Tüm büyük tatiller bitti. Sonbahar kapımızda. Sorumlulukların, düzenli hayatın baskısının arttığı günler bizi bekliyor. İstanbul'da ya da diğer büyük şehirlerde yaşayanlar için gelecek aylar yaz tatilini bekleyerek geçecek. Oysa bunu yapmak yerine mesela şehrinize yakın ve henüz keşfetmediğiniz ya da yeterince tadını çıkaramadığınız rotalara dümeni çevirip, hayatın tadını çıkarmaya devam etmek gerek. Bugün İstanbul'da yaşayanların yeni sezona hazırlanmaları için birebir, benim ise en çok sevdiğim tatil beldesinden, Ağva'dan bahsedeceğim. Benim Ağva ile tanışmam ilkokul çağlarıma denk geliyor. Babam İTÜ'den bir grup arkadaşının da ısrarıyla haftasonları kafasını dinleyebileceği, tabiatın keyfini çıkarabileceği bir kır evi yaptırıyor. Ve biz de yazın bir kısmını ve hafta sonlarını bu güzel beldede geçirmeye başlıyoruz. O günden bugüne tahmin edersiniz çok şey değişti beldede. Artık iki nehrin her iki tarafında da beş yıldızlı ve lüks oteller bulunuyor. Ancak beldeye gelen her yatırımcı buranın doğal güzelliğine de uyacak binalar inşa etti diyebilirim. Kaldığınız her yerde doğal, ama modern dünyanın ve trendlerin şık cilasından geçmiş kır evleri var
ŞİLE BEZİ VE EL İŞİ TAKILAR
Öte yandan dünyanın doğal kumaşların peşine düştüğü şu dönemde Şile bezinden sade ve şık tasarımların satıldığı butikleri ziyaret edebilirsiniz. Bir sonraki yaz sezonu için bir sürü elbise, şort ve etek satın almış olarak eve döneceğinizden eminim. Ayrıca el işi takılar ve aksesuvarlar da çok hoşunuza gidecek. Marmara Bölgesi'nde bulunan ancak Karadeniz'e kıyısı olan Ağva'nın en güzel yanı mutfak lezzetleri. Deniz ürünleri hep taze. Küçük teknelerin getirdikleri ürünleri rahatlıkla seçebilirsiniz. Çevre köylerden süt ürünleri, tarla mahsulleri ve et ürünleri sürekli olarak geliyor. Ağva bir de itiraf edeyim keyifli bir hafta sonu geçirmek için şehre ideal uzaklıkta... Yaklaşık 1.5 saat süren bir araba seyahati sonrasında (ki bu seyahatin yarısı yemyeşil ormanların içinden geçilerek yapılıyor) muhteşem bir yere geliyorsunuz. Zaten arada küçük kır restoranlarında ara öğün yaparak ve orman havasını ciğerlerinize çekerek geçireceğiniz için emin olun o süreyi bile pek fazla fark etmiyor olacaksınız.
SPOR YAPMA İMKANI DA VAR
Sadece küçük yürüyüşler, nehir kenarında keyifle kitap okuma ve lezzetli yemeklerle de geçirebilirsiniz hafta sonunuzu. Doğanın içinde nasıl geçtiğini anlamayacaksınız zamanın. Tabii ki doğada spor yapmanın da zevki bir başkadır. Beldenin merkezine geldiğinizde bisiklet de kiralayabilirsiniz, nehirde gezmek için kano da... ATV safari turlarına da katılabilirsiniz, tekne turlarıyla koyların ve denizin de keyfini çıkarabilirsiniz. Balık da tutabilir, trekking de yapabilirsiniz... Yani iki günlük hafta sonu tatilinizin sonunda yollarda perişan olmadan modunuzu değiştirerek yeniden pazartesi gününe "Merhaba" diyebilirsiniz.
TARİHİ M.Ö. 7'NCİ YÜZYILA ULAŞIYOR
Ağva'yı çok sevdik ama böyle doğal korunaklı ve bereketli toprakları tabii ki ilk biz keşfetmedik. Beldenin tarihi M.Ö. 7'nci yüzyıla kadar dayanıyor. Hititler, Frigler, Romalılar ve Osmanlılar gibi birçok uygarlığın geçiş yeri olmuş. Ağva'ya bağlı Kalem Köy'de Romalılara ait kilise kalıntıları ve mezar taşları, Hacıllı Köyü'nde, 3. yüzyıl sonu-4.yüzyıl başlarında bulunan Gürlek Mağarası, Hisar Tepe'de bulunan kale kalıntısı, Sungurlu mahallesindeki dağ değirmeni önemli buluntular. Doğası kadar tarihi özellikleri de çok olan bir nokta... Ağırlıklı Rum kültürünün egemen olduğu beldeye 14. yüzyılın ikinci yarısında Türkmen boyları yerleştirilmiş.
İKİ DERE ARASINDA
Ağva ismi de aslında beldenin tarihi geçmişinin bir ispatı. Ağva, Latince iki dere arasına kurulmuş köy kelimesinden geliyor. Göksu ve Yeşilçay derelerinin ortasında bu sahil kasabası. Beldenin merkezine 12 km uzaktaki Hacıllı köyü, mağara ve şelaleleri ile ünlü. Kilimli ve Kadırga koyları, yürüyüş için çok elverişli