Serkan Korkmaz: Karakter
Chedjou ve Muslera'nın yokluğu G.Saray tribünlerini dolduran taraftarı (sezon rekoru) endişelendiriyordu. İlk yarı itibariyle bu iki ismin yerine oynayanlar hasbelkader iş görüyordu ama, esas eksiklik maç içinde adalesi çeken Selçuk'un çıkması, sakatlıktan dönen Hamit'in girmesiyle baş gösterdi. Pek çok yorumcu tarafından eleştirilen, hatta bendeniz tarafından sıklıkla "vasat" olmakla itham edilen Selçuk, teknik ve taktik anlamdaki varlığından çok daha fazlasıydı G.Saray için. Çünkü onda yetenekten daha fazlası var; güçlü ve takdir gören bir KARAKTER... Bu kritik dönemlerde herkes yanında onun gibi insanlar olsun ister. Selçuk'un zorunlu olarak oyundan çıkmasının ardından Galatasaray ilk yarının sonunu zor gördü. Yasin,Umut ve hatta Sneijder artık savunma da yapmalıydı ama yapmadılar. Eminim ki pek çok cimbomlu "aslında bir puan çok da kötü değil" diye düşünmeye başlamıştı.
YETENEK
İkinci devrenin hemen başında G.Saray o denli takım savunmasına odaklıydı ki; hücumda etkinlik kurabilmesi 10 dakika kadar sürdü. 60.dakikaya kadar G.Birliği bastırıyor, G.Saray yaslanıyordu. Ama G.Saray'ın Sneijder'i vardı... Her açıdan, her mesafeden vurmaya başlamıştı bir kere. Hollandalı yıldız, kaleyi karşıdan gördüğü ilk şutunda takımını öne geçirmeyi bildi. Karakterini çok bilmem ama, futbol; onun gibi yeteneklerle keyifli bir oyun. Görünen o ki; bu sezon o keyfi süren G.Saray ve G.Saraylılar oldu. Keza şampiyonluk yarışındaki diğer rakiplerinde böyle bir yetenek yok. Tartışmasız "sezonun en büyük yeteneği" o.
HIRS
Ve; Sabri Sarıoğlu... "Sezonun en iyi çıkış yapan ismi" Yasin'se ona da rahatlıkla "sezonun en büyük geri dönüşü" diyebiliriz. Lideri, yeteneği, hırsı ve sürpriz katkılarıyla G.Saray, şampiyonluk için gün sayıyor.
İlker Yağcıoğlu: Telekom'da şampiyo...
GALATASARAY takımına baktığımız zaman sahadaki oyuncuların orta koyduğu mücadeleden çok net bir şekilde bir hedeflerinin olduğunu anlıyorsunuz. Sahadaki oyuncular bu hedefe yani şampiyonluğa ulaşmak için var güçleriyle mücadele ediyorlar. İyi de oynasalar kötü de oynasalar farketmiyor. Oyuncular da hep bir coşku var. Galatasaray'ı rakiplerinden ayıran en önemli özellik de bence bu. Dün akşam da son haftadakilere benzer bir oyun oldu. Tek kelimeyle kıran kırana geçen maçta Galatasaray bir tane attı, 3 puanı cebine koydu ve artık şampiyonluğa çok yakın.
YASİN MÜKEMMELDİ
Maçın teknik analizini yapmak bu saatten sonra çok da önemli değil ama yine de emektar Sabri'nin Melo'nun Hakan Balta'nın, özellikle de Yasin'in diğer arkadaşlarına göre öne çıktığını söylemek doğru olur. Özellikle Yasin formayı resmen tırnaklarıyla kazıya kazıya aldı. Hamza Hamzaoğlu'nun ona verdiği şansları son derece iyi kullandı ve bugün artık Galatasaray taraftarının sevgilisi olmuş durumda. Yasin'in hikayesi aslında başlı başına teknik direktörlerin bir oyuncuyu kazanıp ya da kaybetmek konusunda bakabileceğimiz en güzel örnek. Prandelli'nin yok saydığı bu oyuncu şimdi Galatasaray'ı şampiyonluğa taşıyan oyuncuların başında geliyor. Muslera'nın olmadığı gecede Sinan'ın bir, iki tereddütlü çıkışı dışında dünkü karşılaşmada işini yaptığını söyleyebiliriz. Attığı gole kadar bir türlü kalenin yerini bulamayan Sneijder'in geceyi noktalayan isim olması da futbolun güzelliklerinden bir örnekti.
