Levent Tüzemen: Karakterli oyunu alkışlamalıyız!..
Arabayı park ettikten sonra eve doğru yürüyordum. Önümde 4 liseli genç Hollanda- Türkiye maçı için yapacakları iddiayı tartışıyorlardı. Konuşmalar şöyleydi: "Ne Türkiye'si oğlum Hollanda bize fark. Kaç atar? 3-0 kesin olur. O zaman Hollanda'nın farklı galibiyetine oynayalım.." Bu konuşmalara bakınca Fatih Terim'in, "Milli maç çok kimse için çok önemli değil.." serzenişi geldi.. Milli Takım'a güvenmeyen liseli gençler iddiayı kaybetti. Gençlerin Milliler'e güvenmeye ihtiyacı var. Bu yüzden Milli Takım'ın oyun ve başarı olarak Hollanda maçındaki gibi yürekli, cesaretli ve güvenli bir oyun ortaya koyması gerekiyor. Hollanda'yı elimizden kaçırdık.
Maçı genelde akıllı oynadık. Kompakt oyun anlayışı içinde ayağa etkili pas yapan Hollanda'ya geniş alan ve pozisyon vermedik. Orta alanda adam adama presle Hollanda'nın isabetli ve etkili top kullanmasına izin vermedik. Sakin ve dikkatliydik. Takım savunması ve yardımlaşma mükemmeldi. Kompakt oyunu keşke İzlanda ve Çekler'e de oynasaydık puanımız kesin fazla olurdu. Galibiyeti uzatmada kaybetmenin burukluğunu yaşıyoruz. Ama Milli Takım'ın ortaya koyduğu karakterli oyunu da alkışlamalıyız. Başarı ayrıntılarda gizlidir; Hiddink tüm hamleleri yaptı. Terim ise iki hamleyi sakatlık nedeniyle zorunlu yaptı.. Milli Takım dar kadronun zafiyetini yaşadı. Çünkü; Serdar Aziz sağ stoper değil mi? Serdar çıktı, sol stoper Ersan girdi. Yine sol stoper Hakan Balta sağa geçti. Bu yer değişikliği Millilerin savunma dengesini bozdu.
Bence Burak çıktığında Kazım değil Hamit girmeliydi. Çünkü Hamit gibi oyunu tutacak oyuncuya ihtiyacımız vardı. Sonuç; keyif veren bu Milli Takım'a güvenelim, destekleyelim.. Bu takım 5'e 5 yapacak kaliteye sahip.. UYARI; Türkiye'de hakemler kendini yere atan ve yerde yatan oyunculara fazla taviz veriyor. Alman hakem Felix Brych yere yatmaları yutmadı. Biz de bunun faturasını 6 dakikalık uzatmada golü yiyerek ödedik.
Rıdvan Dilmen: Beş puan!
Fikstür çekildi, 5 maç bitti. İlk İzlanda maçında mağlubiyeti hak ettik. Daha sonra 4 maç yaptık, 5 puan aldık. Toplamda 5 maç, 5 puan... Çek Cumhuriyet, Letonya ve dün Hollanda maçlarında (Kazakistan'ı zaten yenmiştik) alınan 2 puan gerçekten oyunların karşılığı değildi. Dün en iyi oyunumuzdu, evet ama gene kazanamadık. Letonya maçında çok iyi oynamadık ama 8 pozisyona girip kazanamadık. Çek maçında 60 dakika farka gidecek maçı kaybettik. İşte futbol böyle bir oyun... Milli takımımıza karşı hiçbir takım favori olamaz, 3-4 ülke dışında...
Açıkçası İzlanda maçını ben 3 ihtimalli görüyordum, mağlup olduk. Çek Cumhuriyeti maçını 2 ihtimalli (galibiyet, beraberlik) görüyordum, yanıldım.Letonya maçını tek ihtimalli görüyordum (galibiyet), yine yanıldım. Kazakistan maçı tek ihtimalli görüyordum, onda yanılmadım. Hollanda maçı iki ihtimalli diyordum, mağlubiyet ya da beraberlik...
GERÇEKÇİ OLMAK GEREKİRSE...
Hollanda ekolüne karşı 60 dakika hem iyi oynayıp hem de öndeydik. Hollanda kendi ekolünün dışına çıkıp kanat oyuncusu Afellay ve forvet arkası Sneijder'i ikili göbeğe koydu. İki tane uzun santrfora sahanın her yerinden şişirerek ekolünün dışına çıktı. Uzatmada yedik. Top Turuncular'a geçince 40 metre papatya gibi, bembeyaz bir takım gördük. Sayıca fazla gibilerdi. Ceza sahasının 10 metre dışında 10 tane beyazlı şahane duruyor, top bize geçince de iyiye yakın çıkıyorduk. Savunma organizasyonu 10 üzerinden 10 ama Hollanda şişirirken değil, futbol oynanırken... Hücum organizasyonu 7. Zaten 7'nin üzerinde olsa 2'yi, 3'ü de bulabilirdik.
Taktik olarak mükemmel hazırlanmışız. Hollanda'yı tarzının dışına çıkaracak kadar fırsat tanımamışız. Sneijder'in ve biraz da Afellay'ın dışında problem çözücü oyuncusu kalmayan Hollanda'yı çok doğru bir organizasyonla lehimize de çevirmiştik ama grupta yediğimiz en pis golü yedik. Kaybedilen o kadar değerli 2 puan var ki... Kaybedilen diyorum çünkü milli takımımız 3 puanı fazlasıyla hak etti.
