Söylenecek hiçbir şey yok. Bu ayıp hepimize yeter.
3 maçta bir puanla grup sonuncusuyuz.
Küçümsediğimiz avuç ülke kadar dediğimiz İzlanda 9 puanla grup lideri...
Bu tabloda bahaneler üretebileceğimiz arkasına sığınabileceğimiz hiçbir mazaret olamaz. Şimdi herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi lazım. Bu krizi fırsata dönüştürmek elimizde.
Şu andan itibaren ne Fatih hocanın aldığı parayı konuşmak Ne o yok bu yok diye oyuncu tercihlerini eleştirmek bize hiçbir şey kazandırmaz.
Yapacağımız tek şey var.
Tribündeki taraftardan kulüp başkanlarına teknik adamından Federasyon başkanına kadar önce futbolu sevmeye öğreneceğiz.
Milli Takım'da müthiş bir psikolojik çöküş var. İlk önce el birliğiyle bu çöküşü durdurmalıyız.
Kuralar çekildiği zaman herkes bu gruptan rahatlıkla çıkacağımızı düşünüyordu.
Ama 3 maçta durumun öyle olmadığını gördük.
Bize daha önce biri şu anki puan tablosuna gösterseydi 'kamera şakası' yapıldığını düşünürdük.
Bu saatten sonra gruptan çıkmamız çok zor. İzlanda'yı burada Çekler'i deplasmanda yenmek zorundasın.
Hollanda'yı geçmek zorundasın...
Zor... Çok zor iş...
MAÇIN EN iYiSi BİLAL KISA
Sonradan girdi. Çok güzel gol attı...
MAÇIN EN KÖTÜSÜ UMUT BULUT
Çok kaçırdı. O golleri atsa durum değişirdi.
Hakkı Yalçın: Elde var veda!
Milli futbolcuların hiç olmazsa böyle bir rakip karşısında, puan kaybetmeyi gururlarına yediremeyeceklerini zannetmiştik.
Yanıldık.
Ne mücardele ruhu, ne arkadaşlık bağları ne de milli formanın sorumluluğu.
Gördük ki, eğer açmasını bilmiyorsan kapılar duvar olur.
Eğer mücadele etmeyi bilmiyorsan, bütün ülke karşında durur.
Ve eğer çok zayıf bir rakip karşısında bile kazanmayı da bilmiyorsan.
Dünya Kupası hayalleriniz eski bir türkü olur. "Hepinizin resmini çıkarsınlar yan yana!"
***
Kazanırız gibi başlamakla, böyle bir maçtan "yenik gibi" ayrılmak, aslında kaybımızın ne kadar büyük olduğunu gösterir.
Maç boyunca pozisyonların ağzını aradık sanki. "Bizden gol olur mu?"
Rakip kale önünde pozisyona giren kargaşa içinde kaybolurken cevabı kendimiz verdik. "Biraz zor!"
Bilal'ın golündeki vuruş ustalığını tırnak içine aldım.
Ama Umut'un girdiği 4 pozisyonda soyunduğu role baktım.
Ona düşen değirmen taşı olmak!
Arda pozisyon tamircisiydi de, nerde İspanya'daki Arda, nerde milli takım forması altındaki Arda!
Sahada kim var ki zaten.
Eski bir türkünün nakaratı gibi. "Gökteki yıldızın üçü piyade... Yaşım küçük ama derdim ziyade..."
***
Letonya bir puan verdi. Peki, kim bu takıma final şansı verir?
Üstelik rakibimiz sayılan İzlanda yine kazanmışken.
Ve üçüncülük rakibimiz olarak Hollanda'yla baş başa kalmışken!
Elde var veda!
***
Birçoğunun apoleti rakip takıma bedelse...
Milli futbolcuları hangi tanıma sığdıralım?
Böyle bir kayıpla nereye sığınabilirler?
Kendileri cevap versin!
Aynanın karşısında!
***
Ve elde veda yoksa...
Utandırsınlar bizleri.
Görelim bakalım.
Yaratacakları mucizeyi...
Turgay Demir: Dişimiz kırıldı
İnsanın ters gitmesin işi muhallebi yerken kırılır dişi, Milli Takım'ın durumu o hesap… İki oyuncu kaybedersin toparlanırsın, iki maç kaybedersin yine toparlanırsın eğer kaybettiğin özgüvenin ise kolay kolay toparlanamazsın. Adımız Hıdır, halimiz budur; özgüvenimizi kaybettik.
O nedenle rakip Letonya değil kendimizdik!
Kendimizi yenemeden herhangi bir takımı yenme şansımız olamazdı, olmadı da!
Top bizde, atak üstünlüğü bizde, pozisyon üstünlüğü bizde gelin görün ki, koca 45 dakikada üç direğin arasına sokamadık meşin yuvarlağı.
Umut çuvalla kaçırdı, Gökhan, Arda, Olcay doğru zamanda, doğru hamleler yapmadıkları için attıkları taş ürküttükleri kurbağaya değmedi. Biz kurbağayı ürkütüp ürkütüp geri döndük özetle… Dönen topları alıp, şiddetli bir baskı kuramadık ve Letonyalı oyuncular bol bol soluklanma şansı buldular… Sonra Bilal girdi, "golü yapmak bu kadar zor olmasa gerek" dercesine vurdu 30'dan, çaktı tavana…
Yürekler korku dolu
Tamam dedik, şimdi daha rahat oynar, ikiyi, üçü buluruz ama nerdeeee?
Kodunsa bul ikinci golü!.. Çek maçının kahramanı genç Ozan'ın ters ayakla yaptığı yanlış bir müdahale sonrası penaltıyla eşitlendi durum; buyurun buradan yiyelim!
Memlekette bekleyen onlarca insan var! Kazansan; "Şu Letonya'yı yendik diye mi seviniyorsunuz!?" diye sormaya hazırlar, puan kaybettiğimiz anda neler derler varın siz düşünün!
Sanırım çocukların kafası da hep bu korkuyla doluydu; ya puan kaybedersek!
Kafalar karışık, yürekler korku dolu olunca ayaklar da titriyor doğal olarak.
Maçtan önce az da olsa umutlarımız vardı artık şimdi nurtopu gibi bir kaosumuz var.
DİKKAT!: Tesadüfün tesadüf olmadığını kanıtlamak ister gibi hırslıydı Letonyalı oyuncular!.. O zaman milli davalarda, kullandığımız sözlere dikkat edelim derim ben. Bilmem ki Fatih hocam ne der!?
Ömer Üründül: Havlu attık
Milli Takımımız doğal olarak içinde bulunduğumuz şartlar gereği maça tempolu ve hırslı başladı. İlk 20 dakikadaki yoğun baskıda rakip de geride büyük yerleşme hataları yapınca ikisi Umut'la yüzde 100'lük olmak üzere 5 pozisyon bulduk ancak değerlendiremedik. Devre ortasından sonra Letonya'nın direnci arttı. Ayrıca savunma kurgularında da daha iyi yerleşmeye başladılar. Bu yüzden ilk baştaki ofansif zenginliğimiz kaybolduğu gibi rakip de bölüm bölüm geride bıraktığımız genişlikte çabuk ataklara başladı. Neyse ki bu girişimler kapasiteleri yetersiz olduğu için organize olmaktan çok uzaktı.
Devre berabere bitince fizik açıdan sıkıntımız olduğundan ikinci yarının zor geçeceğini düşünüyorduk. Ama ikinci yarı başlar başlamaz Bilal'ın uzak menzilli füzesiyle golü bulduk. Her zaman deriz ki bu tip zayıf rakiplere karşı skor avantajını buldun mu iş çok kolaylaşır ama ne yazık ki bu golden kısa süre sonra Ozan'ın gereksiz yere sebep olduğu bir penaltı ile hücum gücü yetersiz bir rakipten beraberlik golünü yedik.
Son yarım saatte üstümüzdeki baskı iyice arttı. Ayrıca da yorgunluk gündeme geldiğinden ataklarımızın temposu düştü. Ağır hücum edince Letonya geride fazla zorlanmadan iyi yerleşimli bir alan savunması uyguladı. Adem ile girdiğimiz net bir pozisyonu değerlendiremedik. Her geçen dakikada üzerimizdeki baskı arttı. Bütün bunların yanında golü bulamadığımız gibi 90+1'de de Letonya belki de maçın en net fırsatını değerlendiremedi.
RAKİPLER ÜÇTE 3 YAPTI
Sonuç ne yazık ki son derece acı. Bu kadar zayıf bir rakibi dahi böylesine kritik bir maçta yenemedik. Bütün bunların yanında daha da acı bir gerçek var ki ilk defa gruplardan direkt çıkacak iki takımın dışında, üçüncülerin de playoff oynayacağı bir ortamda, daha üçüncü maçta play-off umutları için dahi havlu attık. Çek Cumhuriyeti ve İzlanda üçte 3 yaparken, her ikisinin de bu galibiyetlerin içinde birer tane grubun bir numaralı favorisi Hollanda var.
