Geçtiğimiz gün 3 Rus savaş uçağı Suriyeli muhaliflerin kontrolündeki İdlib kentine yirmiden fazla hava saldırısı düzenlediler.
Şam rejimine bağlı birliklerinin de eş zamanlı olarak topçu atışına başladığı Rus saldırısında sivillerin de hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Harekât öncesi ABD'den gelen uyarılara aldırmayan Moskova operasyon sonrası yaptığı acıkmada, muhataplarının, 7 Eylül'de Tahran'da yapılacak zirveye katılacak Türkiye ve İran olduğunu kaydetti. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, konuyu üçlü zirvede ele alacaklarını duyurdu.
Evet, Astana sürecinde dışarıda tutulan ABD, Suriye'nin geleceği konusunda bir kez daha seyirci locasında kaldı.
Dahası, bizim buralarda çok yaygın olan bir deyimle söylersek, "Dimyat'a (Akdeniz'de bir liman kenti) pirinç almaya giderken evindeki bulguru da kaptırdı."
Hem, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian'ın dediği gibi, barışı kazanamasa da savaşı kazanan Beşar Esad'ın "başarısına" engel olmadı… Hem de Suriye iç savaşının başında yanında kendisiyle birlikte hareket 60 yıllık güvenilir müttefikini rakiplerine kaptırdı!
Çok şükür, Türk dış politikası ABD gibi katı bir pragmatizme değil, ilkeselliğe dayanıyor.
Ankara Suriye sorunun başlarında politikasını desteklediği ABD'nin bölgedeki PKK-YPG'li teröristlere açıktan silah vermesine bakıp rotasını değiştirmiyor… Moskova ile arasının açılması için düzenlendiği bugün ortaya acıkan Rus uçağının düşürülmesi komplosunun ya da Büyükelçi Andrey Karlov'a Ankara'da yapılan suikastının "arkasındaki okyanus ötesi güçlere" kızıp Esad'a karşı tavrını değiştirmiyor…
Ve günün sonunda Türkiye, sahada ve masada etkin mekanizmalarda elini taşın altına sokarak, Suriye'de demokratik ve katılımcı bir sürecin tahsis edilmesi için çağdaş dünyanın tezlerini tek başına temsil ediyor.
İran'daki kritik üçlü zirve öncesi Rusya'nın İdlib operasyonunu değerlendiren Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın şu sözleri bu durumun en somut göstergesi:
"İnşallah Tahran Zirvesi'ni olumlu neticelendirmek suretiyle, rejimin oralardaki aşırılıklarını önlemeyi başarırız."
Tüm Avrupa'yı etkileyecek yeni bir göç dalgasını tetikleyecek katliamları engellemek isteyenlerin üzerine düşen görev belli… AB'nin ve NATO'nun güney sınırında büyük bir ekonomik, sosyal ve politik yükü yıllardır tek başına centilmence omuzlayan Türkiye'ye destek olmak.
Vietnam yenilgisinden sonra yaşadığı travmayı vekâlet savaşlarıyla aşmaya çalışan ABD'ye düşense, bu taktiğin de çuvalladığını kabul etmek… Obama döneminden devralınan, teröristleri desteklemek gibi Orta Doğu politikalarında ısrarcı olmamak.
Çünkü Pentagon sahada ABD askeri yerine ölecek gönüllüler devşirmeyi başarsa da Suriye'deki başarısızlığın etkileri ülkenin iç ve dış politikasında derin siyasi sendromlar doğuracak.