Ömer Üründül: Kazanan haklıdır
Eşkişehirspor deplasmanları genelde büyük takımlar için zordur. Ama dün gece daha maç başlamadan önce birçok şey Galatasaray lehineydi.Eskişehirspor'un sezon başından beri kaybettiği oyuncuların yanında önemli sakatları da vardı. Yeni transfer Toko arkadaşlarını tanımıyordu. Serdar Özkan ile ara transferde gelen Sezer Öztürk ile Mustafa Yumlu ise sezon başından beri hemen hemen hiç oynamamışlardı.
Böyle bir kadro yapısının yanında takımın en büyük itici gücü taraftar da ceza nedeniyle tribünlerde yoktu. Bu tabloda Galatasaray, düşük tempolu oynamasına rağmen baskılı görünse de futbolu kopuk kopuktu. Topa sahip olma oranları yetersizdi. Hücum zenginliği sağlayamadılar. Hamzaoğlu'nun Selçuk-Melo ikilisinin yerini bozması bir fayda getirmedi. Bunu görünce daha sonra saha içinde görev değişikliklerine gitti Hamzaoğlu. Galatasaray ilk yarının ortasında skor avantajı yakalamasına rağmen bunu koruyamadı. Üstelik Muslera biri maç başında olmak üzere iki tane de net tehlikeyi önledi.
KIRILMA ANI 83. DAKİKA
İkinci devrede daha da olumsuz bir Galatasaray vardı sahada. Kontrol tamamen eksik kadrolu Eskişehirspor'un eline geçti. Sürekli gol arayan taraf ev sahibiydi. Galatasaray, bu devrede çok kötü oynamasının yanında son 5 dakikaya kadar etkili bir kontratak da yapamadı. Bu arada maçın kırılma anı 83. dakikada Emre Güral'ın şutunun direkten dönmesiydi. Sonra da Galatasaray bu yarıdaki ilk net pozisyonunu Umut ile buldu ve ardından da Selçuk ile galibiyet golüne ulaşarak çok kötü bir oyun sonucu çok önemli bir üç puanı aldı. Bazı zamanlar eleştirilse dahi Burak Yılmaz'ın Galatasaray için ne kadar önemli olduğu Bursaspor ve Eskişehirspor maçlarında açıkça ortaya çıktı.
Levent Tüzemen: Yalancı galibiyet
Galatasaray kritik bir üç puan almasına rağmen kazanılan önemli galibiyetin gölgesine sığınmadan iğneyi önce futbolculara sonra da çuvaldızı Hamza hocaya batıracağım.
Beşiktaş lider olmuş, F.Bahçe puan kaybetmiş. Ben G.Saraylı oyuncuların zihinsel olarak "Zirve fırsatını tepmeyeceğiz. Kazanmak için tüm gücümüzü ortaya koyacağız" felsefesinde olacaklarını düşündüm. Ama çok yanılmışım. 9 günlük tatilden taviz vermeyen G.Saraylı oyuncular, Eskişehir önünde resmen ezildiler. İkili mücadeleleri bırakın kazanmayı ayakta duracak halleri bile yoktu. Galatasaray takım olarak, rakip kalede ilk yarı Emre Çolak'ın pozisyonu hariç "Bu da kaçar mı?" dedirtecek gol pozisyonuna bile giremedi. Eğer Eskişehirli oyuncular ikinci yarı final paslarında isabetli tercihler yapsaydı G.Saray aleyhine ağır bir skor olurdu. Hamza hoca ikinci yarıya maalesef formsuz başladı. Kıymetli oyuncularını satan Eskişehirspor'a karşı Hamza hoca ikisi kupada olmak üzere 3. maçına çıktı. Eskişehir'in kadro ve oyun analizi bu kadar kötü mü yapılır? Belli ki analiz ekibi yeterince bilgi verememiş. Ayrıca Hamza hoca da Eskişehir'i yeterince incelememiş.
Eskişehir ne oynuyor? Bekliyor, kontraya çıkıyor. Ahmet Çörekçi'yi hızlı hücuma çıkartıyor. Sissoko, Lawal ve Mori en etkili oyuncuları. Eskişehir atla deve değil ama G.Saray o kadar dağınık ki; rakip Barcelona havasıyla oynuyor. G.Saray sezon başından bu yana en çok Telles'in bölgesinden atak ve gol yemiş. Yenilen gol de kupadaki golün kopyası.
Telles'te bu kadar ısrar etmenin anlamı yok. Çünkü Telles gidiyor gelemiyor, orta yapamıyor, ikili mücadele kazanamıyor.
Hamza hoca ne yaptı? Olcan'ı sol beke çekip Telles'i çıkardı, Bruma'yı aldı.
