Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Mavi ölüm

Çağlayan Yayınları'nın "yeni dünyalarda" adını verdiği toplam on ciltlik bilim-kurgu dizisi, hayatımda ilk okuduğum kitaplardır. Adnan Menderes devri.
Herbirinin fiyatı bir lira, Beşiktaş çarşısında ciğerciyle turşucunun arasındaki sahafta "ikinci el" olarak elli kuruş...
Rahmetli babam haftada iki buçuk lira harçlık veriyordu, "bütçem" ancak buna yetiyordu.
Bu diziyi dilimize çevirenin Kemal Tahir olduğunu da yıllar sonra öğrenecektim.
Bu dizide "Mavi Ölüm" adında bir roman vardır.
Yıllar sonra aradım taradım bunun da İngilizce aslını buldum, Amerikan sahaflarından getirttim. Meğerse adı "The Long Loud Silence" imiş... Yüksek sesli uzun sessizlik... Yazan Wilson Tucker diye bir adam.
Ne manyak herifim, değil mi?

***

Romanda Russell Gary adında bir onbaşı vardır.
Kemal Tahir merhum, rütbesini beğenmemiş olacak ki, onu başçavuş yapmış...
Russell Gary doğum gününü kutlamaktadır, kafayı fazlaca çekip bir otel odasında sızmıştır.
Uyandığında, çevresinde hiçbir canlı kalmamıştır.
Caddeler bomboştur. Sokaklara çürümüş ceset kokusundan girilememektedir.
Bütün eşya orta malıdır.
Gary, toplayabildiği kadar bozulmamış yiyecek toplar, bir de tüfek edinir, şehri dolaşır. Paralara dokunmaz çünkü paranın pulun artık hiçbir anlamı kalmamıştır.
Kendisi gibi hayatta kalmış bir kıza rastlar, kız on dokuz yaşında olduğunu iddia etmektedir ama on altı göstermektedir.
Amerika'nın Atlantik kıyısından Mississippi nehrine kadar bütün doğu kesimi "hıyarcıklı vebaya" kurban gitmiştir.
Bağışıklığı olan, hayatta kalan, Gary ve Irma gibi toplasan toplasan birkaç yüz kişidir, onlar da birbirlerini öldürmeye koyulmuşlardır bile...
Kızdan ayrılan Gary, bir yolunu bulup Mississippi'yi geçmeye, oradan Pasifik Okyanusu'na uzanan "temiz bölgeye" ulaşmaya çalışır. Bunu başarır da.
Ama "taşıyıcı" olduğunu düşünememiştir!
Her şehirden ve kasabadan arkasında morarmış cesetlerden bir iz bırakarak geçmekte, ordu ve polis tarafından ilk görüldüğünde vurulmak üzere aranmaktadır...
Çaresiz, geldiği doğu bölgesine geri döner, mağaralarda bir vahşi hayvan gibi yaşamak, ölmemek için öldürmek üzere...
On yıl sonra, günün birinde, bir kadına rastlar. Kafasına vurup bayılttığı, kendisi gibi vahşi bir kadındır bu, az kalsın onu öldürecektir, yiyecek torbasını almak için.
Birdenbire kadını tanır.
"Ne haber on dokuz" der, "beni hatırladın mı?"

***

Beni çok ama çok etkilemişti...
Altmış küsur yıl sonra benzer bir durumla karşılaşacağımızı çocuk kafamla nasıl düşünebilirdim?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA