RIDVAN DİLMEN: Bundan daha iyisi olmaz
80'lerde Ümit Milli Takım'da iki tane yaşı yüksek oyuncu oynatabiliyordunuz, iki ekstra kontenjanınız vardı. Hatta benim oynadığım bir takımda kulakları çınlasın Raşit (Çetiner) abiyle Necdet (Ergün) abi oynamıştı. Dünkü maçta ise çocukların Mehmet (Topal) abileri vardı. Ümit Milli Takım kontenjanını o doldurdu. Rakip Hırvatistan hem birbirlerine çok alışık bir takım, hem de baya iyi oyunculardan kurulu bir ekip. Tek avantajımız maçın seyircisiz oynanmasıydı ki Hırvatlar Avrupa'nın en etkili taraftarına sahip.
Nasıl puan veya puanlar alabiliriz? Soru net... Kolektif oyun beklemek zor, genç ve yeni bir takımız. Hakan Çalhanoğlu'yla frikik golü atabiliriz, Emre'nin oyunun belli bölümlerinde Messi'vari dalışlarıyla gol bulabiliriz. Başka da bir şansımız yok gibi gözüküyordu maçtan önce, ki öyle de oldu. Nasıl yemeyiz? Bir, çok mücadele edeceğiz. İki, çok gömülmeyeceğiz. Üç, kalecimiz de iyi oynayacak. Dört, rakip de beceriksiz olacak. Bunların hepsi gerçekleşti. İlk yarıda üç, ikinci yarıda dört pozisyon verdik. Kendi adımıza da gol dışında iki pozisyona girebildik. Zaten iki takım arasındaki böyle bir kalite ve tecrübe farkında Zagreb'e gidip kafa kafaya oynayarak hücum yapıp rakibi yenme imkanımız yoktu. Ancak bu saydıklarım olursa puan alacaktık, puanı da aldık. İki yıldır sürekli kendini geliştiren ve her geçen gün daha iyi oynayan, bu sezona da iyi giren Volkan Babacan'ın üç dört kritik kurtarışı vardı. Merkez stoperler, iyi forvetlere karşı maksimumunu oynamaya çalıştı. Dolayısıyla bu deplasmanda rakibi yerle bir edip yenme şansımızın olmadığı bir ortamda bölüm bölüm, pas trafiğinde çok ezilmeden, yüzdemizi çok düşürmeden, maksimumumuzu başararak dönüyoruz.
Ben bu grupta barajın düşük olacağını düşünüyorum. Moralli başlamamız bu kadar moralsiz bir ortamda çok iyi... Ben Terim'in de yaşanan bu krizi yılların verdiği tecrübeyle çözeceğini, çözmesi gerektiğini düşünüyorum. Dışarıda kalan oyuncularımızın da takıma katılacağını düşünüyorum ki katılmalılar da... En zor deplasmandan alınan puan bizi turnuvanın sonuna kadar diri tutar ama bu kadroyla değil... Muhakkak dışarıda kalan oyuncularımızın dönmesi lazım.
MURAT ÖZBOSTAN: Çocukları baskı altına almayalım
Yeni başlangıçlar her zaman heyecan vericidir.. Biz bu heyecanı yaşamaktan öte günlerdir kendi ay yıldızlı takımımızı yerden yere vuruyoruz. Yorumlara yazılanlara bakılırsa, 'Bizim takımdan bir şey olmaz' fikri ağır basıyor!. Bu nasıl bir mantıktır? Ne kadar sabırsızız? Yeni bir Milli Takım havuzu oluşuyor. Tamam, Fatih Terim'in tercihlerini eleştirebiliriz, kritiğini de yaparız ama beklemek lazım biraz.. Oynanmamış maçın eleştirisini yapanlarla doldu ortalık. 21 yaşındaki çocukları baskı altına almanın ne alemi, ne faydası var? Bu bizim takımımız.. Hepimiz destek vermeliyiz.. Hele de bugünlerde.. Türkiye sevinmeli, mutlu olmalı takımıyla.. Bu genç çocukların karşısında starlar vardı dün akşam... Modric başta olmak üzere Rakitic, Mandzukic, Perisic...
