Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Çöl ve deniz

"Düşündüm ki, birkaç yüz kilometre batımızda Akdeniz var, güneşli, ılık, kış Akdeniz'i... Buradaysa yalnız bir renk, bir tad var: Çöl. O, sürekli bir imsak içindedir. Rayiha istemiyor. Orucunun bozulmasından korkuyor. Renk sevmiyor; yücelere çevirdiği gözleri maddiyatla bozulmasın diye.
Lezzete düşman: Sonunda susatacağını biliyor!.."
Bu nasıl insanı çarpan bir anlatımdır!

***

Geçen gece uyku vaktidir diye yatmıştım ki, vazgeçtim.
Işığı açtım.
Yanı başımdaki raftan elime gelen ilk kitabı çektim.
Baktım, Refik Halit Karay'ın kısacık (143 sayfa) romanı Yezidin Kızı.
İlk olarak 1939'da Halep'te basılan romanın sayfalarını karıştırmaya başladım, kim bilir ne zaman, yıllar önce altını çizdiğim satırlara baktım.
Yukarıdaki alıntı da onlardan biri...
Sizinle de paylaşayım istedim.

***

Girişteki satırların devamını şöyle getiriyor Refik Halit...
"Çölle deniz arasında huyları uyuşmamış iki ahbab, yahut yıldız barışıklığı hasıl olmamış karı koca hali var. Çöl denize küsmüş, başını almış, buralara gelmiş, somurtmuş yatıyor. Seraplar, belki de ara sıra zihninden geçen hatıraların yansımalarıdır, suyla olan aşkının rüyaları!"
Sonra bir ara güneş batarken denizin girdiği hali de şöyle tasvir ediyor Refik Halit: "Güneş batarken, deniz onu bir allık kutusu gibi önünde açar, sürünür, boyanır."
Zengin bir dil çeşnisi...
Ve asıl önemlisi, müthiş bir bakış ve dönem kültürünün süzülmüş yansımaları...
Şimdi geriye ne kaldı derseniz?
"Hiii... Manzara ne güzel değil mi aşkımmm?" kaldı belki, sonrası yok!

***

Oryantalist bir havası yok mu Refik Halit tasvirlerinin?
Şüphesiz, var.
Nihayetinde 1888 doğumlu bir Osmanlı aydını...
Kendini tanımak için çaba gösterdiği her an, sanki içinde bir "yabancı" beliriyor...
Örnek mi?
İşte yine aynı romandan bir çöl ve develer tasviri...
"Niçin develer çölde ihtiyatlı ve yumuşak adımlarla kayıp gidiyorlar? Zira çölün ruhu çok fazla gürültü ve hürmetsizlik istemiyor (...) çölün boşluğunda dönen o korkunç ruhu teskin için, Allah'a yakarış halindedirler ve dişleriyle tesbih çekiyorlar."

***

Biliyorsunuz, birkaç haftadır pazar günleri eski yazarların dilini, çeşnisini, bakışını bu köşeye taşıyorum.
Dilin basit bir anlatım aracı olmadığını, dünyayı tekrar tekrar baştan kurduğunu anlayalım, düşünelim diye...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA