Ötesi; sahaya gönderdiği kağıtlardan kaynaklanan bir ağaç katliamı. Ünal Aysal'sa çiçeği burnunda bir kulüp üyesiyken kucağına gelen başkanlıkla şimdi Türkiye'nin en tanınmış bir kaç isminden birisi. "Sosyal sorumluluk" diyerek bu kadar fazlasını elde eden bir hayırsever işadamı daha yoktur tahminim. Ligi ikincilikle bitirip, 8 yıl aradan sonra Ziraat Türkiye Kupası'nı almak önemli bir avuntu olacak şüphesiz. Lig şampiyonluğuyla dahi yetinmeyen, Türk Sporu'na her anlamda örnek olan, Avrupa'yı titreten bir Galatasaray bahsettiğim. Çilekler ve Trabzonspor'un A Takımı'yla beslenen değil, bu ülke ve bu ülkenin tüm etki alanını besleyen kocaman bir Galatasaray. Başta çarşamba günkü final olmak üzere kritik üç maç hasarsız atlatıldığında ilk iş buna kafa yormak olmalı. Ya kulübü yöneten tüm kafaların algı ve muhakemesi değişmeli, ya da tepeden tırnağa her şey...
İlker YAĞCIOĞLU: İkinci yarı döndüler
Kalan 3 haftada G.Saray'ın önündeki en büyük hedef ligi 2. bitirmek. Aslında 2.'lik lafına aldanmamak gerekir. Çünkü 2. olan takım direkt Şampiyonlar Ligi'ne katılacağı için bu yıl ikincilik de son derece değerli. Ve Sarı-Kırmızılılar Beşiktaş'la ligi 2. bitirebilmek için çok ciddi bir mücadelenin içinde. Ama maça bakıyorsunuz tribünlerin yarısından fazlası boş. İlk 45 dakikada sahadaki oyuncular sanki hiçbir hedefleri kalmamışcasına vurdumduymaz ve perişan bir görüntüdeydiler. Daha 12. dakikada iki büyük hata sonrası 2-0 geriye düştükten sonra da sahada olmak Galatasaraylı futbolcular için çok zorlaştı.
BİR MELO SORUSU!
Çünkü 2. G.Birliği golünden sonra statta az sayıdaki G.Saray taraftarı oyunculara büyük protestolar yaptı. Bu şartlarda devreyi 2-0 tamamlamak Galatasaray'ın kazancı oldu. 2. yarının başlamasıyla birlikte Galatasaray'ın kendine geldiğini gördük. Önde baskı yapıp Gençlerbirliği'nin rahat top yapmasına izin vermediler. Üstüne bir de G.Birliği'nin en önemli oyuncusu Gosso sakatlanınca maç tamamen Gençlerbirliği sahasında oynanır oldu. 2 dakikada gelen 2 gol Galatasaray'ı maça ortak etti. Tribünlerin de desteği gelmeye başlayınca galibiyet golü artık kaçınılmazdı. Umut'un son dakikalarda gelen golü lig ikinciliği adına Galatasaray'a hayati bir 3 puanı kazandırdı. Son olarak Terim'i Galatasaray örf ve adetlerine uymuyor, Galatasaraylılık kültüründe yeri yok diye görevden alan Başkan Aysal ve yönetimin elinde Melo'nun sahadaki hareketleri karşısında neler düşündüğünü merak ediyorum.
Levent TÜZEMEN: Mancini'yi de yendiler
Halk arasında bir söz vardı: "Can çıkar huy çıkmaz" diye.. Hayatımda Mancini kadar inatçı ve "Dediğim dedik, yaptığım yaptık" diyen bir hoca görmedim. Galatasaray takımı şampiyon olduğu iki yılda yaptığı muhteşem geri dönüşlerin benzerini Gençlerbirliği karşısında hatırladı.. Fatih Terim'in sözüdür: "G.Saray takımı, taraftarı ile aynı frekansta buluştuğu zaman neler yapabileceğini gösterir." İkinci yarıdaki zaferin mimarları önce taraftarlar sonra futbolculardır. Taraftarın hiç susmadan ateşlediği oyuncular sadece Gençler'i değil Mancini'yi de yendiler. Başkan Ünal Aysal'ın anlatımıyla aktarıyorum. Elazığ maçı öncesi Aysal, Mancini ile yemek yiyor ve kendisine şöyle diyor: "İkincilik ve kupa bizim için çok önemli. Lütfen sakatlık ve cezalı oyuncular dışında kazanan takımı bozma. Oyuncuları da oynadıkları yere monte et.." İnatçı insanlarla anlaşmak zordur. Mancini, Gençler önüne Galatasaray'ı sürerken Elazığ maçı galiplerinden Chedjou'yu kulübeye çekip Balta'yı savunmaya koyuyor. Ne oluyor? Ağır savunma 12 dakika içinde iki gol yiyor. Galatasaraylı oyuncuların morali düşüyor. Sonra Mancini Veysel'i "Günah keçisi sensin" dercesine oyundan çıkarıp Umut'la çift forvete dönüyor, savunmanın göbeğine Galatasaray'ı öne iten Melo'yu çekiyor. İkinci yarı Chedjou giriyor, Belçika'daki kebapçının önerisiyle alınan ve ilk yarı sonunda koşmadığı için kaptan Selçuk'tan fırça yiyen Hayroviç çıkıyor. Mancini, Boşnak oyuncunun savunma yapmadığını biliyor ama sırf Başkan'a yalakalık olsun diye kadroya koyuyor. Chedjou girince ne oldu; savunmaya çabukluk ve düzen geldi. Chedjou hem iyi top tutan, teknik ve nasıl pozisyon alacağını bilen bir oyuncu. Ayrıca Melo da yerine dönüp G.Saray'ı Selçuk'a öne doğru taşıdı. Mancini efendi kafadan doğru kadroyla başlasa Galatasaray o golleri yemezdi. Maça gelince; başta Sneijder ve Burak olmak üzere Galatasaraylı futbolcular, taraftarı arkasına alıp inanılmaz bir onur mücadelesi ortaya koydular ve çok anlamlı bir galibiyete imza attılar. Tek kelime hakeme; Halis Özkahya yönetiminden dolayı utansın...