En ucuzuna 20 milyon Euro istenen adamlar. Tecrübeli abileri Fransa'da 1-0 görünümlü hezimet yaşadığı, bir an bile "Bu maçta beraberlik gelir" diye aklımızdan geçiremediğimiz bir 90 dakika izlemek zorunda kaldık. Bunu unutmayalım, gerçeklere göre düşünelim.. Çok acayip hücumlar, varyeteler, bol bol pozisyon mu ürettik? Tabii ki hayır ama bizim sormamız gereken bu değil, bu takım yapabileceğinin en iyisini yapıp yapmadığıdır. Bu çocuklar en iyisini yaptı. Şansın yanınızda olması için mücadele etmelisiniz, çalışmalısınız. Kuru kuruya şans ayağınıza gelmez! Bu yeni takımı tebrik etmek lazım.. Tecrübesiz, daha yeni yeni birbirleriyle oynayan bir takımın 1. torbadan gelen Hırvatistan karşısında, hele ki deplasmanda aldığı 1 puan ileride ikincilik, belki de liderlik yarışında bize büyük bir avantaj sağlayacak.
Sorunlarımız var ama bunları çözecek zamanımızın da var. Şimdi Fatih Terim'in bu puanla oluşan olumlu havayı değerlendirip birlikteliği sağlamasını bekleyebiliriz.
METİN TEKİN: Tahmin edilemez!
Tartışılan Milli Takım, Hırvatlar'dan puan almayı başardı... Geceyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle şunu söylemek lazım. Gerçekten bir kere daha anladım ki; deplasmanda seyircisiz oynamak büyük avantaj. Gerçekten kendi sahasında oynayan takım o tempoyu seyirci coşkusu ile yakalayabiliyor. Eleştirilen milli takım dendi, genç milli takım dendi. Evet doğru... Ben de çıkan 11'e bakınca 'Bu maçtan nasıl puan alınacak?' diye çok düşündüm. Ama 1 puanı kazanan milli takım oldu. Evet, bu takım grubun en zorlu deplasmanından puanla dönüyor ama bundan sonraki maçlarda da puanlar alır mı, o da soru işareti. Bu tip grup maçlarında ilk karşılaşmaların her sonuca açık olduğunu bilmek gerekir. Aynı zamanda da sonucu bir kenara bırakıp oyuna bakmak gerekir. Bu genç diyeceğimiz milli takımdan çok iyi oyunlar görebilir miyiz? Buna 'Evet' demek hiç de kolay değil açıkçası. Dün akşam 'Ne yaptık?' diye bakarsak; sonuna kadar savunduk... İlk yarıda Emre ile kaleye gitmeye çalıştık. Sonunda da duran bir topla beraberliği bulduk. Dün akşam bütün yaptığımız buydu esasında.
Bu 11'de ısrar edilmeli mi?
Bazen çok farklı takımlarla karşılaşırsınız bu tip değişiklerle.... Dersiniz ki "Bu 11 evet, bugün olmasa da yarın bu işi yapar." Açıkçası bu kadar iyi sonuç olmasına rağmen benim beklemediğim bir sonuçtu Hırvatistan'dan puan almak. Ama ileride bu takım bunu yapar diyemiyorum. Savunmada üçlüyü denedik, ha üçlüden kim en iyi oynadı? Euro2016'nın savunmada eleştirilen ismi Mehmet Topal bana göre yıldızlaştı. Yani en deneyimli ismin yıldızlaştığını gördük?
Grupta bütün maçlar 1-1 bitti. Avantajı mı bu bizim için?
Bütün maçlar aynı sonuçlandı ama deplasmanda oynayanlar tabii ki avantajı cebine koydu. Bana göre enterasan olan şu: "Milli takım bundan sonra ne yapar, Hırvat maçında ne ipuçları verdi?" diye sorarsınız, inanın hiçbir cevabım yok. Sanırım bir çok kişi bu görüşe katılacaktır.