G.Saray maça böyle başlamalıydı. Ya da Olcan sol bek, Umut-Pandev gol hattı olurdu. Umut'un tutamadığı toplarda Pandev duvar olurdu. Golü attı ama önde hiç top tutamadı. Ayrıca Umut karşı karşıya inanılmaz golleri harcadı. G.Saray omurgasının gücü Selçuk-
Melo ikilisini bozarsan kaybedersin.
Hamza hocanın aklına bu ikiliye dönmek golü yedikten sonra geldi.
Galatasaray'da sonuca isyan eden iki oyuncu vardı: Selçuk ve Sneijder. Bu ikili ciddi ve dikkatli oynarken Sneijder'in kalitesini Selçuk attığı akıllı vuruş golüyle taçlandırdı.
En yüksek not 8 Wesley Sneijder
En düşük not 3 Yekta Kurtuluş
Rıdvan Dilmen: Siyah ile beyaz kadar fark var
Oyun olarak dengede giden ve 1-1 sona eren ilk yarının ardından ben açıkçası devrede Eskişehir'in işinin çok zor olduğunu düşündüm.
Fakat ikinci yarı Eskişehirspor beni yanıltırken acaba Galatasaray sezonun en kötü futbollarından birini mi oynadı diyorum.. İkinci yarıda hiçbir şey yapamayan bir takım. Hemen hemen sıfır hücum. Eskişehir de hiç karşısında rakip yok gibi sağdan soldan gelip pozisyonlar üretti.
Muslera'nın inanılmaz kurtarışları, direkten dönen top...Tüm Galatasaraylılar 1 puana razıyken, sarı-kırmızılı takım inanılmaz bir 3 puan aldı.
Oyun olarak bir puana razı olan bir Galatasaray ile bir puana hiç razı olmayan bir Eskişehir vardı sahada.
Arzu yok, oyun yok, pres yok...
Sürekli yerleri değişen oyuncular...
Sneijder bile hiç yoktu.. Galatasaray, bu galibiyetle altın buldu... Ligimize baktığımızda birer puan farkla Üç Büyükler var..
Ancak lig lideri ile Galatasaray arasında oyun olarak siyah ile beyaz kadar fark olmasına rağmen hala lig yarışında var.
Galatasaray'ı bu noktaya getiren bence rahmetli Metin Oktay'ın formasıdır.
Büyük kulübün formasıdır.
Bu büyük forma Galatasaray'ı getirdi bu noktaya..
Bir de Galatasaray'ı hem Fenerbahçe'yi hem Beşiktaş'ı yenmesi de yarışta tutuyor..
ÇOK DEĞERLİ 3 PUAN
Dün sahada G.Saray adına hiçbir şey yapmayan bir Sneijder vardı..
Gerçek Sneijder bu değil.. Büyük maçlarda konsantrasyonu yüksek oynuyor ama bu maçlarda idare ediyor. Melo da sürekli savunmanın içine kaçınca Eskişehir bomboş bir arazi buldu önünde. Lawal orta saha mı, forvet mi belli değil... Topu alıyor, bakıyor, önünde, arkasında hiç kimse yok. Galatasaray, rakibine o kadar çok pas imkanı verdi ki bu kadar imkan verdikleri bir deplasmanda iki gol atmaları büyük olaydır.
Hamza hoca oyuncuların yerleriyle o kadar çok oynuyor ki çok abartıyor.. Hamzaoğlu bu konumda Mancini'ye yakın olmaya başladı.
Emre'nin başı döndü. Bir sağa git diyor, bir sola git diyor, bir ortaya gidiyor... Hamza hocanın sürekli arayış içine girmesi takımın da ritmini bozuyor. Bu oyunun karşılığında çok değerli bir 3 puan aldı Galatasaray.
Dün sahada G.Saray adına hiçbir şey yapmayan bir Sneijder vardı..
Erman Toroğlu: Maçı izlerken uyku komasına girdim
Eskişehirspor ile Galatasaray'ın ligdeki puan mücadelesine baktığımız zaman tempolu, tansiyonu yüksek bir maç seyredeceğinizi zannedersiniz. Kusura bakmayın, ben maçı izlerken uyku komasına girdim. Kendime çimdik atarak maçı seyretmeye gayret ettim. Böyle maçları izledikten sonra sanırım Türkiye'de taraftarların maçlara neden gelmediklerini daha iyi ve net anlarsınız. Statların çevresindeki seyyar satıcılar kulüplerden daha fazla kazanıyor dersek yanlış olmaz!
G.Saray dün hiç hak etmediği bir maçı kazandı. Karşılaşma sabaha kadar oynansa en kötü berabere biter havasındaydı. G.Saray'ı ileriye taşıyan futbolcular hangileri diye sorarsanız söyleyeyim. Koca takımda üç isim var, Muslera, Sneijder ve Melo. Bu maçta Sneijder oyunda hiç yoktu! Kaleci Muslera çok büyük bir hata yaparak takımına golü yedirtti. Vuracaksan yumruğu topu 40 metre ileri atacaksın. Yoksa dünkü gibi topu rakibin önüne düşürürsen golü de yersin!
Melo dün sahada sadece mücadele etti. Melo gibi üst düzey futbolcuların takıma iyi futbol oynatmak, iyi genç futbolcular kazandırmak gibi özelliklere sahip olması lazım. Ama maalesef dünkü Melo'da bu özellik yoktu. Peki dün gece Melo ne yaptı, sadece iyi mücadele etti.
Öyle veya böyle G.Saray cephesi şimdi diyecek ki, "Kardeşim çok kötü oynadığımız zamanlarda da maç kazanırız." Evet büyük takım olmak kolay değil ama böyle kaç tane maç kazanırsın?
Umut; G.Saray'ın santrforu değil. Yedek kulübesinde olur mu, olur! Burak da G.Saray için ideal bir santrfor değil. O da yedek kulübesinde olursa olur! Selçuk'un daha fazla koşması lazım.
OYNAMADAN KAZANDILAR
Yani dün gece G.Saray oynamadan maç kazandı. Her zaman papaz pilav yer mi bilinmez. Papaz bazen dün akşamki gibi pilav yer, bazen de ayvayı yer. Dün akşam (A) şıkkı oldu! (B) şıkkı da G.Saray için uzak değil. Bu haftaki maçlara baktığımızda şampiyonluğa en yakın takım F.Bahçe olarak gözüküyor. İkinci takım Beşiktaş üçüncü ise G.Saray gibi. Ama şu da bir gerçek ki Türk futbolunun günü gününe uymuyor. Bazı takımlar, bu hafta bakıyorsunuz şahane futbol oynuyor, bir kaç hafta sonra bakıyorsunuz şahane bildiğiniz takımın yerinde yeller esiyor. Yani bizde futbol artık günlük oynanıyor.
Ahmet Çakar: Tüm zamanların en kötü G.Saray'ı
Özelikle karşılaşmanın ikinci yarısına baktığımızda sahada Galatasaray diye bir takım yoktu. Tüm zamanların en kötü Galatasaray'ı gibiydiler. İddia ediyorum, tüm Galatasaraylılar beraberliğe bile razıydılar. Ama futbol bu işte, Eskişehir'in 82'de topu direkten dönüyor ve maçın son dakikalarında o ana kadar ikinci yarıda ilk defa rakibinin kalesine giden Galatasaray Selçuk'un golüyle 3 puanı kurtarıveriyor.
Maça bakıyoruz, Eskişehir çok iyi başladı. İlk 10-15 dakikada da önemli pozisyonlar buldu. Daha sonra maç dengelendi ve Galatasaray Umut'la öne geçti. Dün geceki maçta çok tuhaf çelişkiler vardı. Sneijder topsuz oyunda hiç yok. Adam kovalama yok, ikili mücadele yok ama Galatasaray'ın attığı gol ve Umut'un yakaladığı yüzde yüzlük pozisyonun asisti Sneijder'den.
Başka bir çelişki ise şu... Muslera ilk yarıda çok ama çok önemli kurtarışlar yaptı. Buna karşılık yediği golde yanlış çıkarak önemli bir hataya imza attı.
İkinci yarı Galatasaray maçı kurtarır diye düşünüyorduk. Maç bir başladı ki Eskişehirspor top göstermiyor. Bunun en önemli sebepleri Melo'nun geri çekilmesi ve Yekta'nın oyundan alınışı. Ayrıca Galatasaraylı forvet oyuncu kovalamıyor.
Böyle olunca da herhalde Eskişehirspor kendinin bile şaşıracağı büyük bir baskı kurdu. Sağdan geldiler, soldan geldiler, pozisyonlar da buldular ama bırakın maçı kazanmayı beraberliği bile kurtaramadılar.
Futbol böyle tuhaf bir oyun. Kötü oynuyorsunuz, kazanıyorsunuz. Tıpkı Beşiktaş'ın Rize'de kazandığı gibi.... Ve hala şampiyonluk yarışında ben de varım diyebiliyorsunuz.
PENALTIYI VERMEDİ!
Halis Özkahya hakem olarak çok tehlikeli sınırlara girdi. Melo'ya gösterdiği kart kesinlikle yanlış, faul bile olmayabilir. Ama en önemli hatası ikinci yarının hemen başında Melo'nun Serdar'a yaptığı açık penaltı. Ceza alanı yan çizgisi üzerinde Melo yere düşerken koluyla Serdar'ı bacağından çok net bir şekilde engelliyor. Bunu vermemek takdir hakkı falan değil tamamıyla çok vahim ve düşündürücü bir hakem hatasıdır.