Levent Tüzemen: Beceriksizdik
Futbolda iki temel kural var: 1-Tutan iyi olacak. 2-Atanın gol vuruşu isabetli olacak. İzlanda'da atan da tutan da rezaletti. Çekler karşısında tutan hata yaptı, atan yarım attı. Letonya'da Volkan Babacan dikkatliydi ve iki net golü önledi. Milli Takım maçı rakip sahada oynadı. İnanılmaz goller kaçıran Umut, sağ ayağıyla düzeltip soluyla vurması gereken toplara yine sağıyla vurmaya çalışınca golleri kaçırdı. Tek ayaklı golcü olmaz. Bir takım şut atmayı aklına getirmez mi? Bilal düşündü, golü attık. Arda, Olcay, Gökhan Töre topu geveledi. Ayrıca Milli Takım konuşmuyor. Ozan rakibe giderken bir kişi, "Faul yapma" diye uyarmaz mı? Uyarmazsan penaltı olur. Yazık, beceriksizlikten kazanamadık.
Metin Tekin: Tükenmişlik...
Elemelerdeki üçüncü maçımız ve puan olarak karşımızda 1 yazıyor. Onu da dün akşam Letonya'dan aldık. Burada rakipten en ufak bir paragraf bile açamayız. Dünkü penaltı golü belki de gruptaki tek golleri olacak... Ama bazen psikoloji ve tükenmişlik, kalite veya futbol becerinizi alır, yok eder; amatör oyuncu gibi kalırsınız. Dün akşam Letonya karşısında özellikle ikinci yarıdaki fotoğrafımız buydu. Buradan ayağa kalkıp son 7 maçta final yolu olan üçüncülüğü yakalamak daha 3. maçın sonunda imkansıza yakın oldu... Bundan sonra Türk futbolu ne yapacak? Neye karar verecek? Hepimiz bekleyip göreceğiz.. Benim bildiğim ve yapmamamız gereken tek şey tekrar, tekrar, tekrar... Yani hep aynı şeyler...
Rıdvan Dilmen: Bizde küme düşecek Letonya'yı yenemedik
Maçı izlerken gardım düştü, başım ağrıdı. Letonya gördüğüm en kötü takımlardan bir tanesi...Biz başarısızız. Canımı acıtan, şöyle bir takımı yenemiyor olmamız. Fatih hoca da 'tesadüf' kelimesini zor kullanır, o da bizim gibi düşünüyordu. Maçtan önce "3 tane rahat atarız" diyen arkadaşım Abdulkerim Durmaz aslında yanılmamıştır... 1-1 bitti ama haklı. Saygısızlık mı yapıyoruz, bilmiyorum ama bizim belki de uluslararası bir molaya ihtiyacımız var.
Biz Letonya kadar kötü takım değiliz, Almanya hiç değiliz ama bu kadar da kötü bir seviyenin takımı değiliz. Oyunun devamı iyi gideceğine kötü gidiyor. Bizim milli takımımız çok kırılgan ve reaksiyonda problem var. Biz aslında 3 maça da kötü başlamadık. Son yarım saatlere bakarsak ise birbirinden daha da kötüye giden takım var. İzlanda maçında çözülmeler başladı. Daha sonra Çek Cumhuriyeti'nde iyi bir ilk yarı geçirdik, sonra yokuz. Bu maçta da iyi başlıyoruz, pozisyonlar buluyoruz. Umut vuruyor, Gökhan Töre deniyor, Arda vuruyor. Oyunun bir bölümü Letonya gibi olduk.
Bu puan kaybından çok etkilendim. Hollanda, Çek Cumhuriyeti, İzlanda bu takıma 3'ten aşağı atmaz.
Bazen gıcık maçlar vardır, sert oynanır, çok iyi kapanır. Öyle bir maç da değil. Problem her maçın iyiden kötüye doğru gitmesi. Letonya, Süper Lig'de oynasa ilk yarıda küme düşer. Bırak iyiyi, vasat oyuncusu yok. Söyleyecek şey bulamıyorum.
TFF Başkanı, yönetim kurulu, teknik heyet ve oyuncular başarısızdır. Hiddink'i yerden yere vurduk, adam Belçika'yı geçerek ikinci yaptı takımı... Geçen elemede son maça kadar denemiştik. Demek ki haksızlık yapmışız. Eğer şu tabloda "Olur böyle, 3 maçta 1 puan olabilir" dersek Fatih hocaya saygısızlık yapmış oluruz. Federasyon başkanından futbolculara kadar herkes yüzde 100 hatalı.
Ahmet Çakar: Fatih ve kedicikleri
Başta Fatih Terim ve oyuncular için yazıklar olsun başlığı az bile. Aslında başka şeyler söylemek istiyorum ama terbiyem elverse de hukuk elvermiyor. Bırakın Süper Ligi, bırakın PTT 1. Ligi, İkinci Lig B kategorisinde bile küme düşmemeye oynayacak bir takıma karşı rezil rüsva olduk. Hiç kimse bana hikaye anlatmasın, Umut Bulut'un ya da Adem Büyük'ün kaçırdığı gollerden söz etmesin. Dünyaya rezil olduk. 2016 Avrupa Şampiyonası şansını kaybettik, daha önemlisi 77 milyonun gıpta ile baktığı Terim ve aslanlarının aslında Fatih ve kedicikleri olduğunu gördük. Bence dün gece Show TV'de bir milli maç değil, güldür güldür şov gösterisinin futbol versiyonunu Riga'dan canlı izledik.
