Fenerbahçe'nin tecrübeli ismi Emre Belözoğlu'nun, Akhisar deplasmanında hakem Ali Palabıyık'a yaptığı itiraz ve kameralara yansıyan küfürleri maça damgasını vurdu. Galatasaray Basın Sözcücü Şükrü Ergün "Hakeme söver de sever de! "Onun zaten dokunulmazlığı var. Bizim Melo 'dil çıkartıyor' diye ortalığı yakanlar, şimdi ne yapacaklar" dedi. Siz neler söyleyeceksiniz?
Evvela Emre'nin dokunulmazlığı var da Melo'nun yok mu? Melo bu ülkeye gelmiş geçmiş en yüz karası, en utanç verici futbolculardan bir tanesi. Ben Melo'yu izledikçe Galatasaraylı olduğumdan utanıyorum. Tekrar tekrar izleyin pozisyonu, rakibine kafayı atan Melo. Kafayı atan Melo, rakip kendisine kafa atmış gibi kendini yere atan ve rakibi oyundan attırmaya çalışan da Melo! Adam bir de üstüne sahtekâr! Sadece pislik yapmıyor oyunda, bir de sahtekâr. Rakip 10 kişi kalsın da, biz kazanalım da Beşiktaş ikinci olmasın. Şükrü Ergün eğer bunu koruyorsa onun da derhal Galatasaray Yönetimi'nden gitmesi lazım. Galatasaray ayrı bir ekoldü Türk futbolunda. Ama bu Galatasaray'ı her yanıyla bitiriyorlar. Yani Emre'ye karşı Melo'yu örnek göstermek kadar talihsiz bir açıklama olmaz. Bunu duyan herkes "Emre haklı" der. Bakmaz bile Emre'ye dönüp. Melo derhal Galatasaray'dan gönderilmesi gereken bir adam. Bugün benim gazetemde okuyorum ki Mancini göklere çıkarmış; "Türkiye'ye böyle futbolcu gelmedi." Tabii senin gibi hoca da gelmedi.
Şimdi Emre'nin zerre kadar kabahati yok. Bruno Alves'in de kabahati yok. O sinkaflı küfürler edilen hakemlerin hepsi bu küfürleri hak ediyorlar. Çünkü ellerinde en büyük silah varken bunu kullanmıyorlar. Zavallı Anadolu takımlarına bol bol kullanıyorlar ama İstanbul takımlarına, hele böyle belli başlı adamlara katiyen kullanmıyorlar. Bu kaçıncı? Bütün Türkiye'nin gördüğü, duyduğu, izlediği küfürleri hakem duymamış gibi davranıyor. Emre'nin bugüne kadar 150 tane kırmızı kart görmesi lazım. Bunların beş tanesini arka arkaya görse zaten muma dönerdi. Ama adam görmeyeceğini biliyor. Hakemin yedi sülalesine söverken hiçbir ceza görmeyeceğinden emin Emre ve nitekim öyle oldu. Medyasıyla, televizyonuyla, hakemleriyle, yöneticileriyle canavarı yaratıyoruz ondan sonra "Niye oluyor bu canavar!" Türkiye Emreler'e müstahak, Türkiye Melolar'a müstahak, Türkiye Bruno Alvesler'e müstahak. Çünkü bir aldırışsız, zavallı, bu rezilliklerden en ufak bir sorumluluk duymayan, gözü kapalı, kulağı tıkalı, üç maymunları oynayan Federasyon var. O Federasyon'un bu rezilliğini zerre kadar umursamayan spor bakanları var senelerden beri ve de "Aman, gelecek hafta bu medya bana saldırır, gelecek hafta hakemlik paramı alamam, ceza alırsam ben batarım. Çocuğumu nasıl okulda okuturum" diyen bir para düşkünü hakemler var. Emre'nin kusuru yok! Aslında yok değil ama bir kusur sıralaması yaparsan en son sırada Emre var. Yarın başka Emreler olacak. Bu düzen böyle devam ettiği sürece Türkiye hakemlerine herkes sinkaflı küfürler edecek (sırtında Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş forması kaydıyla) ve bu hakemler bunu yalayıp yutacaklar. Çünkü yağmur gibi para yağıyor gökten "Allah'a şükür" diyecekler.
Galatasaray ile devam edelim. Sarı kırmızılılar, Gençlerbirliği'ne karşı 2-0 geriye düştüğü maçı 3-2 çevirdi ve ikincilik için büyük bir avantaj yakaladı. Maçı nasıl değerlendiriyorsunuz? Aslında 2-0 Gençlerbirliği'nin oynadığı futbolun sonucu değil. O 10 dakikada Gençlerbirliği, Galatasaray'ın sahasına 3 kere gelebildi, 2 tane gol attı. O iki golün sebebi de (ikisi de aşağı yukarı aynı taraftan geldi) önce Veysel ile Semih'in maç boyu süren çok kötü futbolları. Veysel'i zaten oyundan aldı ama Semih'i almadı. Semih son haftalarda arka arkaya kötü futbol oynuyor. Bir de tabii senelerden beri yedek bekleyen Ufuk'un kalede oluşu. Ufuk'u katiyen eleştiremem. Çünkü iyi kaleci olmanın en büyük avantajı oynamak. Yedek kulübesinde bekleyerek kaleci olamazsın. Maç noksanlığı en çok kaleciyi vurur. Ve maçın da hemen başında... Düşün o maça bile ısınma şansı olmadan... Gerçi Ufuk'un da gollerde hatası yok. Ama "Hatası yok" kaleciyi kurtarmaz. Hatan yok diye golü yeme hakkın yok. Bazen de kurtaracaksın. O zaman kaleci olursun. Ama çocuk, dediğim gibi daha Galatasaray kalesine değil, o maça bile ısınmadan geldi bunlar ve kendi savunmasının hatalarıyla geldi. Orada önemli olan şu; Mancini'yi artık konuşmak dahi istemiyorum ama yerine gelecek ismin Lucescu olduğunu duyunca tüylerim diken diken oluyor ve Mancini'ye razı oluyorum. Ben Lucescu'nun antrenörlük yanını tartışmıyorum bile. Oraya girmiyorum hiç çünkü Lucescu benim ülkeme çok ağır bir hakaret etmiştir. Şurada Alman Cumhurbaşkanı gelip bir takım laflar etti diye -haklı haksız bir yana- yer yerinden oynadı, "Bunlar söylense bile böyle mi söylenir" diye.
Bu Türkiye için "Çavuşesku'nun Romanya'sı" dedi. Türkiye'ye yapılacak bundan daha ağır bir hakaret olamaz. Ve bu lafı hala temizlemiş değil. Neyse ki Galatasaray bir açıklama yaptı "Biz onu istemiyoruz, o bizi istiyor" diye. Doğrudur, Lucescu'nun Türkiye'de adamları var, ajanları var. Her fırsatta "Lucescu, Lucescu" yazıp onun adını gündemde tutan ve bununla görevli Türk spor yazarları (benim meslektaşlarım) var maalesef. Türkiye'de benden başka herhangi bir insanın da "Türkiye'ye küfür eden bir adam Türkiye'de nasıl çalışır" dediğini duymadım. Türkiye'de maç kazanma uğruna, şampiyonluk uğruna her şey yapılıyor ya! "Kulübüm için ben her şeyi yaparım" diyen adamlar divan toplantılarında alkışlanıyor ya! Kim gelirse gelsin bizi şampiyon yapsın, ben yüzüme tükürülmüşü yalar, yutarım. Ben değilim!.. Ben Lucescu gelecekse Mancini'yi ben bağrıma basarım.