ÖMER ÜRÜNDÜL: Zoru başardık
Milli Takım için çok zor bir maçtı. Rakip sistemi oturmuş, güçlü bir takımdı. Bizim ilk 11'imize baktığımızda çok sayıda maç eksiği olan oyuncularımız vardı. Daha da önemlisi birbirlerinin özelliklerini tanımayan bir kadroyduk.
Bu olumsuz şartlarda başarılı bir ilk yarı sergiledik. 11'inci dakikaya kadar yüklendik, Emre'nin bir şutu ve Okay'ın kafası ile rakip kaleyi tehdit ettik. Bu dakikadan sonra da ilk Hırvat çıkışında yüzde yüz bir golden kurtulduk. Ardından kontrol rakibe geçti. Ama alanları yardımlaşmalı, iyi kapatarak, takım ruhunu sahaya yansıtarak Hırvatlar'a organize olma şansı vermedik. Atlattığımız iki tehlike tesadüfi oluşan pozisyonlardı. İşi iyi götürürken İsmail'in çok gereksiz sebep olduğu penaltı ile devre sonunda geriye düştük. Moral bozukluğu ile soyunma odasına gidecekken son saniyede Hakan Çalhanoğlu'nun frikiği ile beraberliği sağladık.
İkinci yarının tamamı tahminimden de iyi oyunumuzla geçti. Konsantrasyonumuz ve oyun disiplinimiz ön plandaydı. Üç kere de gole çok yaklaştık. Ancak Emre Mor'un ve Şener'in sıfıra inerek kestikleri toplarda Cenk pozisyon alamadı. Bir önemli pozisyonda da Cenk pas yerine şutu tercih etti. Futbolcularımız ise çok önemli puanı alabilmek için her şeylerini ortaya koydular. Sonuçta da bir puanla sahadan ayrıldık. Aslında eğer biraz dikkatli olsak ikinci yarının ilk 15 dakikasında bulduğumuz pozisyonda maçı da kazanabilirdik. Tüm futbolcular ellerinden geleni yaptılar. En beğendiğim oyuncular Mehmet Topal, Şener ve Okay'dı... Volkan Babacan biri uzatmada iki çok önemli kurtarışla maça damga vuran isimdi.
Benim Hırvatistan ile ilgili önemli bir tespitim vardı. Çok önemli yetenekleri ve oturmuş sistemleri de olsa hücum güçlerinin odak noktası bana göre dünyada en beğendiğim ofansif beklerden biri Srna'ydı... Ve Srna Euro 2016'dan sonra milli takıma veda etti. Dün de Hırvatlar onu çok aradı... Tekrardan dönme çağrısı yaparlar.
LEVENT TÜZEMEN: Şans ve 'Mor'
Grubun favorisi Hırvatistan'dan 1 puan almak, yenilenen ve gençleşen Milli Takım için büyük bir moraldir. Ama bu beraberlik, Milli Takım'da taşların yerine oturduğu anlamına gelmez. Çünkü Hırvatlar düşük viteste oynadıkları maçta bile üstelik seyirci desteği olmadan kalemizde ciddi pozisyonlar ürettiler. Napolyon şöyle demiş; "Şansı olanın, horozu da yumurtlar." Bu pozisyonlardaki şansımız horozun yumurtlama şansına benziyor!
Milli Takım, Volkan Babacan, Mehmet Topal'a, Hakan Çalhanoğlu'na ve özellikle Emre Mor'a endeksliydi. Volkan yine müthiş kurtarışlar yaptı. Kaptan Topal, defansta çok başarılıydı. Kademeye akıllı girdi, tecrübesi ile hata yapmadı. Arda ve Oğuzhan'la birlikte iken "Ben yerimde oynayamıyorum" diyen Çalhanoğlu, Milli Takım'da artık oyunun iplerini elinde tutuyor. Ancak Hakan, yeterli çabukluğa sahip olmadığı için final pası vermekte zorlanıyor, sadece duran topları kovalıyor. Hakan daha fazla sorumluluk almalı, liderlik kimliğine de soyunmalı. Yani üzerinde giydiği 10 numara gibi oynamalı.