Rıdvan DİLMEN: Mücadele daha da kızıştı
Kazananın Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılacağı yarışta Galatasaray, geçtiğimiz hafta Beşiktaş'tan bir adım öne geçti. İki takım da bu hafta rakiplerini kendi evinde ağırladı. Kasımpaşa'nın Avrupa ümidi, Gençlerbirliği'ne göre daha fazla. Gençlerbirliği'nde en az 4 oyuncu oynamıyor. Bu pencereden bakınca Türk Telekom Arena'daki maçın Atatürk Olimpiyat Stadı'ndaki maçtan ev sahibi adına daha kolay geçeceğini düşünüyorduk. Açıkçası öngörümüz buydu. Ama hiç de öyle olmadı. Gençlerbirliği maça çok iyi başladı. Beşiktaş da Kasımpaşa önünde çok iyi başladı. İkisi de 2-0 öne geçti ve ilk yarıyı aynı skorla kapadı. Beşiktaş maça aynı sistemle başladı ve bitirdi. Galatasaray ilk yarının ortalarında sistem değişikliğine gitti. İkinci yarının başında yine bir sistem değişikliğine gitti. Özellikle Gosso'nun sakatlanmasından sonra daha sağlıklı kontraatak şansı bulamayan Gençlerbirliği, tamamen savunmaya çekildi. Galatasaray'ın etkili hücumu ve özellikle Burak'ın araştırıcı oyunu iki gol getirdi. Beşiktaş skor avantajıyla Kasımpaşa'nın gelmesini beklerken iki pozisyon verdi ama kontraataklardan da pozisyon buldu. Bu arada Oğuzhan'ın sakatlığı takımın hücum ritmini engelledi Beşiktaş adına. Gençlerbirliği ilk yarıda çok iyi oynamasına rağmen ikinci yarıda aynı başarıyı gösteremedi. 90+3'te de Umut 3 puanı getiren golü attı. Belki de futbol tarihimizde ikinciliğin en önemli olduğu sezondaki bu iki maç hem ekonomik hem de manevi olarak çok önemli olduğu için Beşiktaş da Galatasaray'da iyi mücadele ettiler. İyi futbol oynadılar mı? Hayır.. Gençlerbirliği en azından ilk yarıda çok iyi oynadı. Kasımpaşa'nın ise sezon başından bu yana izlediğimiz olumlu futbolundan eser yoktu. Mete Kalkavan Olimpiyat'ta çok iyi maç yönetti. Halis Özkahya ise maalesef her iki takım adına da hatalı kararlar verdi. Öyle gözüküyor ki mücadele kızıştı ve önümüzdeki hafta daha da kritik hale geldi.
Erman TOROĞLU: 2 farklı öne geçmek yetmez
G.Saray ilk yarı mücadele ediyor... Pardon etmiyor... Futbolcular şu mesajı vermek istiyorlar: 'Biz bu Mancini'yi istemiyoruz.' Takım kötü oynayabilir, kabul. Ama bir takımın kötü mücadele etmeye hakkı yoktur. İkinci yarı sarı-kırmızılılar biraz mücadele etmeye başladılar. Ama buradaki en önemli ayrıntı Gosso'nun çıkmasıyla G.Birliği'nin orta alanının çökmesiydi. İstanbul'da büyüklerden puan alacaksan en az 2 farklı öne geçeceksin. Bu yeter mi? Yetmez. Futbol topunu karşı yarı sahada tutacaksın. Maçı orada oynayacaksın. Rakip topu senin sahana getirene kadar sen önlemlerini alacak, iyi savunma yapacaksın. 2-0'dan sonra Gençlerbirliği bunu yapamadı, maçı da bıraktı. Maçları fanatik seyrederseniz yakalayamazsınız. Her şey sizin lehinize gözükür. At gözlüğüyle bakarsanız böyle görürsünüz. G.Saray-G.Birliği maçında Türkiye'de futbolu bilenlerden yanıma 4 kişiyi alayım. 90 dakika boyunca Melo'nun yaptıklarını oynatayım. Ondan sonra da sorayım: Bu Melo 90 dakikayı nasıl bitirir? Aynı cümleleri araya karbon kağıdı koyarak Fenerbahçeli Alves için de söylerim. Bu iki futbolcu 90'ar dakikaları Türkiye'de nasıl bitirirler? Sadece Melo mu? Melo genelde zaten böyle oynuyor. Kart görmediği için de aynen devam ediyor. Ama dün akşam mesela Selçuk, mesela Yekta her an atılabilirdi. Hakem Halis Özkahya özellikle ikinci yarıda ikili mücadelelerde hep Galatasaray'a prim verdi. Sarı-kırmızılı takımın yollarını açtı...