Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Çürük ruhlar ve sosyal medya

Hiç unutmam...
Twitter'ın ilk yıllarıydı.
Genç kız iki gözü iki çeşme ağlıyordu...
Nişanlısının sahte hesap açıp ortalığa kötülük saçtığından yeni haberdar olmuştu.
Kanıtlar tartışmasızdı.
"Ağzı var dili yok" genç adam (asıl böylelerinden korkmalı, dediğimi hatırlıyorum) Twitter'da küfür kıyamet gidiyordu.
Kızın üniversite hocalarıyla dalga geçiyor, yakın arkadaşlarını en ağır hakaretlerle aşağılıyor, memleket meselelerine yerlerde sürünen bir seviyede dahil oluyordu.
Genç kızı şu endişe yiyip bitiriyordu. "Ben şimdi annesine, ablasına söylesem inandıramam; sanki ikinci bir kişiliği var!"
Dediği gibi de oldu.
Kimseyi inandıramadı kızcağız.
Yıllar sonra oğlanın evlendiği başka bir kadın bu rezillikten gündelik hayatında çok çekip de foyayı ortaya dökünceye kadar...

***

Hepimiz yaşayarak öğreniyoruz işte!..
Sosyal medya bizden bağımsız olarak iyi veya kötü değil.
Ama açıktır ki, içimizdeki kötülüğü çoğaltıyor, kışkırtıyor.
Sahte kimlik bir yana...
Apartman yöneticisinin önünde ceket ilikleyen adamlar sosyal medyada açık kimlikleriyle ortalığı haraca kesmeye başladılar.
Meğer geleneksel kolektif bilinç, sözlü kurallar ve utanma duygusu hem ayıpları önlüyormuş hem de ayıp örtüyormuş.
Sosyal medyanın ise farklı bir "toplum"u var.
Görünmek ve göstermek bu kadar öne çıkınca, her türden kültürel ve iletişimsel "örtü"nün hükmü kalmıyor.

***

Bu meselenin dibini bulmak zor.
Yeni yasalarla etrafa zehir saçılmasının önlemi alınmalı.
İçimizdeki kötülük konusuna gelince...
Öyle bir yanardağ ki, sosyal medyada patlıyor.
Sosyal medyasız bir toplum artık mümkün değil.
Nostaljik düşüncelere kapılıp sızlanmayı bırakalım.
Bu platformların bizim ruhumuzun hangi kuytularını kurcaladığını, nasıl eğip büktüğünü görmemiz ve kendimizi ona göre terbiye etmemiz gerek.
Ayrıca ruh halimiz de kötü etkileniyor. Facebook kullanıcıları üzerinde yapılan araştırmalar sitede on beş dakikalık bir gezintiden ciddi biçimde depresif ruh haliyle çıkıldığını gösteriyor.

***

Tamam!
Haset ve nefret gerçeğiyle hiç bu kadar yüzleşmemiştik. Anladık, ibret aldık, alıyoruz.
Ama onu dizginlerinden boşalmış bir halde daha ne kadar tutabiliriz?
Tamam!
Mesela kişisel öfkelerimizin nasıl kolayca politik bir giysiye bürünebileceğini gördük, görüyoruz.
Ama bunu daha ne kadar sürdürebiliriz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA