyük fark var. Kalite farkı zaten tartışılmaz. Ama bu kadar fizik farkı, dayanıklılık, taktik yani ne ararsanız her şey Fenerbahçe'nin lehine. Bakmayın maçın 3-0 bittiğine, aldanırsınız. Averaj lazım olsaydı 7-8 farkla dahi kazanırdı Fenerbahçe.
Aslında maçın dengesini değiştiren en büyük fark G.Antep'in defansında oynayan iki stoperi. Hani İkinci Dünya Savaşı'nda Alman tankları vardı, kodu mu oturtur cinsinden. İki stoper rakibe kodu mu oturtur cinsinden değil de koyduğun yerde oturur cinsten. Sağlarından sollarına dönerken mevsimler ilkbahardan sonbahara geçiyor. Emenike sağdan aldı, soldan geçti, yandan geçti, sonunda dalga geçti, perişan etti.
Daha da fazla rezil olmasınlar diye üzerlerine gitmedi. Allah'ı var kıyak yaptı. Böyle bir maç oynanıyor, hakemlik hiçbir şeyin olmaması lazım. Ama bizimkilerde bir rahatsızlık var, muhakkak bir halt yapacaklar. Aynı hakem, aynı maç, aynı iki pozisyon.
Görüntüler olsa ekranı ikiye bölün, sağında birini, solunda birini oynatın, maçı seyretmeyen 100 kişiye sorun. 100'ü de size iki pozisyon için aynı şeyleri söyleyecektir. Peki maçın hakemi ne yaptı? Caner'in yaptığına es geçti, pozisyon ceza alanı içindeydi ve maç 1-0'dı. O top döndü gitti, F.Bahçe'nin ikinci golü oldu. Aynı pozisyonu 90+2'de Binya yaptı, ceza alanı dışında çift sarıdan kırmızıdan atıldı.
Şimdi bu hakem arkadaşıma soruyorum. Birinden biri yanlış. Veya birinden biri doğru. Bence 90+2'deki doğru. Yahu hakem kardeşim F.Bahçe'nin sana ihtiyacı yok. F.Bahçe'ye yağ çekmeye de gerek yok. Nasıl olsa maçlarına gidiyorsun. O zaman niye böyle şeyler yapıyorsun? Yakışıyor mu sana? F.Bahçe'nin galibiyetine gölge düşürüyorsun. Ama sizin bir ithal eğitmeniniz var ya o sana gösterir, bu pozisyon siyah mı, beyaz mı yoksa gri mi! Yalnız ben sana bir şey söyleyeyim hakem kardeşim bu sene alayınız grisiniz.
Bu yıl F.Bahçe'yi bundan sonra yenecek 4 takım yok. O zaman F.Bahçe zaten şampiyon diyoruz. Aradaki puan farkı ne kadar olur, ona bakmak lazım.