1996 Türkiye Kupası finalinin ilk ayağı Ali Sami Yen'de Galatasaray'ın 1-0'lık galibiyetiyle sonuçlanmıştı. Rövanş maçı ise 24 Nisan'da Fenerbahçe Stadı'nda oynanıyordu. Normal sürenin 1-0 Fenerbahçe'nin üstünlüğüyle sona ermesiyle uzatmalara gidildi ve Galatasaray, 17 yıldır deplasmanda yenemediği rakibi Fenerbahçe'ye karşı Dean Saunders'la skoru 1-1'e getirerek Kupa Şampiyonu oldu. Sonrasını Graeme Souness anlatıyor:
"Çok mutlu olmuştum. O yıl ligin liderleriydi. Çok iyi gidiyorlardı, iyi bir takım ve Brezilyalı iyi bir teknik direktörleri vardı. O statta maçı kazanmak şahaneydi. Son düdük çaldı, tüm oyuncular kalenin arkasında taraftarlarımızın olduğu yere gitmişti. Çitlerden geçirilen çok güzel büyük bir Galatasaray bayrağı elden ele dolaştırılıyordu." (BBC)
"Sıra bana geldi. Bayrağı yüzüm kalenin arkasındaki taraftarlara dönük şekilde dalgalandırdım. Sonra başkasına vermek için döndüm ama tüm oyuncular kupayı almaya gitmişti, kimse yoktu. 9 ay önce Galatasaray'ın teknik direktörü olduğumda, Fenerbahçe'nin yöneticilerinden biri, 'Galatasaray bir sakata imza attırarak ne yapıyor?' demişti. Yıllar önce olduğum açık kalp ameliyatına atıf yapıyordu. O bu lafı ettikten 9 ay sonra da kendi stadlarında kupayı kazandık... Elimde Galatasaray bayrağıyla boşalan stada, şeref tribününe bakıyordum. Bana 9 ay önce kırıcı laflar eden o Fenerbahçeli yöneticiyi gördüm, şimdi sana gösteririm dedim, bir çılgınlık anında, orta sahaya ilerledim ve bayrağı tam ortaya diktim."
"Zemin çok sertti. Sanırım ikinci, üçüncü denememde başarabildim. Ama o sahanın ortasına kadar gittikten sonra o bayrak zaten oraya dikilecekti... Sonra kafamı kaldırdım ve yaptığımın aslında çok da akıllıca olmadığını fark ettim. Tribünde kalan Fenerbahçe taraftarları tel örgüleri aşıp sahaya inmeye çalışıyordu. Islıkları, bağrışmaları hatırlıyorum. Hemen polis kalkanının altına girdim. Atılan şişeler, kalkandan sekiyordu. Polis iyi iş çıkardı doğrusu. Tünele girdim, 30-40 dakika yürümüş gibiyim o tünelde, çok uzun bir tünel olduğunu hatırlıyorum. Sonra tam kurtuldum herhalde derken bir taraftar girdi tünele, onunla da biraz itiş kakış oldu ama soyunma odasına girmeyi başardım."
Peki korkmuş muydu? "Hayır, hayır kesinlikle... Kazanmanın coşkusu mutluluğu vardı. Kesinlikle o gece hissetiğim şey korku değildi. Ama soyunma odasına girişimi hatırlıyorum. Dedim 'Bu iş bitti..' Kulüp başkanı gelecek ve o an orada beni kovacak, yarın ilk uçağa bindirip gönderecekler herhalde dedim... Ama tam tersi oldu. Soyunma odasına göz yaşlarıyla geldiler. Hiç bu kadar kısa sürede bu kadar çok erkek tarafından sarılıp öpülmemiştim. Belli ki kupayı kazandığımız için çok mutlu olmuşlardı, ama asıl Fenerbahçe stadına Galatasaray bayrağı diktiğim için mutlu olmuş gibi görünüyorlardı. Ama anlıyorum. Türk toplumu maço bir toplum, kendimizle de bağdaştırabiliyorum. İskoçlar ve Türkler birbirlerinden çok farklı değiller, çok benziyorlar. Hafif çatlak ve duygusallar, çılgınca işler yapabilirler."
Graeme Souness, 24 Nisan 1996'dan sonra İstanbul'un fethinde Bizans surlarına ilk bayrağı diken Ulubatlı Hasan'a benzetilmeye, 'Ulubatlı Souness' olarak anılmaya başlandı. Yıllar sonra Souness ve bayrağı yine staddaydı. 18 Ekim 2014'te TT Arena'da Galatasaray Fenerbahçe derbisi öncesi, tribünlerden elinde bayrağı, Mehter Marşı eşliğinde Souness'in maketi yükseldi. İskoç teknik adam o maketi gülümseyerek anıyor: "Gördüm onu, elimde bayrağımla stadın bir ucunda maket yaratmışlar. Çok etkileyiciydi. Hatılıyor olmaları çok hoşuma gidiyor."
Galatasaray'ın alımlı bayrağı hala Souness'in hayatında. Evinin salonunda sohbet ederken gözüm televizyonun hemen yanındaki heykele takıldı. Souness'in bayrağı diktiği anın heykeli. Sürekli gözünün önünde tutuyormuş. "Her baktığımda gülümsüyorum" diyor... "Bu heykel İstanbul'da sanatçı arkadaşım Pınar'ın yaptığı bir heykel. Muhteşem olmuş. Şahane bir iş. Poz doğru, yüz ifadem doğru... Ama doğruyu söylemek gerekirse bayrak biraz daha büyüktü..." Souness, kendisine 'Ulubatlı Souness' dendiğini de biliyor. Ama o ifadeyi 'biraz abartılı' buluyor. "O bir cesaret sembolüydü, doğrusu o seviyede miyim emin değilim. Ama insanların beni hatırlaması çok memnun ediyor, gurur duyuyorum."