Emre Mor, Hırvat savunmasını resmen dağıttı ve korku tüneline soktu. Rakibini geçerken, çalım atarken, içeriye topla dalışlar yaparken ve dikine giderken, Vida ve Corluka ikilisini zorladı. Emre ne zaman önde baskı yapsa, Hırvat savunması korkudan topu kalecilerine oynamak zorunda kaldı. Fatih Terim, Emre Mor'dan daha fazla verim almak istiyorsa çevresini topu daha iyi kullanabilecek oyuncularla donatmalı. Çünkü bu Milli Takım, Hırvatlar'a karşı mücadele gücüyle ön plana çıktı. Gençliğin verdiği dinamizmle top Hırvatlar'a geçtiğinde takım halinde baskı yaptılar. Ancak Millilerin en büyük defosu, birbirlerini tanımadıkları için, pas alışverişlerinde isabeti yakalayamaları oldu. Özellikle Okay, çok top kazanmasına rağmen Hırvat ataklarına neden olan top kayıpları da yaptı. Terim, Okay'da ısrar etmeli mi? Bence zaman kaybı olur. Üstelik Okay, Ozan ve Kaan aynı tipte oyuncular. En tecrübelisi Ozan Tufan, müthiş koşu kalitesiyle orta alanı ayakta tuttu. Rakibi karşıladı, önde baskı yaptı, hücuma katıldı, savunmaya da yardım etti. İsmail ile Şener, hücuma çıkmayı çok seviyorlar ama oyun zekaları finalde ne yapacaklarına yetmiyor. İsmail'in, Modric'e yaptığı penaltıyı amatör bir oyuncu bile yapmaz.
AHMET ÇAKAR: Köy takımı
Maçı seyretmesek alınan 1 puan kesinlikle başarı deriz. Aslında Hırvatistan gibi bir takıma karşı alınan 1 puan tabii ki büyük bir başarı. Ama ortaya koyduğumuz futbola baktığımızda çok iyimser olamayacağız. Bence şansımıza dua edelim. Özellikle ilk yarıda direkten dönen 3 top var. Bir de son dakikalarda Volkan Babacan'ın kurtardığı yüzde 100 gol pozisyonu. Yine attığımız gole baktığımızda da Hırvat barajından seken top diğer köşeye gol olarak gidiyor. Topyekün baktığımızda dün gece futbolun ilahları bize 1 puan getirdi.
Peki hiç mi iyi tarafımız yoktu? Tabii ki vardı. Çocuklar çok iyi niyetle, çok iyi mücadele ettiler. Özellikle yan toplarda çok iyi savunma yaptık. Mehmet Topal olsun, Şener olsun, çoğu zaman Okay olsun iyi oynadılar.
İlk sözümüz Emre'ye. Tanrı ona büyük yetenekler vermiş. Topla çabuk adam eksiltiyor ama son kararlar çoğu zaman yanlış. Futbol bilgisi çok eksik. İlk yarıda öyle bir penaltı yaptık ki amatör takımlar 'efendiler liginde' yapmaz.
Modric ceza alanının köşesinde topu taç çizgisine doğru çekerken İsmail Köybaşı'nın yaptığı penaltı inanılmaz bir penaltı. Bereket versin mağlup duruma düştükten 1 dakika sonra beraberliği sağladık. Hakan Çalhanoğlu yaklaşık 35 metreden vurdu ama gol Çalhanoğlu'nun meziyetinden değil Hırvat oyuncusunun kafasına çarpmasından dolayı kaleci kontrpiyesinden geldi.
İkinci yarıya bakıyoruz, tüm kontrol Hırvatistan'daydı. Oyunu istedikleri gibi yönlendirdiler. Modric büyük bir futbolcu, çok da müthiş oynadı.
Kaleye gitmekte çok zorlanıyoruz. Bu tür maçlarda iyi niyetli, insanüstü mücadele 1 puan getirebilir ama uzun vadede kalite düşüklüğü ve kaleye gidememe grup birinciliğini getirmez.
Dün gece her türlü şanslıydık. Üstelik seyircisiz oynamak ayrı bir şanstı. Bir diğer şansımız da Polonyalı hakem oldu. İyi maç yönetti. Aslında istese ya da seyirci olsa frikikten gol bulduğumuz pozisyonda faulü vermeyebilirdi.
MERT AYDIN: Barışın kardeşsiniz
Öyle bir 10 gün geçirdik ki Milli Takım'ın Hırvatistan önünde nasıl oynayacağından çok kadroya alınmayan asların durumunu konuştuk.
Belli ki Hırvatlar da bunu konuşmuşlar.
Bizim olayın detaylarını başka bir zamana bırakıp bu maça bakalım.
Fatih Terim, rakibi bozmaya yönelik bir kadroyla sahadaydı. Rakibin ritminin Euro 2016 sonrasında düşmesinden yararlanan, çok koşan ve hatta Cenk ile bile adam kovalayan Türkiye, korkunç bir baskıdan kurtulmuş oldu. Hırvatistan'ın cezası özellikle genç futbolcuları rahatlattı.
İşin takım savunması kısmındaki başarıyı hücumda süslemek kolay değildi doğrusu. Aslında Arda tarzı oyuncuları aradığımız nokta bu.
Bitirmek, yaratıcı katkıda bulunmak sadece koşarak yapabileceğiniz bir şey değil. Bulabildiğimiz pozisyonlar genelde bireysel becerinin ürünüydü. Topu ileri taşıma konusunda yetersiz kaldık. Hep Emre'nin ayağına baktık.
Hırvatistan baskıyı bizim istediğimiz rahvanlıkta kurdu. İyi güzel ama bu durumda bile rakibin 4 topu direkten döndü.
İsmail sanki 17 yaşındaymışçasına bir penaltıya sebebiyet verdi.
İÇ SAHADA SEMPATİK OLMAZ
Tabii ki Arda başta önemli isimler yoktu. Terim'in kararından bağımsız Oğuzhan sakattı. Böyle bir ortamda bundan daha fazlasını üretebilmek pek de mümkün değildi. Böyle bir deplasmandan alınan 1 puan güzel.
Ama her maçta özellikle de evimizde böyle oynayamayız. İç sahada beraberliğe aynı sempatiyle bakamayız.
Futbolumuzda barış çubuğunun yakılması gerekiyor.
Milliler her zaman en güçlü haliyle sahada olmalı. O zaman alınan puanın anlamı olur.
TURGAY DEMİR: Kör Topal!
Uzatmadan söyleyelim, ilk yarıda tek kelimeyle ezildik!.
Hakan Çalhanoğlu sol çizgide tutsak, Okay üçüncü stoper gibi, koca orta sahanın yükü kalmış bir tek Ozan Tufan'a. Onun da yeteneği belli...
Bu şartlarda Modric, Rakitic, Perisic, Mandzukic, Çorluka gibi belalara sahip Hırvatistan karşısında ilk yarıda ezildik.
Kale direğimizden dönen üç top, sağlı, sollu ataklar, şutlar derken bunaldık.
CENK YALNIZ KALDI
Önde Cenk yalnız, orta sahamız iki pas yapamıyor, Şener her fırsatta Perisic'i kaçırıyor, topları bile Hırvatlar alıyordu.
Umudumuz Emre Mor topu ayağına her aldığında dünyayı kurtaracakmış gibi hareketlense de sonucunda asist, orta ya da şut atmadan deparını tamamlıyordu.
Tel tel dökülüyorduk vesselam...
Derken İsmail'in gereksiz çift dalması sonucu penaltıdan golü de yemedik mi!?
Al gözüm seyreyle! Görüntü o kadar aleyhimizeydi ki, duran top dışında bir gol bulma ihtimalimiz yok denecek kadar azdı.
Çok şükür o az olan şansı Hakan Çalhanoğlu'nun yeteneği ve rakibin de yardımıyla değerlendirip devreyi moralli kapattık.
İkinci yarıda, Ahmet Çalık savunmanın soluna İsmail, sol öne geçti… Hakan Çalhanoğlu, Cenk'in arkasında serbest oynamaya başlayıp Okay da birkaç adım öne çıkınca orta sahada daha dirençli bir hale geldiğimiz gibi önde top tutmaya da başladık.
4-3-3'Ü CESURCA UYGULADIK
İlk yarıdaki 5'li savunmadan kurtulup bildiğin 4-3-3'ü cesurca uygulamaya çalıştık… Maçın yıldızı Mehmet Topal, Serdar, toparlanan Şener ve elbette Volkan Babacan kritik hamlelerle kalemizi gole kapadılar.
Hırvatlar'ın ilk yarıdaki havaları sönmüştü.
Ez cümle, gruptaki en ciddi rakipten deplasmanda puan alarak başlamak harika oldu.
Nasıl oldu derseniz, çok zor oldu derim.
ERMAN TOROĞLU: Papaz takımının sonu
Bizim açımızdan çok konuşulacak bir maç. Ne tarafından bakarsanız o taraftan tonlarca yorum çıkarabilirsiniz.
1- Türk Milli Takımı'ndaki papaz takımının sonu oldu.
2- Türk Milli Takımı'nda para için prim için mücadelenin sonu oldu.
3- Burası kulüp takımı değil. Kendisini protesto eden milli takım seyircisini alkışlayanların sonu oldu. Artık bundan sonra o hareketi Türk Milli Takımı seyircisine kimse yapamayacak.
4- Sahanın içinde bütün futbolcular eşit oldular. Horoz ve ağabey işi bitti.
5- Ama bir şeyi yapamadık hala onun sonunu getiremedik.
Milli takımlar, Avrupa Şampiyonası'na veya Dünya Şampiyonası'na gitmeden evvel yani turnuva maçları başlamadan bunun adını hala koyamadık.
Bu Milli Takım Dünya Kupası'na giderse yüz lira alır, Avrupa Kupası'na giderse 80 lira alır diyemedik. Federasyon başkanları, yöneticileri, milli takım kaptanları ve futbolcular yıllarca birbirlerine cilve yaptılar, çingene pazarlıkları yaptılar. Kimileri cip istedi, kimileri otobüs, kimileri motosiklet.
Biz gene gelelim dün akşamki maça... Hırvatlar'ın dört tane topu direkten döndü. Bizim pozisyonumuz yok gibi. Eğrisi doğrusuna geldi bir gol attık. Ve maç bizim istediğimiz en iyi şekilde bitti. Ama dün akşam şunu gördük. Hırvatlar tek tek isim olarak bizim çok önümüzdelerdi. Ama bu kadar büyük isimler olmalarına rağmen o isimlere eşit büyük futbol oynayamadılar.
Hırvatlar'da iyi futbolcular vardı ama iyi bir takım oyunları yok. Bu malzemeden çok daha iyi kumaş çıkar. Ama onun için de çok yönlü bir teknik direktör lazım.
EMRE YANLIŞ OYNUYOR
Milli takım yapabileceğini yaptı.
Zaman zaman ezik oynadık. Az zamanlarda da iyi işler yaptık. Fazlaca topa vurduk ileriye. Onlar da tenis topunun duvara vurduğu gibi tekrar bize döndü. Şansımız da yaver gitti maçı berabere bitirdik. Ama şu gözüktü daha alacağımız çok yol var.
Emre Mor kabiliyetli bir çocuk.
Ama ona birilerinin şunu söylemesi lazım; Ceza alanına 35 40 metre kala dripling yaparsan süratin ve özellikle çabukluğun hiçbir işe yaramaz.
Bu çabukluk sana nerde lazım veya bizim milli takıma, ceza alanı civarında.
Ya frikik kazandırırsın ya da ceza alanı içinde penaltı yaptırırsın.
Ama gücünü haybeye dışarda harcarsan bizim için avantajlı olan rakibin ceza alanı civarında güçsüz kalırsın.
Orta alanda iyi top yapamadık. Geriye fazla yaslandık. Zaten orta alanda iyi top yapamadığımız için rakip çok daha kolay bizim üstümüze geldi. Yani rakip bizden top kapmaya, top çalmaya fazla uğraşmadı. Biz zaten topu aldık ben oynayamıyorum arkadaş al sen oyna diye adamlara verdik.
HAKEM İYİ YÖNETTİ
Maçın hakemi iyi yönetti. Ben zaten genç hakemlerden korkmam.
Eski kaşar hakemlerden korkarım.
Çünkü onların kıçı başı fazla oynar. Gülerek sırıtarak seni yamulturlar.
Kim ne derse desin Zagreb'de seyirci olmaması büyük bir avantajdı.
Çünkü Hırvat seyircisi Avrupa'nın en ateşli ve gaddar seyircisidir.
ZEKİ UZUNDURUKAN: Para ile değil yürekle...
EURO 2016'da başarısızlığın ve prim kavgasının faturası 7 tecrübeli isme kesilmişti. Öyle ya para aşkı, milli forma aşkının önüne geçmişti. Doğru yapmıştı Fatih Terim...
Eskiden bir klişe yorum vardı; "Yaşı ne olursa olsun, formda olan Milli Takım'da oynar" diye...
Fatih Terim'in neşterine saygı duymamız gerek... Ama Futbol Federasyonumuz da ortada bir başarı olmadan prim dağıtmayı veya prim vaadinde bulunmayı artık bir kenara bıraksın.
EURO 2016'dan dersler çıkarmamız güzel. Maçın favorisi, grubun en güçlüsü Hırvatistan'dı elbette. Avrupalı bahis kurtlarının maçtan önce Hırvatistan galibiyetine, 23 milyon euro'dan fazla para yatırdığı konuşuluyordu.
Fenerbahçe'de bu sezon bütün resmi maçlarda Hasan Ali oynarken, onun yedeği İsmail Köybaşı ile maça başlamıştı Fatih Hoca... O İsmail Köybaşı ilk yarıda ayağındaki topla ceza sahası dışına çıkmak üzere olan Modric'i yere indirerek gereksiz ve ucuz bir penaltıya neden oldu.
İKİ DURAN TOP GOLÜ
İlk yarıda Hırvatistan'ın 3 üst direkten dönen topu, Emre Mor'un Hırvat savunmasına adeta ecel terleri yaşatması ve frikik mühendisi Hakan Çalhanoğlu'nun frikik golü... İki duran top golü...
İlk yarının özeti buydu.
Genç Millilerimiz ilk yarıda oyun disiplininden hiç kopmadan oynadı. Kanat futbolunu en iyi oynayan milli takımların başında gelen Hırvatlar karşısında kenarları iyi kapattı ve fazla orta yaptırmadı.
Alan savunması yaptık... Bire bir markajı ikinci plana attık... En tecrübelilerimizden kurulu Milli Takım'la bu Hırvatistan'a karşı dökülmüştük 2.5 ay önce.
Dün gece Millilerimiz iyi savaştı.
Umut verdiler 2018 Dünya Kupası yolunda... Emre Mor da bu takımın artık yeni Arda'sı... En büyük yıldızımız artık Emre Mor...
Şimdi kafalara takılan soru şu: Fatih Terim elemeler boyunca bu kadroda mı ısrar edecek? Yoksa 6 Ekim'deki Ukrayna maçıyla tekrar ağır abilerden kurulu 11'e dönecek mi?
Bizim artık bir ideal 11'imiz olmalı.
Biz şu anda bir sonraki milli maçın 11'ini sayamıyoruz. Belki de Fatih Terim bile şu anda Ukrayna maçının 11'ini kafasında oluşturmuş değildir. En büyük sıkıntımız bu...
BİR GOMEZ'İMİZ OLSA!
Üst direkten dönen toplar Hırvatlara saç baş yoldururken, Şener'in adresi bulmayan ortalarına "ahhh be!" dedik durduk...
Hırvatistan'ı dün hiç beğenmedim.