Levent Tüzemen: Muslera'nın önemi!
TT Arena'da "Tek kişilik oyun" sahne almaya devam ediyor. Antep maçında Hakan Balta, Konya maçında Selçuk İnan Galatasaray'ı zirvede tutmuştu. Gençlerbirliği karşısında golcülerin tribünlere saç-baş yoldurduğu maçta "Büyük usta" Sneijder Galatasaray'ı şampiyonluğa yaklaştıran golü attı..Hakkını verelim: Gol öncesi Sabri'nin ortasında Burak'ın topu kontrol edip Sneijder'in önüne indirmesi akıl doluydu...
Galatasaray belki iyi değildi ama doğru oyunda futbolcuların mücadelesi mükemmeldi. Yasin'in özellikle ikinci yarı hazırladığı çok pozisyon vardı ama Umut- Burak ikilisi nedense son vuruşlarda etkisiz kaldı. Galatasaray zaman zaman "Senkron" kayması yaşadı. Neden? Muslera'nın olmayışı tüm takımın hafıza kartını karıştırdı. Sinan Bolat'la Galatasaray ligde hiç oynamamıştı. Tribünler maç öncesi Sinan'a büyük destek verdi. Bu endişeyi maç boyu yaşayan Galatasaray savunması kafaca rahat değildi. Nasıl mı? Muslera Mersin'de tam 55 kez topla buluşmuştu. Bunların 27 tanesi geri pastı. Sıkışan oyuncular ayağındaki topu rahatlıkla Muslera'ya oynuyorlar. Muslera da ayaklarını iyi kullandığı için oyunu, geriden akıllı başlatıyor, uzun attığı degajlar isabetli pasa dönüyor. Sinan Bolat güvensizliği Gençler maçında Galatasaraylı oyuncuların geriye oynamalarını engelledi. Maç boyu Sinan'a (Semih 4, Sabri 2, Balta 2, Hamit 1) toplam 9 kez geri oynamışlar.
Galatasaray'ın dengesizliğinin sebebi öncelikle Muslera'nın olmayışıdır. Hiçbir futbolcu Galatasaray'dan büyük değildir. Emre Çolak, Mersin'de oyundan çıkarken Hamza Hoca'ya terbiyesizlik yaptı. Hamza Hoca da maç sonu, "Emre özür diledi" yorumunu yaptı. Emre cezasız kalmamalı ama final haftalarında bu disiplin gösterisinin doğru olmadığını düşünüyorum. Selçuk'un sakatlığı sonrası giren Hamit iyi mücadele etti ama temposu düşüktü ve sakatlandı. Emre olsaydı çözüm daha kolay olurdu. Sabri-Telles ikilisi çok iyi oynarken akıllı savunma yaptı. Telles nihayet korkmadan mücadele etti. Halis Özkahya iyi maç yönetti ancak Umut'un pozisyonunda Hakan Altıntaş'ın yaptığı penaltıyı bence süzemedi..
En yüksek not 8 Sneijder
En düşük not 8 Umut
Erman Toroğlu: Bu penaltı nasıl olur da verilmez?
Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş açısından "kemanın telleri" gibi "gergin" bir maç! Gençlerbirliği rahatsız pozisyonda olsa yani düşme hattında falan olsa Galatasaray'ın lehine olacak. Ama onlar çok rahatlar, hata yapmaktan da korkmadan oynadılar.
Ö
nce şunun altını çizelim; aslında altı çizilecek çok şey var dünkü maçta. Bence birinci sıraya Galatasaraylı futbolcuların inanılmaz derecede mücadele etmeleri girer. Zaman zaman kötü de oynadılar. Ama mücadele etmeyen futbolcu yoktu. Son zamanlarda bu tür mücadele ne F.Bahçe'de ne de Beşiktaş'ta vardı. Aslında dünkü maçın bir başka yönü de var. Rakiplerinin bugün ve yarın oynayacağı maçlara göre belki de bu sonuç Galatasaray'ı şampiyon yapacak.
90 dakika boyunca benim çözemediğim iki pozisyon var. Birisi 61'inci dakikada Umut'un düşürüldüğü anda hakemin vermediği ve inanılmaz olan bir penaltı pozisyonu. İkincisi 90+5'te Stancu'nun kaçırdığı inanılmaz pozisyon.
Hakem böyle bir maçta böyle bir penaltıyı nasıl vermez? Bakınız sana göre, bana göre bin tane penaltı pozisyonu vardır. Ben "Penaltı" derim bir başkası "Ben vermem" diyebilir. Ama dün akşamki pozisyonu izleyen birilerine soralım, hem de futboldan nasibini almasın, 1 veya 2 kişi "Penaltı değil" diyemez. Zaten hakem bu penaltı pozisyonundan sonra takdir haklarını Galatasaray'dan yana kullanmaya başladı. Hakeme bu maçta bir şey daha sorarım: Hakem kardeşim size verilen derslerde Melo'nun iki tane rakibin ayağına bastığı pozisyonda ona sarı kart verilmez mi? Dün akşam işte böyle bir hakem vardı. Bu da Türkiye'nin kaderi.
MÜCADELE ETMEYEN GALATASARAYLI YOKTU
Biz yine futbolculara dönelim: Galatasaray'da kötü mücadele eden futbolcu yoktu. Bu bir! Peki mücadelenin yanında çok iyi oynayan kimler vardı? Bir Sneijder hemen onun yanında da Yasin derim. Sonra üçüncü sıraya Sabri'yi eklerim. Onun yanına da Burak'ı yazarım. Yalnız şunu unutmayalım: Son dakika pozisyonu hariç Galatasaray, Gençlerbirliği'ne net pozisyonlar vermedi. Birinde kaleci boşa çıktı. Stancu'nun pozisyonunda Semih ile anlaşamadılar. Aslında bu kaleciye de hak vereceksin bir yerde. Çünkü Muslera'nın yedeğiydi. Takım arkadaşlarının çoğu ona pas bile vermediler zaman zaman. Ve ona zor olacak pozisyonlar da yaratmadılar.
MAÇLAR AYNI GÜN VE SATE OYNANMALI
Sezon başı, bu Galatasaray'ın bitime iki hafta kala bu tarz bir başarı yakalayacağını kimse söyleyemezdi. Hele o İtalyan'dan sonra! Öyle veya böyle Hamza hoca elindeki bu kadroya rağmen iyi şeyler yaptı. Dün akşam zaten kimse Galatasaray'dan mükemmel bir oyun beklemiyordu. Ama dün akşam Galatasaray mükemmel mücadele etti. Aslında bu maçın sonucu bugünkü F.Bahçe-Mersin maçına yüzde yüz tesir edecektir. Haliyle de dünkü Galatasaray maçının sonucu bu geceki maçla birleşerek belki de şampiyonluk maçı olacaktır.
Galatasaray, F.Bahçe ve Beşiktaş'ın maçlarının aynı gün ve saatte oynamaları gerekirdi. Ama yayıncı kuruluş fazla para kazanacak diye maalesef futbolu tuhaf bir hale sokuyoruz. Bu yayıncı kuruluş öyle işler yapıyor ki tam taç çizgisi kenarında bir ikili mücadele var. Ne oldu diye merak ediyorsunuz bir de bakıyorsunuz ki reklam geliyor ve pozisyon güme gidiyor. Galatasaray Arena'nın ulaşım rezaletini biliyorum. Ve bu rezalete rağmen maça gelen Galatasaray taraftarlarını kutluyorum. Paranla rezil olmak gibi bir şey onların yaşadıkları.