AHMET ÖRS

25 Kasım 2013, Pazartesi

Yönetme sanatı

Yönetici bir konuda sık fikir değiştirdiğinde, çalışanı gerekçesini açıklamaksızın eleştirdiğinde, onu hedefler konusunda aydınlatmayıp, verdiği sürede gerçekleşmesi mümkün olmayan görevler yüklediğinde, “Lütfen” ya da “Teşekkür ederim” sözcükleri lügatinden çıkardığında, çalışan kendini kapana kısılmış hissediyor.

Afrika savanlarında güneşin ilk ışıklarıyla uyanan her ceylan yaşamak için gün boyu koşacağını bilir; aksi takdirde aslanlara yem olacaktır. Aslan da koşmak zorundadır. Yavaş aslan aç kalır. Modern çağın insanı da sabah yataktan kalktığında işini koruyabilmek, kredi kartı borcunu ödeyebilmek, akşam eve ekmek getirebilmek için koşmak zorunda.

Oysa çağdaş çalışan insan ne ceylan olmak istiyor ne de aslan; yaşam standardı yükselip, refahı artarken bir yandan da kendini kötü hissediyor. Onun en önemli sorunu yöneticiler, işyeri patronları. Bunlar maddi sorunlardan bile daha önemli. Yönetici bir konuda sık fikir değiştirdiğinde, çalışanı gerekçesini açıklamaksızın eleştirdiğinde, onu hedefler konusunda aydınlatmayıp, verdiği sürede gerçekleşmesi mümkün olmayan görevler yüklediğinde, "Lütfen" ya da "Teşekkür ederim" sözcükleri lügatinden çıkardığında, çalışan kendini kapana kısılmış hissediyor. Korkular, uyku bozuklukları, dikkati toplayamama, kilo kaybı ya da şişmanlama gibi sorunlar artarak sonunda tükenmişlik sendromu denen genel bir çöküntüye dönüşüyor.

Dünyada ecza depolarına giren bütün ilaçların satış verilerini toplayan Uluslararası Pazarlama Servisi (IMS) adlı kuruluşun rakamlarına göre Türkiye'de 2003 yılında 14 milyon 238 bin kutu antidepresan satılırken 2012 yılında bu rakam yüzde 160 artışla 36 milyon 881 bine ulaşmış. Uzman raporları Türkiye'de her iki yetişkinden birinin uyku sorunu çektiğini, büyük kentlerde yaşayan beş yetişkinden birinin anksiyete bozukluğu olduğunu ortaya koyuyor. Batı dünyasında istatistikler daha ayrıntılı. Söz gelimi Almanya'da iş ortamından kaynaklanan psikolojik bozuklukların tedavisine yılda 3 milyar euro harcanmış. Psişik rahatsızlıklar nedeniyle 2011 yılında 53 milyon iş günü kaybı yaşanmış. Bu sayı 15 yılda yüzde 80'den fazla artmış.

İki türlü yönetici var 55 ülkede firmaların başarı nedenleri üzerine 700 işyerinde yapılan bir araştırma, iyi yönetilmiş firmalarda tükenmişlik sendromu vakalarının diğerlerinden çok daha az olduğunu gösteriyor. İyi yönetilen işyerlerinde "pozitif enerjinin" egemen olması, çalışanların ve müşterilerin memnuniyetini artırdığı, pozitif enerji eksikliğinin ise tembelliğe, isteksizlik ve mutsuzluğa nihayet genel bir tükenmişliğe yol açtığı belirlenmiş. Uzmanlar iki tür yönetici olduğunu söylüyorlar. Birincisi, hedefleri belirleyen, çalışanların performansını sürekli kontrol eden, sistemli biçimde geri dönüş veren, ödüllendiren ya da cezalandıran yönetici. İkincisi ise, çalışanlara ilham kaynağı ve örnek olan, düşünsel açıdan onların önünü açan, potansiyellerini bilen, özel yeteneklerini ortaya çıkarmaları için onları yüreklendiren yönetici. Çalışanlara şirket stratejisini aktarmayı başaran, onlara yaptıkları işin önemli olduğunu hissettirebilen kişi, iyi yönetici sayılıyor ve onun işyerinde insanlar daha sağlıklı, verimli ve mutlu çalışıyorlar. Çalışanlara sadece övgü yetmiyor; onlar kendilerini ortak bir hedefin parçası hissetmek istiyorlar.

Şöyle etrafınıza bir bakın; acaba kaç işyeri, kaç yönetici bu tarife uyuyor?

SON DAKİKA