EURO 2016 hüsranını atlatamamışlar sanki...
Kaan Ayhan'ın yerine giren Ahmet Çalık iyi bir stoper... Mehmet Topal yine kritik kademeleri ile millilerimizi ayakta tuttu. Dün Hırvatlara karşı özellikle ikinci yarıda iyi savunma yaptık.
2018 Dünya Kupası yolunda forvetimiz Cenk Tosun mu olmalı? Burak Yılmaz mı? Mustafa Pektemek mi?
Gerçek şu ki, Mario Gomez gibi bir forvetimiz olsa, önümüze geleni yere sereriz biz...
FIFA ve UEFA, seyircisiz oynama cezası yerine başka seçenekler üretmeli.
Daha ağır cezalar olsun ama maçlar seyircili oynansın. Boş tribünler önünde oynanan maçların sessiz filmden farkı yok.
Son bölümde fazla geriye yaslandık.
Hırvatlar baskı kurdu. Volkan Babacan kritik kurtarışlar yaptı.
Elemelere puanla başlamak çok güzel.
Bu puan, grubun favorisine karşı alınınca daha da anlamlı oldu. Bu takım, Rusya yolunda umut verdi... Henüz sezonun başı. Lig takımları gibi milli takımlar da hazır değil...
İyi futbolu bir kenara bırakıp, puanları toplamalıyız öncelikle. Dün gece bunu yaptık.
Tebrikler Genç Millilerimiz.
Bu arada Fatih Terim'den 2018 Dünya Kupası elemeleri için yeni bir slogan bekliyoruz.
DR. GÜRKAN KUBİLAY: Genç direk
Tarihimizin belki de en beklenmedik kadrosuyla çıktığımız maçın ilk 5 dakikasında Emre'nin şutu, kenar ortasına Okay'ın kafası ile fena başlamadık. Ama sonra, Okay ve Ozan'lı savunmaya dönük orta alan ortamız çıkamamaya başladı. Üstelik çıkaren top kayıplarımız da artınca iyice geriye yaslandık.
10. dakikadan sonrası 32. dakikaya kadar süren bir sıkıntılı periyot başladı.
Biz gömülünce, Hırvatlar kenardan ortalara, cepheden şutlara başladılar ve 30 dakika içinde tam 3 kez üst direğimize takıldılar. Maçın bizim adımıza en iyi 2 oyuncusu, üst direğimiz ve şansımız oluyordu. Sağ kenara gönderdiğimiz Hakan etkisiz, Emre driplinglerine rağmen çok top tutan idi.
Ama onun driplingleri ile de frikik arıyorduk.
İki kenar bekimiz, Perisis ve Pjaca 'dan çekindiği için ileri çıkamıyordu.
Bu kadar deneyimsiz bir takımdan ve orta sahanın göbeğinde dikine oynama becerisi olmayan oyunculardan fazla bişey beklemek anlamsızdı ama 30-43. dakikalar arası dengelenen oyunda İsmail'in yaptığı akla sığmayan penaltı yine de üzdü bizi.
TOPAL VE VOLKAN DEVLEŞTİ
Emre aradığı faulü bulunca, Hakan da bildiği en iyi işi, şansımızın da yardımı ile yapınca içeri berabere gidiyorduk.
İkinci yarıda Hırvatlar'ın temposu azaldı. Mehmet Topal, rakip ataklarında devleşti. Maçın en iyisiydi. Fatih hoca orta alanı ayakta tutmak için Olcay- Cenk, savunması düşen Emre için de Volkan değişikliği yaptı. Çok kritik 2 pozisyonda Volkan devleşti.Daha takım gibi oynadık, tabi, ilk kez bir arada oynayan bu kadar gencin oynayabileceği kadar. Sonuç;
1- Evet, şanslı idik.
2- Evet, Topal ve Volkan devleştiler.
3- Evet, çok belli bir oyun planımız da yoktu.
4- Ama, inançla savaşmaya çalışan gençlerimizle, üst direği de hatıra olarak yanımıza alıp, çok kritik bir puanı kaptık geldik.