Tabii 2 tane üst üste kazanabileceğimiz maçlar var. Gerçekçi olarak bakacak olursak bundan böyle 3.lüğe oynayacağız. Öyle gözüküyor. İnşallah yine yanılırım ve ilk 2'ye gireriz!
Erman Toroğlu: İkinci golü bulamazsan!..
Maç başlıyor, herkesin kafasında; "Hollanda oyunu istediği gibi yönlendirecek, sağdan soldan aut çizgisine kadar inip, orta yapacak, ver-kaç yapacak, şut atacaklar" diye düşünceler var.
15 dakika geçiyor, 20 dakika geçiyor, yarım saat geçiyor bizim takım sahada istediklerini yapıyor. Hollanda takımı kendi istediği gibi değil, bizim istediğimiz gibi oynuyor. Veya biz Hollanda takımını bizim istediğimiz şekilde oynamaya zorluyoruz. Öncelikle "Portakal"lar kesinlikle oyunu yan çizgilere, daha da ileri giderek aut çizgisine taşıyamıyorlar. Hep göbekten hücum yapmaya çalışıyorlar!
İlk yarı bitip ikinci yarı başlıyor. Hollanda'nın oyununda bir değişiklik yok. Bu sefer telaş başlıyor. Topu ha bire karşıdan bizim defansın ortasına şişiriyorlar. Fakat 60. dakikadan sonra biz hücumda istediğimiz varyasyonları yapamıyoruz. Aslında burada Fatih hocanın iki şanssızlığı vardı. Birincisi; Serdar Aziz sakatlanıyor. İkinci şanssızlığı da ikinci yarı bu sefer Burak sakatlanıyor. O yorulan bazı oyuncuları değiştireceğine iki tane hesapta olmayan değişiklik yapıyor.
Aslında Burak dün uzun zamandır seyrettiğim en iyi Burak. Neden derseniz? Kendisine atılan bütün topları ya iyi yerlere devretti ya da rakip defansın arasında çok iyi saklayarak yani topu oyunda tutarak takımın ileri çıkmasını sağladı.
Aslında bu Hollanda'ya 60. dakikadan sonra daha diri hücumcularla gidebilseydik çok rahat gol bulurduk. Olmadı! Töre iyi işler yapıyor ama aynı Beşiktaş'ta oynadığı gibi çok can alıcı yerde topu arkadaşlarına vereceği yerde kendi kullanmaya kalktı. Belki de golleri engelledi. Şu net gözüktü: Robben, Hollanda Milli Takımı'nın yarısı. Çünkü hem kendi oynuyor hem de arkadaşlarını oynatıyor. Hollanda'da Sneijder kaptandı ama oyun kaptanlığını yapamadı.
Öne geçtik, psikolojik olarak her geçen dakika rakibi yıprattık ama bu tip maçlarda pozisyon bulamazsan 1-0 bitirme şansın zora kalır. Hele 90+2'de gol yersen, böyle yıkılırsın. Sahanın iyilerini saymaya kalksam birinci sıraya maçın hakemini koyarım.
Ahmet Çakar: Çok yazık ama umut vericiydi
Euro 2016 elemelerinde çok kritik önemi olan ve kesinlikle sonuna kadar hak ettiğimiz bir maçı son dakikada kaybediverdik. Her ne kadar Hollanda'da Robben ve Van Persie gibi önemli yıldızları olmasa da Hollanda, Hollanda'dır.
Maç boyu bakıyoruz, rakibe neredeyse tek pozisyon vermedik ama içimizden biriyle umutlarımız söndü. Oyunun ilk dakikasından son dakikasına kadar çok iyi oynadık. Hollanda bol pas yaptı, açık vermedik ve ilk yarıda da Burak Yılmaz'ın golüyle öne geçtik. İkinci yarı Hollanda çok daha fazla risk aldı. Hücum gücünü arttırdılar. Son yarım saat doldur boşalt oynadılar. Ama buna rağmen kesinlikle dengemizi hiç kaybetmedik.
Ayağa oynadık, çabuk çıkmaya çalıştık, rakibe boşluk vermedik. Ama futbol gerçekten nankör bir spor ve 90 dakika oynanıyor. Kazansaydık grupta bizim adımıza çok şey değişebilirdi. Kaybetmedik, bu da iyi gibi görünse de dün geceki oyuna baktığımızda kesinlikle beraberliğe bile yanmak lazım.
Keşke milli takımımız bu oyunun yüzde 70'ini İzlanda ya da Letonya'ya karşı oynayabilseydi. Dün gece muhteşemdik ama grupta bundan sonra geriye kaldı 5 maç. Ve sadece 5 puanımız var. Kazansaydık komadan çıkıp çok umutlanacaktık. Ama kazanamadık, üstelik rakiplerimizle aradaki puan farkı da aynen duruyor. Bu nedenle çok önemli bir galibiyeti ellerimizin arasından kaçırdık. Karşılaşma öncesi çok tartışılan maçın hakemi Felix Brych, iyi bir 90 dakika çıkardı. Objektif bir yönetim gösterdi ve kesinlikle oyunu etkileyecek yanlış bir karar vermedi.
Bu maçtan geçer not aldı.
Sonuç olarak, dünkü karşılaşmadan 1 puan çıkardık ve grupta 4. sırada kaldık. Ama dün gece sergilenen futbol hepimizin umutlarını tazeledi ve kalan 5 maç ve 2016 Avrupa Şampiyonası yolunda inancımızı artırdı.