İlk 45 dakika Umut Bulut'un kaçırdığı goller var. Ama maçı seyrediyoruz, 1 gol gelse Letonya toz şekeri gibi dağılacak diyoruz ve Bilal ile de o golü buluyoruz. Oh! Şimdi bitti, fark geliyor diye düşünüyoruz. Hayata tutunduk diyoruz, grupta şansımızı devam ettirebiliriz diyoruz. Ama 5 dakika sonra penaltı oluyor.
BAŞARILARDA ASLAN PAYINI ALAN TERİM FATURAYI ÖDEMELİ
Skor 1-1'e geldiğinde hala şansımız var diyoruz, Letonya takım falan değil diyoruz. Ama bu dakikadan sonra takımımızda ne disiplin ne de konsantrasyon kalıyor.
Üstelik dün gece Fransa bileti için çekiştiğimiz en önemli rakiplerimiz izlanda ve Çek Cumhuriyeti de kazandı. Ama biz kazanamadık. Hayallerimiz birer birer tükeniyor. Hollanda ile üçüncülük mücadelesine girişmek de cabası olacak. Ve yapılması gereken tek şey var artık. Suçlu ayağa kalkacak ve gereğini yapacak. Bütün başarılarda aslan payının sahibi Fatih Terim'di. Bugün de hesabı vermesi gereken faturayı ödemesi gereken kişi de fatih terim'dir. Gereğini yapar ya da yapmaz bilmiyorum. Ama Türk futbolu adına 30 yıldır böylesine rezillikler, böylesine hüsranlar arka arkaya gelmemişti.
Erman Toroğlu: Başarısızlar istifa etmeli!
Evet beyler, Türk futbolu stop. Futbol Federasyonu stop, Fatih Terim stop. Bazı futbolcular stop. Çok net söylüyorum; oynadığımız rakip takım PTT 1. Lig'de düşmemeye oynar. Veya şöyle de diyebiliriz; PTT Lig'indeki 10 takım dün geceki bu rakibimizi yener.
Hakem... Saha kötü... Rüzgar vardı... Rakip sert oynadı... Seyirci rahatsız etti... Bacağımdaki kıl döndü! Bu noktaya tesadüfen gelmedik. Yazılacak, konuşacak çok şey olabilir. Son 10 yılda Türk futbolunda kimler etkiliyse bu sonucu onlar kabullenecekler. Onun, bunun sırtına yüklemeyecekler.
Nasıl başarılı olunca "Ben yaptım" diyorlarsa, kötü olunca da "Sebebi benim" diyerek "istifa" edip gidecekler. Kimse vazgeçilmez değildir.
Gelelim dünkü maça; Mehmet Topal, Türkiye'de orta sahanın ortasındaki en iyi adam, Melo ile birlikte. Diğeri Brezilyalı olduğuna göre orada Topal'ı oynatacaksın. Ama Terim hoca şapkadan kuş çıkarmak için onu defansın ortasında oynattı. Neden? İnadına!
Yenilebilirsiniz, berabere de kalabilirsiniz ama bu tarz mücadele etmeye hakkınız yok. Yenseniz, dünkü maçı alsanız başarılı mı olacaktınız? hayır. Rakip defansın ortasında maçı kilitledi. Sen ne yaptın? Oraya yüklendin. Kenar, taç çizgilerini aut çizgisine kadar kullandın mı? Kesinlikle hayır. Sık sık yön değiştirip rakibin defansının dengesini bozdun mu? Hayır!
Attığın golden sonra rakibi uyutacağına senin kaptanın dahil, üç dört futbolcun rakibin üzerine giderek adamları sinirlendirdin. Uyuyan yılanı uyandırdın. Ey Milli takım futbolcularımız, büyük profesyoneller, Milli takımımızın teknik adamları, malzemeciler... Bu sahada maçtan önce antrenman yapmadınız mı? Koca 45 dakikada buz hokeyi gibi kayarak oyundan düştünüz.
Bilal'i geç kullandınız. Onun gibi kenarda oturan bir kaç futbolcu vardı, onları hiç kullanmadınız. Son iki maçta Topal'ı stoper oynattığınız için unuttuğunuz Ersan ile Ümit'i ne hale düşürdünüz. Onlara "Siz futbolcu değilsiniz" dediniz. Penaltı penaltı mıydı? Evet. Hakeme bahane var mı? Hayır. Tahmin ediyorum Federasyon ve sorumlular kendilerine düşen görevi istifa ederek yerine getirirler. Hepinize hayırlı işler.