Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Cumartesi notları: Süslendikçe sislenen hayatlar

"Bilimin ve aşkın harmanlandığı rüya gibi bir evlilik." Çifti kapak konusu yapan dergideki başlık bu. Bir hafta sonra cerrah koca önce karısını sonra kendini öldürdü... Klişeler mahvediyor bizi. Neden? Çünkü bu uyduruk yargılar, bu süslü yalanlar sadece dergileri, gazeteleri, TV'leri değil, doğrudan zihinlerimizi de işgal ediyorlar. Yalan hayatlar süslü kelimelerle örtülüyor. Sonrası? Acıklı...

***

Kahramanlardan biri doktor olunca adı bilim oluyor. İlişkide tutkulu bir yan söz konusuysa, hemen aşk kavramı yardıma çağrılıyor. Oysa ne ilgisi var? Cesaretiniz varsa, cevabını verin: Hiçbir ilgisi yok!

***

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Son anda büyümesi önlenmiş çatışmaların, bastırılmış psikolojik sorunların, herkesin imreneceği bir zenginlikle perdelenmiş mutsuzlukların "rüya" gibi bir yanı olabilir mi? Kabustur o, kabus... Bunu yaşayanlar hiç vakit kaybetmeden gerçeği kendilerine itiraf etmeliler.

***

Lokantalar ve kafelerin hali ne olacak? Bütün dünyada en çok tartışılan konulardan biri bu... Mekanın yüzde otuzunu kullanmak, müşterinin fazla kalmasını engellemek falan, bunlar çocukça kendini kandırmacalar, geçiniz. Belki her şey eski haline dönmüş gibi hissedip rahatlayacağımız bir zaman da gelecek, fakat bu durumun uzun sürmeyeceği düşünülüyor. Çünkü sık sık yazdığım gibi, salgın sırasında davranış kalıplarımız ve seçimlerimizde yeni sayfalar açıldı. O halde soralım: Menülerin daralacağı, birçok yemeğin masada açılmak üzere paketleneceği bir dönem gelecek mi? Öyle görünüyor. "Fine-dining" için kıyamet!

***

Tabii "dışarıda yeme içme sektörü çok inatçıdır, her krizden güçlenerek çıktı" diyenler de var. Haksız sayılmazlar. Fakat bir noktayı unutuyorlar: Ya "dışarısı" dediğimiz şey hedef alındıysa? PANDEMİ'nin esas derdi "dışarıdaki hayat"ın yoğunluğunu düşürmekse? Bunun da işaretleri çok...

***

Amin Maalouf'un yeni romanı "Empedokles'in Dostları" gerçekten farklı ve ilginç... İlk başta bir Trevanian romanını andırıyor, sonra distopik bir dünya kuruyor. Bir yanıyla "artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" romanı, öte yanıyla bugün yaşadıklarımıza yönelik "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" romanı aslında... Ama neyi anlayacak gelin?.. Orası karışık. Okuyorum. Bir şey çarçabuk kitabı bitirmemi önledi. Ben de onu anlayamıyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA