3- Bir cephenin kapanması Beşiktaş için ligde avantaj olur mu?
Evet, sonuç 3-1 ve Beşiktaş Avrupa'dan elendi. Kartal artık yola devam edemiyor... Bunların hepsi dün akşamın olumsuz sonuçları ve fotoğrafları. Bu tamamen bir tahmin ama bu sezonun Beşiktaş için ilk hedefini, yani şampiyonluğu ve Şampiyonlar Ligi'ni göz önüne aldığımızda içten içe Avrupa'dan elenmeyi tercih eden bir çok Beşiktaşlının olduğunu düşünüyorum. Bunlara yöneticiler, futbolcular ve hatta Şenol Güneş de dahil. Yani bu sezon Beşiktaş tek bir hedef istiyor o da lig şampiyonluğu.... Evet, grup lideri olarak geldiği Lizbon'dan elenerek dönüyor Beşiktaş ama çok mu üzülüyor? Hiç sanmıyorum...
MURAT ÖZBOSTAN
Sadece Tolga mı!
Havalar soğuduğunda hepimizin başına gelir. Soğuk algınlığının belirtilerini hepimiz biliriz. Önce hapşırık ardından solunum yollarını zorlayan öksürük, biraz da zorluysa yüksek ateş ve halsizlik. Kendimizi bir anda yorgan döşek yatarken buluruz. Beşiktaş için de bu belirtiler 15 gün önce Akhisar maçında başlamıştı. Ege ekibi 2 gol atıp, bir de topu direkten dönerken sadece 3 puanı almamış Beşiktaş'ın düşüşüne de dikkat çekmişti. Lizbon'dan önce Kayseri'de yorgunluk had safhadaydı. Böyle durumlarda doktor hastasına, vitamin alın, bol su tüketin ve dinlenin der. Futbolda bu mümkün değil elbette. Dün Lizbon'da Kartal'ın yenilmemesi gereken bir sınavı vardı. İlk yarıdaki oyun da bunun müjdesini verdi aslında. Sporting karşısında, sert bir Beşiktaş buldu. Olcay Şahan'ın 40'ın üzerinde topla buluştuğu ilk yarının ardından bu takım bu oyunla buradan bir sonraki turun vizesini alır dedik. Bir de üstüne Ricardo Quaresma'nın o eşsiz ayak dışıyla attığı nefis pas ve olması gerektiği yerde olan Mario Gomez'in usta bitirişi gelince keyiflendik ama bu keyfin üzerine limon sıkan Tolga oldu. Geçen yılın çok tartışılan kalecisi bu sezona iyi başlamıştı ama Akhisar maçında yediği ikinci gol sonrasında üzerinde oluşan baskı onu Lizbon'da dibe vurdurdu. Dün iki golde de yaptıklarını manşetteki "Ne yaptın Tolga!" ile özetleyebiliriz. Tabii bütün suç Tolga'da değil. 1-0 öne geçilen ve beraberliğin gruptan çıkmak için yeterli olduğu oyunda bir takım 10 dakikada 3 gol yiyorsa, suçu teknik adamda da takım savunmasında da aramak lazım. Tolga sınıfta kalmış olabilir, derbide forma giymeyebilir ama dün Beşiktaş forması giyen her futbolcunun ve kenardaki Şenol Güneş'in de çıkartması gereken dersler var. Geçen yıl Avrupa'da Mart ayını gören Beşiktaş, Aralık ayında kepenkleri indirdi. Kalan iki kulvarda ihtiyaçları olan tek şey güven veren bir kaleci ve kalecilerini her seferinde kurban etmeyecek bir defans hattı. Mayıs sonunda 'Güneş' doğmasını istiyorlarsa, Başkan Fikret Orman'ın Ocak ayında transfer için güneş doğmadan kalkıp işe koyulması gerekiyor.
ERMAN TOROĞLU
Diego çok borçlandı
Bu tip maçlarda aptalca atılmanın bedeli bir üst tura çıkamamak olabilir... Çünkü bu bir lig maçı değil. Bunu yapan futbolcu, eğer bir takıma kurtarıcı olarak getirildiyse, büyük bir firma olarak transfer edildiyse ve o hiç olmayacak yerde bu hareketi yapıyorsa, ya bu futbolcunun zihinsel bir sorunu vardır ya da bu futbolcu, bu camiada olmak istemiyordur. Celtic aman aman bir takım değil... Bizim ligde oynasa orta sıralarda mücadele eder. Ama bizim ligde orta sıralarda mücadele eden bir takım, bir büyük takım 10 kişi kalınca Celtic gibi oynamaz. Kaderine razı olur. Ancak Celtic, Fenerbahçe'yi 10 kişi yakalayınca ecel terleri döktürmeye başladı. Fenerbahçe takımı bu teknik direktörle beraber, sahada rakip takımla kavga etmeye başladı. Aslında kötü birşey değil. Oyun kuralları çerçevesinde bunu yaparsanız, giydiğiniz formanın da ağırlığı ile bu size avantaj sağlar. Ama bunu Avrupa'da yaparsanız belli sınırları aşmayacaksınız. Sarılacivertliler, mücadeleyi fena yapmıyorlar ancak göze hoş gelen futbol da oynamıyorlar. Seyirci şunu ister, şoför mahallinde oturayım, 10 lira yerine 2 lira vereyim ve evin önünde ineyim. Hepsi birlikte olmuyor... Dün geceki maç hedefe varma maçıydı. Sinirler bozulabilir, iyi top oynamayabilirsiniz ama bir üst tura çıkmak zorundasınız. O nedenle iyi mücadele etmek zorundasınız. Diego'nun arkadaşlarını satmasına rağmen arkadaşları onu satmadılar, mücadelelerini üst noktaya taşıdılar, maçı da turu da Diego'yu da kurtardılar. Bundan sonra Diego'nun arkadaşlarına çok borcu var. Ama artık nasıl öder bilemem. Hedef üst tura çıkmaktı Fenerbahçe onda başarılı oldu. Ama şunun altını çizelim, Fenerbahçeli futbolcular geçen yıllara göre dikdörtgenin içinde daha fazla kavga ve mücadele ediyorlar. Futbolda da öncelik budur. Görsel birşey isterseniz onu da yaparlar mı, yapabilirler. O da Fenerbahçe'yi bu tarzda oynatan, bu teknik direktörü bağlı. Herşey onun elinde.
ÖMER ÜRÜNDÜL
İnanılır gibi değil!
Glasgow Rangers en alt kümeye düşürüldükten sonra, senelerin rekabeti bitince, Celtic artık sıradan bir takım oldu. Kadıköy'e grup sonunculuğu garanti bir durumda geldiler. Her şeye rağmen en iyisini yapabilmek için mücadele edeceklerini tahmin ediyordum. Bunu düşünen F.Bahçeli futbolcular da maça atak başladılar. Mehmet Topal ile çok erken bir skor avantajı kaleci ile birlikte direğe takıldı. İlerleyen bölümde, F.Bahçe'nin saha içi görüntüsü vasatı aşamadı. İlerideki üç forvetin katkılarının çok yetersiz oluşuydu. Üretkenlik sağlanamıyor, baskı da artıyordu. Bir önemli rakip pozisyonunda Abdoulaye Ba, penaltı ve kırmızı kart riskini göz önüne alarak engelledi. Devre sonu takımın en başarılı ismi Gökhan Gönül'ün mükemmel uzun pasında, o dakikaya kadar sahada görünmeyen Markoviç, klasik sprinter atma şansını buldu. Kalecinin de büyük hatası ile takımı rahatlatan gol geldi. İkinci yarı güllük gülistanlık başladı. Skor avantajı ile işi hemen hemen garantiye almış Fenerbahçe adeta karşı alanda yerleşti. Tempoyu fazla zorlamayıp, fizik gücünü ligi düşünerek ekonomik kullandı. Rakibin de tehdit edici hiçbir görüntüsü yoktu. Birden sahneye Diego çıktı. Hakemin önünde, bu tip maçta, böyle bir tekme nereden çıktı, yorum yapmak dahi mümkün değil. Bu dakikada, bu sefer Diego'dan sonra Pereira gündeme geldi. Kırmızıdan sonra hemen yapılacak tek hamle vardı; Ozan girecek, Markoviç çıkacak... Bunu yapmadı ve de beraberlik golü geldi. Üstelik de daha uzatmalarla birlikte yaklaşık 18 dakika varken.... Hala Ozan kulübede oturuyor, inanılır gibi değil. Bu arada Celtic'in de sonu gelmeyen 2 tehlikesi var. Son 10 dakika, Ozan-Markoviç değişikliği Pereira'nın aklına geldi. Sonuçta da 90 dakika ikinci turu getirmiş skorla bitmiş oldu.
FATİH DOĞAN
3F ile Avrupa'ya veda!
Portekiz'in diktatörü Salazar ile İspanya'nın diktatörü Franco geçmişin karanlık dehlizlerinde anılsa da, "İnsanları "3F- Futbol, Fado, Fiesta ile uyuttum-kandırdım-yönettim" yaklaşımının günümüz dünyasında yönetenlere ilham verdiği yadsınamaz. Lizbon'da 'damardan' hissi veren etkileyici FADO müziğini çıplak sesten dinleme imkanı bulduk. Lizbon Teknik Direktörü Jesus ta yok "3.takımla çıkacağım" yok "Quaresma'yı istiyoruz" gibi söylemlerle farklı bir gündem uyutması denediğini, en iyi 11'ini sahaya sürünce net olarak gördük. Beşiktaş'ın özellikle ilk yarı başta Gomez ve Olcay ile yakaladığı net pozisyonları sorumsuzca harcaması şaşılacak bir durumdu. Bu seviyede takıma bu kadar basit hatalar ve son vuruşlar hiç yakışmadı. İlk yarıda Quaresma'ya ne Gomez ne Olcay ayak uyduramadı. İkinci yarı Beşiktaş Quaresma'nın trivela asistiyle Gomez'le de golü bulan siyah-beyazlılar tarihi bir hata yaptı. Uyuyan seyirciyi ve rakibi daha da uyutmak için oyunu soğutmak yerine anlamsız bir paniğin, dağınıklığın içine girdi. En iyi yaptıkları şeyi "seri paslaşarak ve oyunu daraltarak" yapmaları gerekeni yapmadılar. Tolga'nın ve defansın bakışları arasında Slimani'nin golüne ve takımı ateşlemesine fırsat verdiler. 1-0'dan hatta 1-1'den sonra "Yalnız kalan ve yorulan Atiba'nın yanında Veli ya da Necip'e ihtiyaç var" dediğimiz anlardı. 3-1'e getiren goller, Beşiktaş'ın gol yedikten sonra ne yapacağıyla ilgili bir kriz planının olmadığı gerçeğinin altını çizmekten öteye gitmedi. Beşiktaş acı bir şekilde elendi. Hiç kimse "Tamamen lig şampiyonluğuna konsantre oluruz" fikriyle teselli bulmasın. Öyle olsa bile Avrupa'da Beşiktaş'ın prestij kayıplarını telafi edemez. Takımda 3-4 haftadır dökülen 1-2 oyuncunun niye dinlendirilmediği gerçeğini değiştiremez... Bu hatalar, Tolgay'a güvenmeyenlerin ve kaleci transferi isteyenlerin elini güçlendirdi.
GÜRCAN BİLGİÇ
Godot'yu beklerken!
İsteyerek ve değişmeyerek başladılar maça. "İyi oldu" dediğimiz oyun karakterine yeniden kavuşmuş ve bunu sürdürmek istiyorlardı. Celtic karşısında da "Buranın sahibi biziz" diyerek oynamak istediler. Baskı vardı, yardımlaşma ve hırs da... Ama eksik olan bir şeyler de... Rakip ceza alanı çevresinde dolaşıyorlar, topa ve oyuna hakim oluyorlar ama bir türlü etkili atak dediğimiz, "tehlikeli" hareketleri göremiyorduk. Nani miydi o anahtar? Portekizli'nin yıldız karakteri, yaratıcılığı zorlaması ve klası, zor anların "fırlatma" düğmesiydi. Sahada yoktu, dolayısı ile "çare" yoktu. Öyle miydi? Veya dört maç önce başlayan çıkışın kahramanı Alper mi? Sahadaydı genç oyuncu ve çok da zorladı bir şeyleri değiştirmek için. Fakat duvara çarpıyordu Fenerbahçe atakları. Oyunda, istek de veya kazanma arzusunda değişiklik olmadığı halde, Kadıköy'deki bir karşılaşmada Fenerbahçe'ye istediği pozisyonları getirmeyen neydi? Pereira, Souza ile oynuyor hala. Topal da var sahada. En kolay mazeret yoludur aslında; "Kazanan takım yenilmez" diyerek teknik adamlar oynamazlar kadro ile. Halbuki, en iyi oynanan maçlar bile bağırıyor Ozan Tufan oynamalı diye. "İki yönlü" diye tarif ediyoruz bu oyuncuları. Çünkü sadece pas kalitesi ile fark yaratmıyorlar, aynı zamanda oyun aklı da koyuyorlar ortaya. "Akıl" dediğimiz noktada Pereira'nın rutin dışına çıktığını görmemiz mümkün müdür? Olmadığını görüyoruz, olmasını bekliyoruz. Samuel Beckett'in "Godot"su gelir ama! Beraberlik aslında kötü ama sonuç istendiği gibi. Yaş ortalaması 22 olan Molde'nin ardından grup ikincisi oldular. Grubun en kötü takımını yenemediler. En kötü ikinci takımına (Ajax) yenilmedikleri için bu sonuç yeterliydi kendilerine. Fenerbahçe kadro kalitesinden beklediğimiz oyunun ve sonucun sahibi olamıyor ama hedeflerini koruyor, kaybetmiyor. Bizler, "Godot"yu bekliyoruz...
RIDVAN DİLMEN
İlk Molde maçı ve sonrası...
Liderlik mücadelesi dışında çok sayıda beraberliğin etkisiyle puan barajının düşük olduğu bir grubu tamamladık. Fenerbahçe'nin amacı tabii ki gruptan çıkmaktı. Bu yolda 6 maçlık lige 0 puanla (1-3'lük Molde yenilgisiyle) başlamak büyük bir dezavantajdı. Ancak yavaş yavaş ligle beraber Avrupa kupalarında da 3-1'lik maçtan ders alınmış bir şekilde devam eden Fenerbahçe, daha sıkı takım savunması yapan bir ekibe dönüşerek, ilk rakibi olan Ajax'tan toplam 4 puan alıp bir daha maç kaybetmeyerek, özellikle de savunma anlayışını geliştirerek hedeflediği turu geçti. F.Bahçe, dün özellikle Diego atılana kadar bir tane savunma arkasına atılan top dışında pozisyon yemedi. Hücum adına da aşağı yukarı rakibini yarı sahaya hapsederek hep arayış içerisindeydi. Rakibe de pas yaptırmadı. İki orta saha oyuncusunun Mehmet Topal ve Souza ile girilen pozisyonlar vardı. Souza'nın pozisyonu da Diego'nun şutundan seken toptu. Yani tek kale oynamasına rağmen F.Bahçe için ilk yarıdaki tek eksi yön, kapanan takıma karşı sadece orta sahalarla pozisyona girebilmekti. Atılan gol de Celtic'in çıkışında yakalayıp başlayan kontrayla bulundu. Yani topun hep rakip yarı alanda olduğu maç başlangıcı, F.Bahçe'nin attığı golün karşılığı değildi. İlk yarıda birkaç kez çıkabildi Celtic. Kaybettiği bir topta da Markovic golü yaptı. İkinci yarının başlangıcı da ilk yarının benzeriydi. F.Bahçe asla tehdit yemiyordu rakibinden, oyuna hükmediyordu. Fakat Diego atılınca işler değişti. Johansen maçın başında Diego'yla karşılıklı sarı kart görmüştü, kalan bölümde de sürekli tahrik ederek tuzağına düşürdü ve maalesef Diego tecrübesine rağmen bu tahriğe kapılarak tekmeyi attı. Ondan sonra o F.Bahçe gitti, "Beraberlik de bana yetiyor" diye düşünen bir takım geldi. Karşısında kazansa da çıkamayacak olan Celtic, bu rahatlıkla yüklendi ve bir kanat akınıyla golü buldu. 1-3'lük Molde maçından bugüne kadar baktığımızda bu takım geçmeyi hak ediyordu. Kaldı ki santrfor ve bek rotasyonu imkanı olmamasına rağmen turu kazasız geçmesi de çok önemliydi. Ajax-Molde maçını da bir taraftan takip ediyorduk bunun için. Oyunun ilk yarısında Topal ve Gökhan müthiş oynadılar. Tabii Fenerbahçe takımı son iki maçta toplam 90 dakika eksik oynadı rakiplerinden. Bir tanesi Gaziantep deplasmanı, ağır saha.. Bir tanesi de her ne olursa olsun vasat görüntüsü verse de fizikli bir Celtic... Yani maçların yarısından fazlasını F.Bahçe 10 kişi oynadı. Belki bu anlamda Başakşehir maçında daha dinamik ve dinlenik oyuncular kullanılabilir. Önlerinde zor bir maç var. Kadro tercihlerinde bu 180 dakikayı da düşünmeli Vitor Pereira.